28 Ocak 2014 Salı

Yüce Peygamber Hz. Muhammed Mustafa (s.a.a)

Bismillahirrahmanirrahim
Yüce Peygamber Hz. Muhammed Mustafa (s.a.a)
'' O, öyle bir mabuttur ki Mekkeliler içinden, kendi cinslerinden bir peygamber göndermiştir; onlara ayetlerini okumaktadır ve onları tertemiz bir hale getirmektedir ve onlara kitabı ve şeriatlerin hikmetlerini öğretmektedir ve bundan önce onlar, elbette apaçık bir sapıklık içindeydiler.'' Cuma / 2

Öncelikle Alemlere rahmet olarak gönderilen fahri kainat nebiyyi mükerrem Hz. Muhammed Mustafa(s.a.a) ve velayetin 6. güneşi İmam Cafer Sadık'ın (a.s) kutlu doğum yıl dönümü münasebetiyle başta aziz İmam Hz. Bakiyetullah İmam-ı Zeman İmam Mehdi'ye (af), hak naibi Valiyyi fakih makamı rehberi imam Hamenei'ye ve bu mübarek  doğum yıl dönümünün tüm insanlığın kurtuluşuna, islam ümmetinin birlik beraberliğine ve Sahibuz-zeman İmam Mehdi'nin (af) zuhuruna vesile olmasına yüce Allah'tan niyaz ederim.
 Hz. Resülullah'ın (s.a.a) mübarek doğum yıl dönümü  münasebetiyle kutlu doğum haftasıdır. Ve bu bir haftalık süreçte bütün müslümanlar bu  kutlu doğum yıl dönümünü buruk bir kutlamayla kutladılar. Oysa bu günler İslam ümmeti ve bütün özgür insanlar için en coşkulu günler olması gerekmezmiydi? neden buruk oldu? çünkü İslam ümmetinin ve mazlumların durumu ortadadır. malesef İslam ve dünya coğrafiyasının her bir hücre köşesinde ümmetin ve mazlumların kanı akmaktadır. kan akıtma emrini veren İslam ve insan  düşmanları dünya zalim emperyal ve siyonist çetelerdir. Müslümanları katleden ve kan akıtan zavallılar ise bu zalim, emperyal ve siyonist çetelere hizmet eden müslüman görünümünde ki terörist guruplardır. Bu cani teröristlerin işledikleri vahşi cinayetler ve  İslam ümmetine ve mazlumlara yaşattıkları acılardan dolayı, alemlere rahmet olarak gönderilen yüce insan Hz. Resülullah'ın (s.a.a)  doğum yıldönümünü malesef gerektiği gibi coşkuyla kutlayamadık.  Allah! Hz. Resulüllah ve aziz Ehl-i Beyt'inin nurları hürmetine bu acıların bir an önce gidermesini ve Allah  bu akılsız ve basiretsiz insanlara akıl, fikir ve basiret nasip eylesin ve İslam ümmetini bütün şeytani güçlerin hile ve desiselerine karşı bilinçlı kılarak hak yola hidayet etsin inşallah.
Toplumu İslah Etmek, Resulüllah'ın (s.a.a) Asli ve Kalıcı Görevidir
Kur'an-ı Kerim Hz. Resulüllah'ın (s.a.a) büyük özelliklerine vurgu yaparken özellikle toplumun islah edilmesini  ölçü koymuştur. İslahın ise doğru ve eksiksiz bir eğitim ve terbiyeden geçtiğini belirtmektedir. Bu Peygamberlerin geliş felsefesidir. yukarıda ki Ayeti kerimede belirttiği gibi şöyle buyuruyor:
''O, bir mabuttur ki Mekkeliler içinden, kendi cinslerinden bir peygamber göndermiştir; onlara ayetlerini okumaktadır ve onları tertemiz bir hale getirmektedir ve onlara kitabı ve şeriatların hikmetlerini öğretmektedir ve bundan önce onlar, elbette apaçık bir sapıklık içindeydiler.'' Cuma / 2
Ayet-i Kerime Hz. Resulüllah'ın (s.a.a) İlahi Rısaletin de en parlak görevi insanların eğitim ve itikatlarını temizlemek ve kıyamet gününe inandırmak oldğudur.
İslahat'ın Kur'an-ı Kerim de ve Ehl-i Beyt Hadislerinde çeşitli yöntemlerle ele alınmış ve farklı tabirler edildiğini görmekteyiz.
Kur'an-ı Kerim; Eğer insan tefekkür ve düşüncede Doğru bir eğitim ve tebiye edilirse fasık ve asi insanların aksine Allah'a kayıtsız ve şartsız itaat edebileceğini buyurmaktadır.                                     İnsanın eğitim ve terbiye edilmesi noktasında islam dininin Tevhid-i görüşü ile batının modren görüşü arasında temel  farklılık vardır. çünkü Tevhid-i eğitim ve terbiyenin sonuncunda hem dünya hemde ahiret hayatının mutluluk ve saadeti ön görülürken, batının yalan ve aldatıcı eğitim ve terbiye sistemi sadece maddi ve sermaye üzerine kurlu olduğunu görmekteyiz. bu sistemde sadece bir avuç sermayedar insanın kazançlı olduğu gerçeğidir. dolaısıyla böyle ki eğitim ve terbiyenin her hangi bir durumda topluma fayda sağlamadığı aşikardır.
Peygamberlerin; özellikle Hz. Resulü Ekrem'in (s.a.a) rısaletinin  felsefesi insanları bu maddi ve sermaye hastalıklarından kurtarmak,  temiz ve doğru bir eğitim sistemiyle islah etmek ve topluma dünya ve ahiret mutluluğunu ve saadetini kazandırmaktır.
Hz. Resulüllah'ın (s.a.a) İslah Etme Yöntemi
1. Yöntem Sürekli Hatırlatmak
 İslam dini insanlara yaptığı davette inat ve zorlama olmaksızın özgür irade ve düşünceyle bu daveti  kabul etmesini istetmektedir. çünkü kurtuluş özgürce kabul etmek demektir. bunun aksi baskı ve zorlama insana azabı getirir, Kur'an-ı Kerim birinci derecede insanlara bunu söylemekte ve Hz. Resulüllah (s.a.a) bunu uygulamak için 23 yıl mucadele etti, ve Allah'tan inen ve insanın kurtuluşu olan bu eğitim sistemini uygulamaya koyarak sürekli hatrılatma yaptı, çünkü bu eğitim sistemi gerçek anlamda Tevhid-i  itikatın kurtuluşu demektir. ve insanlar bu anlamda bir imtahanla karşı karşıya olduklarından dolayı sürekli hatırlanmaya ihtiyaç duymaktadırlar.
Kur'an-ı Kerim şöyle buyuruyor :
''Görmezlermi ki onlar her yıl bir, yahut iki kere musibetlere uğratılırlar da gene ne tevbe ederler; ne ibret alırlar.'' Tevbe / 125
dolayısıyla bu Ayet akıl ve düşünce sahiplerine islah olmanın yolunu göstermektedir.
2. Yöntem Maad (Kıyamet)'i Hatırlatmak
  Kur'an-ı Kerim şöyle buyuruyor:
''O gün bir gündür ki herkes, yaptığı hayrı hazırlanmış bir halde karşısında bulacak, işlediği kötülükle de arasında pek uzun bir mesafe olmasını arzulayacak Allah, kendinden korunmanızı buyurur ve Allah, kullarını pek esirgeyicidir.'' Al-i İmran / 30
Bu ayet ölüm ve sonrasında olacakların önem ve ehemiyyetine vurgu yapmaktadır. Kur'an-ı Kerim  bu konuyla ilgili 140 yerde bahsetmiştir. İnsanın bu dünya da yaptığı  iyi ve kötü amelleri sonuç olarak kıyamet günü insanın sağ veya sol eline verilip karşısına çıkarılarak hesaba çekilecektir. dolayısıyla bu ikazlar insanın kendi ve toplumun islahı açısından çok önemlidir.  bu önemli konu hakkında Hz. Ali (a.s) şöyle buyuruyor:
'' Kim kendisiyle Allah arasını islah ederse, Allah! o şahısla toplumun arasını islah eder ve onu güvenli kılar, Kim ahiret işlerini islah ederse, Allah! onun dünya işlerini islah eder ve onu ihtiyaçsız kılar, Ve kim içtenlikle hak sözleri duyar kabul ederse, Allah onu her türlü bela, musibet ve tehlikelerden korur.'' Nehcül Belağa
3. Yöntem Zulüm, Fesad ve münkere karşı Mucadele etmek
 Kur'an-ı Kerim şöyle buyuruyor:
''Düzene girdikten sonra yeryüzünde bozgunculukta bulunmayın ve ona, azabından korkarak, lütfunu da umarak dua edin, Şüphe yok ki Allah'ın rahmeti, iyilik edenlere pek yakındır.''  Araf/ 56
Ayet-i Kerim de bahsedilen islah edildikten sonra bozgunculukta bulunmayın dan amaç zulüm ve küfüre düşme ihtimali sözkonusudur.
 İmam Muhammed Bakır (a.s) şöyle buyuruyor:
''Ayet-i Kerime den maksat şudur ki yeryüzü fesad (bozgunculuk)la dolmuş zulüm ve küfür her yeri kaplamıştır, Allah Hz. Resulülah'ın (s.a.a) eliyle  yeryüzünü eğitim ve terbiyeyle yoluyla islah etmiştir.''
Kur'an-ı Kerim de, islamı kabul etme noktasında insanlar üç farklı guruba ayrılmışlardır. Ve her gurup farklı muhatap alınmıştır.
A- Sakınan Müminler;   En yüce özelliğe sahip olan  Kur'an-ı kerim, İbadetle en mükemmel noktaya ulaşım aracı  takvadır diye buyurmaktadır. 
Kur'an-ı Kerim şöyle buyuruyr:
''Oku onlara Adem'in iki oğluna ait gerçek haberi, Hani onlar, Allah'a yaklaşmak için kurban sunmuşlardı da birininki kabul edilmişti, öbürününki kabul edilmemişti ve o, seni mutlaka öldüreceyim demişti ona, o da demişti ki; Allah ancak, kendisinden çekinenlerin kurbanını kabul eder.'' Maide / 27
çünkü Kur'an-ı Kerim insanın hidayet ve başarıya ulaşmasının ölçüsünü takvaya bağlamaktadır.
Kur'an-ı Kerime şöyle buyuruyor:
'' Bu, bir kitaptır ki onda şüphe yok, Takva sahiplerine yol göstericidir.'' Bakara /2
Ayet ve Hadisler den elde edilen kanıtlar bize takva sahibi bir mümin ile başka insanları mukayese etmek mümkün olmadığını göstermektedir. Çünkü;......!
1- Takvalı bir mümin Peygamberlerin davetine kayıtsız ve şartsız lebbeyk diyerek kıyamet gününün varlığına yakinen iman etmektedir.
2- Allah'la olan irtibatını ihlaslı bir şekilde islah etmektedir.
3- İnsanlarla iyi ve hayırlı bir irtibat kurmaktadır.
4- Allah'ın gönderdiği bütün Peygamber ve Kitapların emrine itaat etmektedir.
5- Ölüm ve Kıyamet gününe kalben ve yakinen inanmaktadır.
6- Vuku bulan bütün bela ve musibetlere göyüs gererek Allah'a sığınmaktadır.
7- Din yolunda kafir ve zalimlere karşı canı ve malı ile her türlü cihadtan asla kaçınmamaktadır.
8- Hayat yaşamında karşılaştığı takdiri İlah'iye boyun eğmektedir.
9- Mal ve servetinden fakir ve yoksullara infak etmekte asla geri kalmamaktadır.
10-Tekamül ve Saadete ulaşmak için dünya nimetlerinden temiz bir şekilde  yararlanmaktadır.
11-Başkalarına asla haksızlık ve zulüm yapmamaktadır.
12-Kur'an-ı Kerimi çok okur ve sürekli zikir etmektedir.
13-Ölümden asla korkmaz ve kendisini sürekli ona hazır tutmaktadır.
14-Geçimini temin etmede sürekli Allah'a sığınmaktadır.
Takva; İlahi bir emirdir. ona davet etmek ve eğitim sistemini uygulamak bütün Peygamberlerin ana görevidir.
B- Azgın Kafirler; Bunlar birinci gurup olan Takva ehlinin karşısında olan gurup ve kendilerinin kafir olduklarını kabul edenlerdir.  Bunalrın İslama karşı takındıkalrı tavır düşmacadır. ister savaş isteyen ister zimmi (barış) içerisinde yaşamak isteyen gurup olsun, bunları tenkit eden onlarca ayet elimizde mevcuttur.
C- İki Yüzlü Münafıklar; Bunalrın hep iki yüzü vardır. zahirde müslümanım derler, ama batın da kafir olduklarını her şartta dile getirirler, ama onların gerçek çehreler küfürdür. bunların düşmanlıkları müslümanların öteki düşmanlarından daha tehlikeli ve kötüdür. Kur'an-ı Kerim de Münafikun suresi bunlar hakkında inerek gerçek renklerini aşikar etmiştir.
 Kur'an-i Kerim de, Allah Hz. Resulüllah'a (s.a.a) şöyle buyuruyor:
''Ey Peygamber; çekin Allah'tan ve itaat etme kafirlerle münafıklara; şüphe yok ki Allah, her şeyi bilir, hüküm ve hikmet sahibidir @ Ve Rabbinden ne vahyedildiyse ona uy; şüphe yok ki Allah, ne yapıyorsanız hepsinden de haberdardır.'' Ahzab / 1-2
Ayet'ten de anlaşıldığı üzere islam kisfesin de görünen dışı müslüman ama gerçekte içleri küfür dolu iki yüzlü Münafıklar islam ve insanlığın en büyük tehlikeli düşmanıdır.
4. Yöntem Marufu(iyiliği) Emretmek Münker (kötülük)den alıkoymak
 Maruf (iylik) ister söylem ile ister amel ile başkalarını Allah'ın emirlerine itaat etmek için davet etmektir.
Münker (kötülük) ister söylem ister amel olarak aklın ve islam dininin zararlı gördüğü tüm günahlardan alıkoymaktır.
Maruf ve Münkeri üç yolla tanıyabiliriz. çünkü genelde bu üç yol ile insan ya teşvik ve ya tenkit edilir.
1- İnsanın temiz yaratılışıyla
2- Salim ve Kamil Aklıyla
3- Mükaddes İslam Dininin Açık Hükmüyle
Allah'ın Gönderdiği Peygamberler ve Ehl-i Beyt'in (Allah'ın selamı hepisine olsun) gaye ve amaçları yaratılışta insanlarda varolan gizli sırları açığa çıkarma yoluyla O,na itaat etmeği öyretmek ve yönlendirmektir. ve onların hayatalrında oluşabilecek çöplük yığıntılardan kurtarıp temizlemektir. çünkü Maruf ve Münkere amel etmek insanın bir dini ve milli vazifedir. Kur'an-ı Kerim de hiç kimse için özel bir istisna belirtilmemiştir. Bu bütün Peygamberler, İmamalar ve insanlığın tüm tabaka ve kademesine kadar geçerlidir. ve bu her kesimi bağlayan genel bir emirdir.
Kur'an-ı Kerim şöyle buyuruyor:
''Siz insanlar için meydana çıkarılan en hayırlı ümmetsiniz, insanlara iyiliği emredersiniz, kötülükte bulunmamalarını söylersiniz ve Allah'a inanırsınız. Kitab ehli de inansaydı hayırlı olurdu kendilerine, Onlardan inananlar da var; fakat çoğu dinden çıkmıştır.'' Al-i İmran / 110
Bu doğrultuda yine İmam Ali (a.s) şöyle buyuruyor:
''Kim kendi gizliliğinde (sırrında: yani nefsini eğitip terbiye ederse) bulunanı islah ederse, Allah, onun açıkta olan her şeyini islah eder. Kim Allah'ın dini için çalışırsa, Allah, onun dünyasını düzene koyar,  Kim Kendisiyle Allah'ın arasını islah ederse, Allah, onunla insanların arasını islah eder ve muhabbetli kılar.''
Dolayısıyla Hz. Resulüllah'ın (s.a.a) asıl ve yüce hedefi insanları şirkten, put perestlikten, günahtan, şeytandan, heva ve hevesten, boş hayal ve arzulardan, küfürden ve fesattan kurtarmak için sağlıklı ve temiz bir eyğitim  ve terbiye sistemiğle ilahi vazifesini ifa etmek ve insan toplumuna temiz bir hayat sunmak için gönderilmiştir. çünkü hayat geçici bir süreçtir, ebedi ve kalıcı olan Allah'tır ve O,nun vaat ettiği ahiret hayatıdır.
Kur'an-ı Kerim şöyle buyuruyor:
''Ve Allah'la beraber bir başka mabudu çağırma; yoktur tabacak ondan başka; herşey helak olur, ancak onun zatıdır kalan, onundur hüküm ve hepiniz, dönüp onun tapısına varacaksınız.'' Kasas / 88
Eğer İslam ümmeti gerçek manada Hz. Resulüllah'ı (s.a.a) tanıyabilseydi, O,nu bir nur olarak görebilseydi, O,nun temiz eğitim ve terbiyesiyle eğitilmeyi yapabilseydi ve gertirdiği dini tahrif etmeden gereçek Muhammed'i (s.a.a) İslamı yaşayabilseydi ümmet'in kurtuluşa erebileceği gibi bütün insanlık zulüm, fesad, ahlaksızlık, adaletsizlik, ve haksızlıktan uzak huzurlu ve güvenli bir dünya hayatı sürerek yaşayabilirdi. ama ne yazık ve acıdır ki islam ümmeti ve mazlum toplumlar cinayet, katliam, tecavüz, adaletsizlik ve haksızlıklara maruz kalarak acılar içerisinde kıvranarak yaşam sürmektedir. Rabbim en kısa zaman diliminde ümmet ve mazlumları bu acılardan kuratararak vahdeti oluşturmayı nasip etsin inş.
Vessalamun Aleykum Verahmetullah-i Vebere Katuh'u
Ellahume Accil Li veliyyikel Fereceh'u
Tevekkül Erol
17,01,2014








Hiç yorum yok:

Yorum Gönder