23 Ağustos 2012 Perşembe

Teoride İslam, Adı Müslüman



Öyle bir zamanda yaşıyoruz ki artık kimsenin kimseye itimadı kalmamış, kimse kimseye acımıyor, kimse kimseye güvenmiyor diye düşünüyorum.

Ne yazık ki gördüklerimiz ve yaşadıklarımız bir hayat tecrübesi olarak karşımıza çıkmaktadır. Kaçınılmaz oldu bu acı ve kederler ile birlikte hayata tutunmak, fakat nedendir bilinmez ama bir an gelir de dayanamaz, patlayıverir adeta bir yanardağı misali, bizimki de onun hikâyesi…
Derler ya mümin müminin aynasıdır. Müminler kardeştir.  Makamı biraz daha indirelim hatta Müslümanlar kardeştir. Eğer bir Müslüman bana yardım edin dediğinde, onun bu çağrısını duyup ta imkân dâhilin de yardım etmeyen kişiler Müslümanlık çizgisinden dışarı çıkmış olur. Bu gibi sözler hem kutsal kitapta yer almış ve hem de sünneti Resulullah’ta kayda geçmiştir.
Şimdi bir hatırlatma yapalım. Eğer ki bizler kardeş isek peki bu öldürülenler ve ölenler kim, onlar kardeş değil mi veya en azından Müslüman değiller mi? Daha doğrusu insan değiller mi?
Tekbir nidalarıyla meydana çıkan ah şu insanlar! Sizlerin din mi derdiniz var yoksa kin mi derdiniz var çözemedik bu davayı. İslam sadece kelimelerle oynanan pazıl haline geldi. Nerede kaldı Hz. Muhammed’in (s.a.a) nidası ey Müslümanlar diye! Müslüman, Müslüman’ın kardeşidir. Onu incitmez, üzmez. Bir kimse bir Müslüman’ın ayıbını, kusurunu örterse, Allah Teâlâ, kıyamette onun ayıplarını, kabahatlerini örter. Bu gibi nice hadislerin acaba muhatabı biz Müslümanlar değil miyiz?
Peki, ne oluyor da sorun sadece sorunları dile getirmekte kalıyor. Bir türlü sonuç alınamıyor. Âcizane akla gelen o zaman bizim İslam anlayışımız da sorun var demektir. Zira İslam evrensel din olup, ideal yaşam biçimi olduğu aklı salim kişiler tarafından açıkça bilinip kabul görmektedir. Kısacası teorideki İslam anlayışı karşısında birde pratikte bir İslam anlayışıyla karşı karşıyayız. Anlaşılan o ki insanların İslam’dan bahsettikleri zaman kullandıkları teoriden öte bir şey değil. Fakat pratikte olan İslam tamamen özveri ve fedakârlığa bağlı olduğu için insanlara bunu yaşamak ağır geliyor zannımca.
 Kendi asrımızdan söz ediyorum Filistin’den, Bahreyn’den, Iraktan, Pakistan’dan, Şamdan ve daha niceleri ve buralarda yaşayan Müslüman topluluklardan, her şeyden önce bu insanlar tevhit kelimesini ikrar etmiyorlar mı? Kısaca la ilahe illallah söylemiyorlar mı, Muhammed Resulullah söylemiyorlar mı, biz buna bakmalıyız sonrası zaten gelecektir. Dinin emirlerinden biri, birlik olun, dirlik olun, birlikten kuvvet doğar sloganları kalplerimize yazılmışken, ne oldu da sadece söylemlerde kaldı. Bu ülkelerde yaşayanların Müslüman olmadığı iddia edilebilir mi? Elbette bu düşünülemez böyle düşünen bir insan mutlaka garaz sahibi biridir.
O zaman teorideki İslam anlayışını kenara bırakıp pratikteki İslam’ı ön plana çıkarma zamanı geldi de geçti. En azından zamanın hilelerine karşı uyanık olup Müslümanların kanının dökülmesine engel olmalıyız.  Belki buna fiili olarak güç sağlamak bizim için mümkün olmayabilir fakat Hz. Muhammed’in (s.a.a) sözüyle hareket ederek bir nebzede olsa onlara olan yakınlığımızı dile getirebiliriz.
O Hazret buyuruyor ki: Mümin insanın silahı duadır. Duayla yapılmayacak hiçbir iş yoktur. En azından onlar hakkında dua edebiliriz. Özelikle ki rahmet ayları içerisinde bulunmaktayız. Rabbimizin kendi emriyle çağırın beni icabet edeyim diye buyurmaktadır. Peki, biz hala neyi bekliyoruz. Neden ellerimiz ibadetlerde bütün Müslümanlar için göklere doğru uzanmasın. Bundan daha iyi fırsat olabilir mi, Hz. Peygamberimiz (s.a.a) buyuruyor mümin kişinin farz amellerinden sonra yapacağı en hayırlı iş Müslümanlara yardım etmesidir. Bizde bu konuda Allahın bize bahşettiği bu mübarek ayı değerlendirerek bütün Müslümanların bu zor sınavlarında onlara dualarımızla destek olmamız gerekmektedir. Kiminin duası kiminin ise parası ve gücü diye düşünülmektedir. En azından yarın inanmış olduğumuz kıyamette anlımız ak, vicdanımız rahat bir şekilde rabbimizin huzuruna varacağız. Böyle olmadığı takdirde Müslüman’ın Müslüman üzerinde ki haklardan biri olan basit bir fiilden bile mahrum kalmış oluyoruz. O zamanda elbette verdiği nimetlerden dolayı hesap soracağı gün cevabımız ne olacak hiç düşündük mü?
Selam ve Dua ile..

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder