23 Nisan 2012 Pazartesi

Sorunlarımı Seviyorum




Hayatta olmak ve yaşamak bizlere sunulan en büyük nimetlerden biridir.





 
Bismih-i Teâlâ
Sorunlarımı Seviyorum

Hayatta olmak ve yaşamak bizlere sunulan en büyük nimetlerden biridir.

Bu nimetin en doğal sonuçlarından biri günlük olarak karşılaştığımız olaylardır.

Bu olayların bir kısmı isteklerimizle uyum içinde cereyan ederken bir kısmı da muradımıza aykırı olabiliyor. İnsan bu tür gelişmelere “sorun” diyor.

Bu sorunlar günlük hayatımızın bir parçasıdır öyle ki, “Yaşamak, sorunlarla karşılaşmak ve onları çözmek sanatıdır” diyebiliriz.

Sorunsuz bir hayat ve yaşamın olmayacağını bir realite olarak gördüğümüz zaman ve sorunların, karşılaştığımız doğal olaylar ve çözülmesi gereken bir dizi yaşamsal eylemler olduğunu kabullendiğimiz zaman; daha güçlü bir irade ile daha derin bir bilinçle sorunları karşılar ve çözüm noktasında daha fazla çözüm seçeneği üreterek en iyi şekilde çözümleyebiliriz.

Böyle yapılırsa bu aynı zamanda insana özgüven de kazandırır.

Bireysel, ailevi hatta toplumsal ve siyasal hayatımızda sorun diye gördüğümüz olayları önce doğru tanımlamalıyız.

Sorun ne? Bu sorun ne zaman başladı? Neden ve niçin başladı? Gibi kendimize sorular sorarak olayın kimliğini belirlemeliyiz önce.

Sorun doğru tanımlandıktan sonra çeşitli çözüm önermeleri oluşturulmalı, getiri ve götürüleri analiz edilmeli daha sonra da en doğru çözüm yolu uygulamaya konulmalıdır.

Unutmamalıyız ki hayat, insanın getiri ve götürüleri hesaplamaları ve tercihleriyle yaşanıyor.

"And olsun asra insan hüsrandadır, iman edenler salih amel işleyenler hakkı ve sabrı tavsiye edenler müstesna.” (Asr)

Bu sure ve ayetlerde de görüldüğü gibi ömür denilen sermaye her geçen gün kaybolmakta ve akıp gitmektedir (ahiret hesabı olmasa bile) bu böyledir ve insanın gücü bu gidişi durdurmaya yetmiyor. Ancak insan bu gidenin karşılığında ondan daha değerli şeyleri elde etme imkanına da  sahip olduğunu bilmelidir. Elbette sorunları doğru okuyabilirse, ömür karşılığında iman ve salih amel elde edebilme gibi..

Bu hakikatten yola çıkacak olursak, “Kazanmak istediğimizin karşılığında neyi bedel olarak veriyoruz?” sorusunu ve cevabını vicdanımıza anlatabilmeliyiz.

Eskimiş ve işe yaramaz olduğunu düşündüğümüz bir binayı yıkmak istediğimizde üzerimize yıkılmayacak şekilde yıkarız, altında kalacak şekilde değil.

Bazı dost ve kardeşlerimiz ilahi vazifelerini ifa ederken konuşmalarında ya da yazılarında, sanki sorunsuz bir hayat arzulamaktalar yahut sorun gördükleri her şeyin altına dinamit koyup kökten yok etme gayretindeler. Ya da en azından bu algıyı insanların zihninde oluşturmaktalar.

Hâlbuki ne hayat sorunsuzdur ne de sorun görülen her şey yıkılmalıdır.

İslam ve insan fıtratı öncelikle ıslah ve düzeltme yöntemine uyumludur. İslam’ın ıslah ve salih ameli, imanın ayrılmaz özelliği olarak tanıttığını unutmamalıyız.

Islah, salih amel, salihler ve muslih gibi kavramlar Kur’an ve hadislerde sıkça rastlanılan ve tavsiye edilen temel yöntemdir.

Emr-i maruf ve nehy-i münker gibi farzlar ıslah etme yöntemi ve araçlarıdır ki tüm bunlar sevmek ve muhabbet ile gerçekleşebilir. Nefret ve kinle hiçbir şeyin düzeltilemeyeceği de herkese malumdur.

İslam’ın bu emirleri sorunları çözme sanatı değil mi?

Savaşların birinde esir edilen düşman askerleri Medine’ye getirilmişti ve Peygamber efendimizin önünden geçirilmekteydiler, bu durumu seyreden Peygamberimizin mübarek dudaklarında tebessüm belirdi. Esirlerden biri, “Ancak krallar kazandıkları zaferden gururlanır” dedi.

Bunun üzerine Efendimiz, “Gururdan dolayı gülmüyorum, size muhabbetle cennet yolunu gösterdim kabul etmediniz, şimdi savaş sonucu cennet yolunu gösteriyorum, kabul edersiniz ümidiyle seviniyorum” buyurdular.

Bu olayda savaş esirini bile cennete göndermek sevdasında olan Peygamberimiz, İslam’ın velayet ve sevgi üzerine kurulduğunu en güzel şekilde anlatmaktadır.

Sözün kısası şu ki; eleştiriler ıslah amaçlı ve sevgi içerikli değilse hiçbir sorunu çözmeye yaramayacaktır. Eleştiri ahlakı, İmam Cafer-i Sadık’ın (a.s), “En sevgili dostum kusurlarımı bana armağan edendir” sözünde saklıdır; reytingi hedef edinen medya ölçülerinde değil. Şairin de dediği gibi:

Dust darem ki dust eybi mera hem çu aine pişe ru guyed,
Ne ba hezar zeban poşte ser refte mu be mu guyed.

Seviyorum, ayna gibi önümde durup yüzüme söylemeni kusurlarımı,
Arkamdan bin bir dil ile en ince ayrıntısına kadar söyleme hatalarımı.

Son not olarak eklemeliyim ki akil ve olgun insanlar eleştirilerin en acımasızından bile kendine ders alır, olgunluğunu artırır; ama insafsız eleştiri, sahibini gerilerde bırakır.

Velhasıl: “Her sorun bir nimettir aslında”

Selam ve dua ile.

Kadir AKARAS

1 yorum:

  1. Kapitalist duzenin suni sorunlar ureterek insanlara birseyleri pazarlama yada sorunlar cikararak toplumlari hizaya getirme mekanizmasini tam aktif duruma getirdigi bu donemde cok yerinde cok yararli bir makale olmus, Allah razi olsun...

    YanıtlaSil