Yaşadığımız
dünya maddi cazibelerle çepeçevre kuşatılmış ve insanı kendine çekmek için
sanki vitrinlerine dizilmiştir. Bu maddi çekicilikler insanın düşüncelerini
etkiliyor, duygularına yön vererek insanın yaşam biçimini ciddi bir şekilde
yönlendiriyor. Bu çekiciliklerin etkisinde kalarak hayatını şekillendirenler,
sonuçta tutsağı olduklarının değerine tenezzül ederler ve onların tüm
gelişmeleri de yatay ve yüzeysel olur dikey bir yüceliş sergileyemezler.
Ancak bu
maddi çekiciliklere gönül kaptırmayan ve madde dünyasının sadece helal olanını
seçenler ve bunu da sadece Allah yolunda kullananlar uruc edebilir, insanın
miracına yükselebilir ve gerçek visalin tadına varabilirler.
Bu isteklerin
insanda olması tabii ve doğaldır ancak bu istekleri amaç ve hedef haline
getirmek dini değerlere aykırı olduğu gibi insanın fıtratına da aykırıdır.
زُيِّنَ لِلنَّاسِ
حُبُّ الشَّهَوَاتِ مِنَ النِّسَاء وَالْبَنِينَ وَالْقَنَاطِيرِ الْمُقَنطَرَةِ مِنَ
الذَّهَبِ وَالْفِضَّةِ وَالْخَيْلِ الْمُسَوَّمَةِ وَالأَنْعَامِ وَالْحَرْثِ ذَلِكَ
مَتَاعُ الْحَيَاةِ الدُّنْيَا وَاللّهُ عِندَهُ حُسْنُ الْمَآبِ
İnsanlara,
"kadınlara, oğullara, kantar kantar biriktirilmiş altın ve gümüşe, salma
atlara, hayvanlara ve ekinlere olan sevgiden oluşan" şehvetleri (aşırı
düşkünlükleri) güzel gösterildi. Fakat bunlar, dünya yaşayışına ait birer
matahtan ibarettir. Sonucu varılıp gidilecek yerin güzelliğiyse ancak Allah
katındadır.
(Al-i İmran: 14)
Bu ayette
kullanılan hubbuş şehevât/ şehvet sözcüğü sadece cinsel istekten ibaret değildir.
Makul ve doğal sınırları aşan her türlü isteğe Kur’an dilinde şehvet
denilmektedir bu aşırı istek, ister mali olsun isterse cinsel istekler olsun
fark etmez haddi aşan sevgi ve tutkuya şehvet sözcüğü kullanılmış ve
kınanmıştır.
Evlat sevgisi Allah'ın insana vermiş olduğu
çok önemli bir nimettir. Bu sevgiyle insan sorumluluk alır ve eğitimcilik
vazifesini ifa eder. Bu bilinçle
çocuklarını eğitir, onların gelişimini gördükçe de mutlu olur; bunda kınanacak
bir durum söz konusu olmadığı gibi övülmüş ve buna emredilmiştir insan.
Ne var ki
bazen nimet olan bu evlat sevgisi öyle bir tutkuya dönüşür ki göz ondan başka
bir şey görmez hatta onu yönlendirmesi gerekirken onun yönetim alanına girer ve
gönül verdiği şeyle beraber sürüklenip gider.
Saptırıcı evlat
sevgisine ve Kur’an’ın kınadığı tutsaklığa meşhur sahabi Zübeyr'i örnek
verebiliriz. İmam Ali (a.s) onun hakkında şöyle diyor:
"Zübeyir
tüm olaylarda biz Ehlibeyt ile beraberdi, ancak oğlu büyüyüp onu etkisi altına
alınca bizden koptu."
Evet, insanın
gönül bağı bazen o kadar güçlü olabiliyor ki, bu tutsaklık insanın hayatını
Sırat-ı Müstakimden şeytani yola saptırabiliyor.
Ayette evlat
ve kadın sevgisinden sonra mal ve servet sevgisinden bahsediliyor. dünya malına
sahip olmak onunla ihtiyaçları karşılamak kötü olmadığı gibi övülmüş hatta
ibadet bile sayılmıştır.
"Ailesini
maddi olarak rahatlatmak için çalışan Allah yolunda cihat etmiş sayılır."
Mealinde
onlarca hadis, bu istek ve sevginin de insan fıtratına uyumlu olduğunu
göstermektedir. Çünkü İslam dini insanın
fıtratına uygun bir bütünlük taşımakta, akla uygun hüküm ve yasalar içermekte
ve dünyevi ihtiyaçlarını da en güzel şekilde karşılamayı tavsiye etmektedir.
ancak ona gönül bağlamak ve esiri olmak gibi durumu İslam kınar ve
reddeder. Çünkü İslam insana
“Halifetullah” olabilme makamını öngörmüştür azıcık dünya malına gönül vermiş
birine acıyor, onu zavallı ve kaybedilmiş
bir değer olarak görüyor.
Hz Peygamber
(s.a.a) İbn-i Mes’ud’a şöyle der:
"Dünyaya
gönül verme onunla mutluluk olmaz ve o kalıcı değildir."
Dünya sevgisi
insanın gönül gemisine dolduğu zaman onu batırır, aklı zail eder, ayakları
kaydırır, lakin ne yazık ki bu bilindik düşman hep en yakınımızda olmuştur.
Dünya sevgisi
insanın en büyük tehlikesidir bunu en iyi şekilde bildiğimiz halde bu tehlikeli
şey hep yanı başımızda olmuştur hatta onu yanı başımızda başköşeye oturtan yine
kendimiz olmuşuz..
İmam Sadık
(a.s):
"Dünya
sevgisi tüm hataların kaynağıdır."
Derken, bizi
bekleyen tehlikenin nelere mal olabileceğini de aslında hatırlatmış oluyor şu
cümlesiyle:
"Dünya
düşkünü olan hangi halde olursa olsun fakirlik iztırabı çeker, işleri bir türlü
yoluna girmez, ne kadar çaba gösterirse göstersin sadece takdir olunana
ulaşır."
"Dünya
düşkünü olanların ölümü daha çetin olur zira sevdiklerinden ayrılmak çok zor
olacaktır onlara."
Evet, bu
günlerde oruç ibadetini eda ederken içimizdeki tutsaklığımızı da yok etme
çabasında olmalıyız. Helallerden bile kaçınarak haramlara yakınlaşmamayı
öğrenmeliyiz, hatta helallerden kaçınarak helale bile satılmamayı öğrenmeli ve
pratiği yapılmalıdır.
Oruçlu iken
helal bir hurma yemek ve zülâl bir bardak su içmek bile yasaklanmışken Rabbimiz
tarafından, acaba yalan ve gıybete müsaade edilmiş olunur mu? İlahi olmayan
hükümlerle kulunun yaşamasına razı olur mu Rabbimiz?
Dünya ve
makama düşkünlüğe razı mıdır O ?
Müslümanların
ilk kıblesi işgal altındayken ABD ve İsrail ile aynı paralelde çıkar arayanlara
ve siyaset yapanlara ne der Rabbimiz acaba?
İmam Zeynel
Abidin’in Ebu Hamza Somali duasından bir paragrafla yolumuzu aydınlatalım.
“Allah'ım
dünya sevgisini kalbimden uzak tut, beni Muhammed ve Ehlibeyti ile birlikte
hareket edenlerden eyle.”
Vesselam.
Yazarın Diğer Yazıları
______________________________________________________
______________________________________________________
- Sorunlarımı Seviyorum
- Tüm Hataların Kaynağı
- Ortadoğuda İslam baharı
- Şevval Hilalini Beklerken
- Hak Çamur Tutmaz
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder