4 Ağustos 2012 Cumartesi

Tüm Hataların Kaynağı


Yaşadığımız dünya maddi cazibelerle çepeçevre kuşatılmış ve insanı kendine çekmek için sanki vitrinlerine dizilmiştir. Bu maddi çekicilikler insanın düşüncelerini etkiliyor, duygularına yön vererek insanın yaşam biçimini ciddi bir şekilde yönlendiriyor. Bu çekiciliklerin etkisinde kalarak hayatını şekillendirenler, sonuçta tutsağı olduklarının değerine tenezzül ederler ve onların tüm gelişmeleri de yatay ve yüzeysel olur dikey bir yüceliş sergileyemezler.
Ancak bu maddi çekiciliklere gönül kaptırmayan ve madde dünyasının sadece helal olanını seçenler ve bunu da sadece Allah yolunda kullananlar uruc edebilir, insanın miracına yükselebilir ve gerçek visalin tadına varabilirler.
Bu isteklerin insanda olması tabii ve doğaldır ancak bu istekleri amaç ve hedef haline getirmek dini değerlere aykırı olduğu gibi insanın fıtratına da aykırıdır.
زُيِّنَ لِلنَّاسِ حُبُّ الشَّهَوَاتِ مِنَ النِّسَاء وَالْبَنِينَ وَالْقَنَاطِيرِ الْمُقَنطَرَةِ مِنَ الذَّهَبِ وَالْفِضَّةِ وَالْخَيْلِ الْمُسَوَّمَةِ وَالأَنْعَامِ وَالْحَرْثِ ذَلِكَ مَتَاعُ الْحَيَاةِ الدُّنْيَا وَاللّهُ عِندَهُ حُسْنُ الْمَآبِ
İnsanlara, "kadınlara, oğullara, kantar kantar biriktirilmiş altın ve gümüşe, salma atlara, hayvanlara ve ekinlere olan sevgiden oluşan" şehvetleri (aşırı düşkünlükleri) güzel gösterildi. Fakat bunlar, dünya yaşayışına ait birer matahtan ibarettir. Sonucu varılıp gidilecek yerin güzelliğiyse ancak Allah katındadır.
 (Al-i İmran: 14)
Bu ayette kullanılan hubbuş şehevât/ şehvet sözcüğü sadece cinsel istekten ibaret değildir. Makul ve doğal sınırları aşan her türlü isteğe Kur’an dilinde şehvet denilmektedir bu aşırı istek, ister mali olsun isterse cinsel istekler olsun fark etmez haddi aşan sevgi ve tutkuya şehvet sözcüğü kullanılmış ve kınanmıştır.
 Evlat sevgisi Allah'ın insana vermiş olduğu çok önemli bir nimettir. Bu sevgiyle insan sorumluluk alır ve eğitimcilik vazifesini ifa eder.  Bu bilinçle çocuklarını eğitir, onların gelişimini gördükçe de mutlu olur; bunda kınanacak bir durum söz konusu olmadığı gibi övülmüş ve buna emredilmiştir insan.
Ne var ki bazen nimet olan bu evlat sevgisi öyle bir tutkuya dönüşür ki göz ondan başka bir şey görmez hatta onu yönlendirmesi gerekirken onun yönetim alanına girer ve gönül verdiği şeyle beraber sürüklenip gider.
Saptırıcı evlat sevgisine ve Kur’an’ın kınadığı tutsaklığa meşhur sahabi Zübeyr'i örnek verebiliriz. İmam Ali (a.s) onun hakkında şöyle diyor:
"Zübeyir tüm olaylarda biz Ehlibeyt ile beraberdi, ancak oğlu büyüyüp onu etkisi altına alınca bizden koptu."
Evet, insanın gönül bağı bazen o kadar güçlü olabiliyor ki, bu tutsaklık insanın hayatını Sırat-ı Müstakimden şeytani yola saptırabiliyor.
Ayette evlat ve kadın sevgisinden sonra mal ve servet sevgisinden bahsediliyor. dünya malına sahip olmak onunla ihtiyaçları karşılamak kötü olmadığı gibi övülmüş hatta ibadet bile sayılmıştır.
"Ailesini maddi olarak rahatlatmak için çalışan Allah yolunda cihat etmiş sayılır."
Mealinde onlarca hadis, bu istek ve sevginin de insan fıtratına uyumlu olduğunu göstermektedir.  Çünkü İslam dini insanın fıtratına uygun bir bütünlük taşımakta, akla uygun hüküm ve yasalar içermekte ve dünyevi ihtiyaçlarını da en güzel şekilde karşılamayı tavsiye etmektedir. ancak ona gönül bağlamak ve esiri olmak gibi durumu İslam kınar ve reddeder.  Çünkü İslam insana “Halifetullah” olabilme makamını öngörmüştür azıcık dünya malına gönül vermiş birine acıyor,  onu zavallı ve kaybedilmiş bir değer olarak görüyor.
Hz Peygamber (s.a.a) İbn-i Mes’ud’a şöyle der:
"Dünyaya gönül verme onunla mutluluk olmaz ve o kalıcı değildir."
Dünya sevgisi insanın gönül gemisine dolduğu zaman onu batırır, aklı zail eder, ayakları kaydırır, lakin ne yazık ki bu bilindik düşman hep en yakınımızda olmuştur.
Dünya sevgisi insanın en büyük tehlikesidir bunu en iyi şekilde bildiğimiz halde bu tehlikeli şey hep yanı başımızda olmuştur hatta onu yanı başımızda başköşeye oturtan yine kendimiz olmuşuz..
İmam Sadık (a.s):
"Dünya sevgisi tüm hataların kaynağıdır."
Derken, bizi bekleyen tehlikenin nelere mal olabileceğini de aslında hatırlatmış oluyor şu cümlesiyle:
"Dünya düşkünü olan hangi halde olursa olsun fakirlik iztırabı çeker, işleri bir türlü yoluna girmez, ne kadar çaba gösterirse göstersin sadece takdir olunana ulaşır."
"Dünya düşkünü olanların ölümü daha çetin olur zira sevdiklerinden ayrılmak çok zor olacaktır onlara."
Evet, bu günlerde oruç ibadetini eda ederken içimizdeki tutsaklığımızı da yok etme çabasında olmalıyız. Helallerden bile kaçınarak haramlara yakınlaşmamayı öğrenmeliyiz, hatta helallerden kaçınarak helale bile satılmamayı öğrenmeli ve pratiği yapılmalıdır.
Oruçlu iken helal bir hurma yemek ve zülâl bir bardak su içmek bile yasaklanmışken Rabbimiz tarafından, acaba yalan ve gıybete müsaade edilmiş olunur mu? İlahi olmayan hükümlerle kulunun yaşamasına razı olur mu Rabbimiz?
Dünya ve makama düşkünlüğe razı mıdır O ?
Müslümanların ilk kıblesi işgal altındayken ABD ve İsrail ile aynı paralelde çıkar arayanlara ve siyaset yapanlara ne der Rabbimiz acaba?
İmam Zeynel Abidin’in Ebu Hamza Somali duasından bir paragrafla yolumuzu aydınlatalım.
“Allah'ım dünya sevgisini kalbimden uzak tut, beni Muhammed ve Ehlibeyti ile birlikte hareket edenlerden eyle.”   

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder