28 Şubat 2014 Cuma

CİHAD

Bismillahirrahmanirrahim
'' İnananların, yurtlarından göçenlerin ve Allah yolunda mallariyle, canlariyle (savaşanların) cihad edenlerin Allah katında dereceleri pek büyüktür ve onlardır muratlarına erenlerin, kurtulup nusret bulanların ta kendileri.'' Tevbe / 20
Cihad çeşitli alanlarda, şirk, küfür ve zulüme karşı verilen mücadeledir. Bu islam da yerine getirilmesi gereken mukaddes emirlerden birtanesidir. Ve furu'iddinin fıkhi esaslarındandır. Allah tarafından gönderilen peygamberler'in ( Allah’ın selamı cümlesinin üzerine olsun) birinci ve temel vazifeleri Toplumu islah etmek, ve yer yüzünü fesad ve ahlaksızlıktan temizlemektir.

Cihad; Cehd ve ya Cuhd kökünden gelmektedir. gayret, çalışma, zorluk, zahmet, yetenek ve güç anlamında kullanılır.
Cihad; düşman karşısında savunma yeteneklerini geliştirmek, güçlendirmek ve düşman saldırılarını etkisiz hale getirmek demektir.
Kur'an-ı Kerim şöyle buyuruyor
''Allah düşmanlariyle size düşman olanları ve bunlardan başka sizin bilmediğiniz, fakat Allah'ın bildiği düşmanları korkutmak için onlara karşı kullanmak üzere gücünüz yettiği kadar kuvvet ve besili at     ( araç) hazırlayın, Allah yolunda ne harcarsanız size karşılığı tamamiyle ödenecektir ve asla zulme uğramayacaksınız.'' Anfal / 60
Cihad; Allah'ın dini hükümlerini korumak ve yeryüzün de icra etmek için Allah düşmanlarına ve kafirlere karşı can, mal ve çeşitli alanlarda yapılan tebligat yoluyla verilen mücadeledir.
Kur'an-ı Kerim şöyle buyuruyor
''Şüphe yok ki Allah, kendilerine cenneti vermek üzere inananların canlarını, mallarını satın almıştır adeta, onlar öldürürler, öldürülürler, her iki surette de vaadi gerçektir ve Tevrat'ta da sabittir. İncil'de de , Kur'an'da da ve ahdine Allah'tan daha ziyade vefa eden kimdir ki? Artık şu giriştiğiniz alış verişten dolayı sevinin ve budur işte en büyük kurtuluş ve saadet.'' Tavbe / 111
Kimlere Karşı Cihad Etmek Farzdır?
Üç Guruba Karşı Cihad Etmek Farzdır
1- Masum İmam’a karşı savaşmak isteyen kafirlere karşı
2- Ehl-i zimme ( Kitap ehl-i) bunlar islamiyeti ve ya vergi ödemeyi kabul etmezlerse onlara karşı savaşmak, ( eğer islamiyeti kabul etmez, ama vergi ödemeyi kabul ederlerse savaş onlarla caiz değildir) dolayısıyla bunların müşriklerle farkı vardır. Ehl-i zimme vergi vermeği kabul ederse ve haklarına düşen her hangi bir hakkı verirlerse İslam devletinin koruması altında güvenle yaşadıkları gibi, Allah yolunda savaştan da muaf tutulurlar,
3- Zamanın Masum İmam'ın velayetine ve islama karşı herhangi bir saldırıda bulunan din düşmanına karşı imamın emri gereği cihad etmek farzdır. Tıpkı süffeynde İmam Ali'ye (a.s) karşı gelen hariciler gibi bunlar bu haraketleriyle Nahrevan savaşını başlattılar, ve İmam Ali (a.s) bunlara karşı savaşmak zorunda kaldı.
Allah Yolun'da Cihad Etmenin Şartları
Cihad Ehl-ine ait olması gereken şartlar.
1- Allah'ın emirlerine kayıtsız şartsız amel etmeli ve imanı sarsılmaz olmalıdır.
2- Resulüllah’a (s.a.a) iman etmeli ve kayıtsız şartsız Şer'i hükümlere itaat etmelidir.
3- Allah yolunda kendi canından ve malından hiç bir şeyden esirgemeden fedakarlık etmelidir.
Kur’an-ı Kerim bu özelliğe sahip olaması gereken müminlere şöyle buyuruyor
''İnanırsanız Allah'a ve peygamberine ve savaşırsanız ( cihad ederseniz) Allah yolunda mallarınızla, canlarınızla, işte bu, bilesiniz size daha da hayırlıdır.'' Saf / 12
Burada anlaşılması gereken hususlardan birtanesi şudur, İslamda; Allah yolunda cihad ederken hangi şart ve sebeple olursa olsun kadın, çocuk, piskolojisi bozuk hasta, yaşlı erkek, hasta ve masum İmam'ın güvence verdiği şahıslara asla dokunulamaz, ve onlara ne eziyet etme ne incitme, ne de öldürme caiz değildir. Düşmanla alay etme, ve onur kırma ve harakette bulunmak haramdır. Cihadı anlamayan ve cihad ruhundan mahrum olan zihniyet ancak zafer kazanmak için her türlü gayri meşru yolu deneyerek savaşır, bu ise Ahlak'tan yoksun ve batıl bir zihniyettir.
Cihad'ın Önemi
İnsan, dinini, canını, namusunu, onurunu ve islam beldelerini savunması yaratılışının bir özelliğidir. Bu mücadele örnekleri insan dışında ki bütün canlılarda da sözkonusudur. Çünkü bu yaratılışın bir kuralıdır. hiç bir canlı savunmasız ve mücadelesiz yaratılmamıştır. Her canlının bir savunma ve mücadele taktiği vardır. İnsan akıl yoluyla düşman tarafından kendisine karşı oluşturacak büyük ve küçük tüm tehlikelerden korunmak için donatılmıştır. ve insan kendisine yüklenmiş olan sorumluluk çerçevesinde akıl bilinciğle hareket etmektedir. Düşman tehlikesinin özelliğine göre mücadele taktiğini belirlemekte ve ona göre savunma taktiği geliştirerek düşmanı etkisiz hale getirmektedir. Öteki canlılar da ise bazen şuurunu kullanmakta bazen ise hissi duygularla düşman tehlikesini savuşturmak için mücadele ederek hayatta kalmayı başarmaktadır.
İslam insanın kendisine karşı zahiri ve batini düşmanın oluşturabileceği bütün tehlikelere karşı aklını kulanarak iyi bir tedbirle hedefe varabileceğini belirtmektedir. İslam buna çok önem vererek bu hareketi takdir etmektedir. İnsan hayatının en büyük düşmanı nefsin arzu ve istekleridir. Bunlar; cinayet, ahlaksızlık, fesad, güvensizlik, adaletsizlik, haksızlık ve bunlar gibi büyük günahlardır. Bu tehlikeli saldırılara karşı verilen mücadele en büyük cihad'dır.
Kur'an ve tarihi açıklayan Hadislerde Hz. Resulüllah (s.a.a) 23 yıllık davet sürecinde Kafir, Müşrik ve Münafıklara karşı binlerce bildirim sunmuştur. Bu Konunun anlaşılması açısından sadece bir örneyine işaret edelim,
 Büyük Fitnelik
Hz. Resulüllah (s.a.a) Mekke'den Mdeine'ye müşerref olduklarında yahudi, beni-nezir, beni geynu-ga ve beni müstelik kabileleri Hz. Peygamber'e (s.a.a) karşı fitne çıkararak ortalığı karıştırdılar, çünkü bunlar iki önemli hususu görmüşlerdir.
Birinci husus; İslam'ın her geçen gün ilerlemesi ve temelinin sağlamlaşmasını gördüklerinden dolayı bunu  hazmedemiyorlardı,
İkinci husus; Bu gurupların ileri gelen büyükleri hiç çekinmeden ve acımadan hayasızca Hz. Resulüllah'a (s.a.a) saldırıyorlardı. Allah Resulü (s.a.a) bunların yaptıkları onca komplo ve saldırılara rağmen onları kaile almadan islamı hedefe götürmekteydi, bunlar ise bunu engelleme çabası içerisindeydiler.
Oysa bunlar İslam ve müslümanlara saldırmayacaklarına dair Hz. Resulüllah'la (s.a.a) antlaşma yapmışlardı. Hatta özellikle beni-nezir kabilesi islam'ın lehine ve aleyhine asla bir faaliyet göstermeyeceğiz diye özel bir maddeye imza atmışlardı.
Hicret'in ikinci yılı bedir savaşında islam ordusu zaferle çıkınca yehudiler and olsun Allah'a bu Zebur,Tevrat ve İncil'de müjdelenen Ahmed (s.a.a) isminde ki peygamberdir dediler. Ama uhud savaşında Peygambere karşı ahitlerini kıran müslümanların yaptıkları yanlıştan dolayı savaş kayıp edilince aynı yehudiler bu müjdelenen o peygamberden uzaktır bu vaat edilen o peygamber değildir diye söylenmeye başladılar. Ve Mekke'ye gelerek İslama karşı Ebu Sufyan'la barış antlaşması imzaladılar. Bunun üzerine Hz. Resulüllah (s.a.a) bir gurup sahabeyle beraber beni-nezir kabilesinin fikirini almak ve ahitlerini bozmamalarını hatırlatmak için kabile büyüklerinin yanına geldi. kendileriyle yaptıkları antlaşmayı söyledi, buna rağmen yehudiler ahitlerini kırarak aleyhde probaganda yapmaya devam ettiler. ve fitne çıkarmaktan geri kalmadılar. Öyle büyük bir fitnenin içine girdiler ki Hz. Resulüllah'ı (s.a.a) terör etmek istediler. ve Hz. Cebrail (a.s) bu kabilenin yapmak istedikleri fitne ve terör niyetlerini Allah Resulüne haber verdi. daha sonra bu Ayet-i Kerimeyi Hz. Resulüllah'a (s.a.a) indirdi.
''Ahitlerini bozdukları, verdikleri sözden döndükleri için lanet ettik onlara ve kalplerini katılaştırdık. Onlar, sözlerin yerini değiştirirler, kendilerine verilen öğütten bir hisse de almazlar: Pek azı müstasna daima hainliklerini duyarsın, genede bağışla onları, geç suçlarından. Şüphe yok ki Allah, iylik edenleri sever.'' Maide / 12
Bu ayet'in inişinden sonra Allah Resulü (s.a.a) onalrın haberi olmadan özel bir itina ile meclisten çıkarak o bölgeyi terk edip Medine'ye geldi. Daha sonra onların olaydan haberi olunca Peygamber bizden intikam alacak diye korkuya kapılarak çok rahatsız oldular. ve yurtlarını terk etmek istediler, Münafıklar gitmelerine mani olarak biz size yardım ederiz dediler. Yahudilere size yardım için ikibin asker vereceğiz diyerek yalan vaatte bulundular. Eğer siz burayı terk ederseniz Hz. Muhammed (s.a.a) haysiyyetinizi ve onurunuzu ayaklar altına alacak ve sizlere eziyet edecektir söylemlerini yaydılar. Bunlar ise o yalan vaatlara kanarak kaldılar, ve güçlü siperler oluşturarak İslama karşı savaş açtılar, ve hicretin dördüncü yılında İslam ordusuyla savaşarak hezimete uğradılar, ve rezil bir şekilde yurtlarını terk etmek zorunda kaldılar.
Dün tarihde olduğu gibi bugünde İslam ümmeti iç ve dış münafık ve emperyalistlerin fitne ve hileleriyle karşı karşıya kalmaktadır, bu fitne ve hilekarlara karşı akıl ve metanetle cihad ruhunu ortaya koyarak
Sünnü ve Şia camiaları birlik ve beraberliğini sağlamalıdır. bu gün islam ümmetinin en büyük cihadı vahdet ile hareket etmesi ve küfür, zalim, emperyal ve siyonist şeytan çocuklarını ümitsizliğe düşürmesidir.
Kur'an ve Hadis Açısın dan Cihad'ın Çeşitleri
Kur'an ve rivayetlere baktığımız zaman cihad'ın geniş bir anlamının olduğunu görmekteyiz. Bu da insan toplumunun ihtiyaçlarını giderme adına koyulan bir kuraldır. Cihad üç ana bölüme ayrılmıştır. Bunların en büyük özelliği her birinin insan hayatına hayr ve bereket kattığıdır. Bunlar özet olarak şöyledir.
A- (Cihad'ı Esğer) Küçük Cihad
Küçük cihad; İslam düşmanlarına ( Kafir, Müşrik ve Münafıklar ) karşı cihad etmek ve savaşmakla yerine getirilir.
Küçük Cihad'da iki kısımdır.
1- Saldırı Amaçlı; İslam düşmanlarına karşı zamanın masum İmamının izniyle oluşan cihad'dır.
2- Savunma Amaçlı; bu cihadı yerine getirmek için bir müslümanın Masum İmamdan izin alması şart değildir. çünkü bu savunma amaçlı bir cihad'dır. İslam düşmanlarının saldırısına karşı müslümanların kendini, namusunu, vatanını ve dinini savunması için her hangi bir yetkiliden ve ya masum İmamdan izin almadan cihad etmesi ve savaşmasi farzdır. 
Saldırı amaçlı cihad’da yaşlı, rahatsız ve kadınlar cihada gitmekten muaf tutulmuştur. Bunları cihada götürmek haramdır. Ama kendisine ve dinine saldırı yapıldığında herkesin kendini ve dinini savunmasında  bir sakınca olmadığı gibi bu cihada katılmalarıda farzdır.
B- (Cihad'ı Ekber) Büyük Cihad
Büyük cihad; Birinci aşama, batıl, şirk, fesad, bencillik, kibir, ihanet ve ahlaksızlığa karşı mücadele etmektir.
 İkinci aşama, insan muhabbet, sevgi, İlahi aşk, akıl, düşünce, ilim ve insani değerlere hakım olmaktır. Eğer insan küçük cihadı büyük cihada üstünlük sağlayacak şekilde üstünlük kurabilirse tereddütsüz ihlaslı ve takvalı bir kul olmuş demektir.
En büyük cihad'da Hz. Yusuf’un (a.s) Züleyha'nın nefsi isteklerine karşı aklı ve güçlü imanıyla nasıl mücadele ettiğini görmekteyiz.
Kur'an-ı Kerim şöyle buyuruyor
''Andolsun ki kadın, ondan murad almayı iyice kurmuştu, eğer rabbinin burhanını görmeseydi yusuf da onun hakkında niyetini bozardı, işte biz ondan çirkin ve kötü şeyleri böylece giderdik, çünkü şüphe yok ki o, gönlünü bize bağlamış kullarımızdandı.'' Yusuf / 24
Küfür ve İslam düşmanlarına karşı mücadele etmek için insanın gerçek bir güce sahip olması gerekmektedir. Bu güç ahlak ve itikattır.
İtikat; amel etmekle güçlü bir imana dönüşür, dolayısıyla mümin kendisini güçlü bir iman ve ahlak donanımına sahiptir. Ancak bu şartlarda islam düşmanlarına karşı mücadele edebilir. İman ve ahlak insanın kendisinde ve toplumda tesis edilmediği sürece bir başkasına ve ya her hangi bir büyük ve küçük günaha karşı mücadele etmesi mümkün değildir. İnsanın güçlü bir düşman karşısında başarılı olmasının tek yolu çok yönlü iman ve ahlak donanımına sahip olmasıdır. yani insan günah ve fesadı sağlam ve güçlü bir iman, ve ahlakla yendiği takdirde büyük cihadi yerine getirmiş olabilir. 
Hz. Resulüllah (s.a.a) savaştan dönen sahabeye şöyle buyurdu:
''Küçük cihadı layıkıyla yerine getirdiğinizden dolayı sizleri tebrik ediyorum, ve şimdi ise büyük cihadı yerine getirmenin zamanıdır. Ashap ya Resulüllah (s.a.a) büyük cihad nedir diye sorduklarında, Hz. Resulüllah (s.a.a) Şöyle buyurdu: Nefis ve onun isteklerine karşı mücadele etmek ve onu bütün büyük ve küçük günahlardan temizlemek ve korumaktır.''  

 C- (Cihad'ı Evset) Orta Cihad
Orta cihad; İnsanın kendi arzu, istek, heva ve heveslerine, boş ve uzun hayallerine karşı verilen mücadeledir. Burada insan önce tefekkür ve düşüncelerini temizleyerek kalbini mütmain kılmalıdır. Büyük cihad örneklerinde açıklandığı gibi insan içe yönelik bir çalışma yapmalı ve eğitimden geçmelidir. Bu çalışmanın neticesinde insan yaratıcının huzurunda günahlardan temizlenmiş ve kusursuz bulunmalıdır. ve kendini bağışlatarak Rabbine varmalıdır. Bu hususta şehidler servevi Hz. İmam Hüseyin'den (a.s) eşsiz ve paha biçilmez nasihat şöyle .
Genç adamın biri İmam Hüseyin'in (a.s) huzuruna vararak şöyle dedi: Ey Resulüllah'ın (s.a.a) aziz oğlu ben çok büyük günah işleyen bir zavallıyım, o kadar günah işledim ki onu terk edemiyorum, onu terkedip kurtulmamda mümkün değildir. Bana nasihat edermisiniz? belki bu günah bataklılığından kurtulayım . İmam Hüseyin (a.s) şöyle buyurdu: Peki ey genç iyi dinle sana nasihatım şudur: Şu beş işi yap sonra istediğin günahı işle.
1- Allah'ın sana verdiği rızkı yeme, sonra istediğin günahı işle.
2- Allah'ın hakimiyet ve velayetinden çık ve başka yerde yaşa, sonra istediğin günahı işle.
3- Allah'ın görmediği bir yerde günah yap, sonra istediğin günahı işle.
4- Hz. Azrail (a.s) canından ruhunu teslim almaya geldiğinde kendini savun ve ruhunu teslim ve ölmeyi kabul etme, sonra istediğin günahı işle.
5- Kıyamet günü cehenem sahibi zebaniler seni cehenneme götürdüklerinde oraya girme, sonra istediğin günahı işle.
Genç adam bu harika öğüt ve nasihat karşısında biraz durup düşündükten sonra İmam Hüseyin'e (a.s) şöyle söyledi. Ey resulüllah'ın (s.a.a) aziz oğlu bunların hiç birini yapabilecek güce sahip değilim, istiğfar  ( tevbe) ediyorum. bana dua buyurun Allah benim tevbemi kabul buyursun İmam (a.s) onun hakkında dua da bulundu ve Allah'tan bağışlanmasını istedi.
Evet; Aziz müslümanlar insan nefsini şirk, heva ve heves, şeytani dürtüler ve bütün günah hastalıklarına karşı mücadele ettiği takdirde Rabbinin kendisine yüklediği sorumlulukları yerine getirerek cihad vazifesini tamamlamıştır. ve ozaman yüce rabbinin huzuruna temiz bir şekilde varmış olur. 
Sözün sonunda şu husussa dikkatınızı çekmek istiyorum. Değerli müslümanlar eğer islam ümmeti hayatın iki esas temeli olan Cihad ve Sabır vazifelerini yerine getirmiş olsalardı, bugün ümmetin yaşamakta olduğu acı durum yaşanmazdı. Bugün islam ümmetinin başında ki tağut sistemlerinin fasık ve facir idarecileri, zalim, kafir ve siyonist firavunların uşaklılığını yapmasa, ve Allah'ın nurlu kitabının kuralına uyup toplumu hak ve adalet ile yönetseler, ve gerçekten ümmete sahip çıksalardı bu gün bu katliam, cinayet ve tecavüzlere maruz kalınmazdı. müslüman içindeki fesat, ahlaksızlık ve Şeytanları temizlemediği sürece dış Firavun ve Şeytanlara karşı mücadele edip onları alt etmesi mümkün değildir.
Not: Burada cihat’tan bahsederken bugün Abd, Batı ve Siyonist uluslararası çetelerin islam ümmetinin başına bela ettikleri ve islam coğrafıyasında cinayet makineleri haline getirirlip yetiştirilen ve masum insanları kaltleden sözde cihad’cı adı altında vahşi vahabbi ve selefi tekfirci teröristlerden bahsetmiyoruz, bunun bilinmesi gerekiyor. Bu vahşi ve cani tekfirci teröristleri cihad’cı olarak adlandırmak Allah’a ve Onun yarattığı bütün güzel varlıklara hakaret olur. Allah’ın Laneti zalimlerin üzerine olsun.
Vessalamu Aleykum Varehmetullah-i Vabere Katuh-u
Ellahumme Accil Li veliyyik-el faraceh-u
Tevekkül Erol
15,02,2014


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder