Bismillahirrahmanirrahim
'' Ey inananlar, Allah'a, Peygambere ve içinizden
emredecek kudret ve liyakata sahip olanlara itaat edin. Allah'a ve ahiret
gününe inanıyorsanız bir şeyde ihtilafa düştünüz mü o hususta Allah'a ve
Peygambere müracaat edin; bu haraket, hem hayırlıdır, hem de sonu pek
güzeldir.'' Nisa / 60
İnsan hayatın evrelerinde karşılaştığı bütün
engellerde müracaat edeceği makam velayet makamıdır.
Velayet Allah'ın kendine has tasarruf hakkıdır. O
istediği her şeyde tasarruf etme hakkına sahiptir. Çünkü O her şeyin
yaratıcısı, kural ve kanun koyucusudur. Allah kulları üzerinde ki velayet
tasarruf hakkını yer yüzünün en mükemmel
vasfına sahip olan Nübuvvet ve İmamet makamıyla donatılmış şahsiyetlere vermiştir.
Dolayısıyla Allah Velayet makamını Masum
Peygamber ve İmamlara bir vazife gereği bahşetmiştir. Yüzyirmi dörtbin
Peygamber ve oniki İmam Allah'ın yer yüzünde elçileri ve Hüccetleridir.
Onikinci İmam, İmam Mehdi ( af) bu velayetin en son temsilcisidir. İmam Mehdi
(a.f) yaklaşık 1300 yıldır gaybette oluşu münasebetiyle yer yüzündek ki
temsilcisi Fakih makamıdır. Fakih makamı iki boyutludur.
1- Fıkhi Boyut:
Taklit merci-i olan Müctehidler; Onlar fetva
açısından Masum İmam'ın temsilcileridir.
2- Siyasi Boyut: Rehber'iyet makamı; Hem Fetva ve hem Siyasi açıdan Masum İmam'ın
temsilcidir. Bunun adına Velayet-i Fakih denir.
Velayet-i Fakih İslam'ın en büyük meselelerinden
biridir. Velayet'siz insan hayatının hiçbir anlamı olmaz, hayata ve insan benliğine
anlam veren Allah'ın ve O,nun yeryüzünde ki Resulü (s.a.a) ve Velayet makamına
sahip olan Masum İmam'ların ( Allah'ın selamı üzerlerine olsun) varlığı ve
önderliğidir.
Mutlak Fakih'in Velayet-i
Velayet-i Fakih konusu hassas konudur. Çünkü;
1- Fakih;! Mutlak Velayet-e sahipmidir. Eğer
sahipse bu ne anlama geliyor ve hangi manada kullanılır?
Ayetullah Cevad Amuli Mutlak Fakih'in Velayet-ini
şöyle açıklıyor:
'' Fakihin Velayeti, yani Fakihin, Masumun gaybet
döneminde toplumun lideri olması ve Şeriat sahibi tarafından İlahi kanunları
uygulamak, İslam toplumunu idare etmesi için yetkili kılınması demektir. Bu
Velayetin, '' Mutlak'' olması yani Fakihin, İslam'ın bütün hükümlerini beyan
etmek ve bütün icra etmek zorunda olmasıdır. Çünkü Masum İmamın gaybeti
döneminde İlahi hükümlerin hiçbirisi tatil edilemez. Fakihin, İlahi hükümlerin
icrasında tam yetkili olması ve toplumun sorunlarını İslami kuralar
çerçevesinde çözmede tam yetkili olması Fakihin mutlak Velayete sahip olmasını
gerektirmektedir. Öreneğin; Ahkamın uygulamasında iki hüküm birbiriyle
çelişirse - ikisini de uygulamak mümkün değil ve birini terk etmek gerekiyorsa
- İslam toplumunun rehberi olan Fahih, bu iki hükümden mühim olanı uygular
diğerini geçici olarak tatil edebilir.''
Nesim Endişe / 181
Pıratikte uygulanan öreneklerden bir tanesi
şöyledir: Bir şahısın bir tarlası var ve halkın maslahatı gereği o bölgeden yol
geçmesi gerekiyor. Tarla sahibi razı değil ve hiçbir surette tarlasını vermek
istemiyor. Devlet o tarlanın karşılığını para veya yerine başka bir tarla
vermek suretiyle sahibini mağdur etmeden sahibinin izni olmadan o tarlayı
kullanabilir mi? Çünkü bir tarafta '' Şahsi mülkiyet hakkı'' diğer
tarafta '' Toplumun maslahatı'' Burada Fakih Velayet yetkisini
kullanarak o tarlayı toplumun maslahatı gereği kullanabilir. Sahibinin izni
olmasa dahi. '' Günümüzde buna devletin istimlakı denir'' Böyle durumlar, hem Masum İmamlar (a.s)
döneminde yaşanmış ve İmam Velayet yetkisini kullanmış, hem de İmam Humeyni
(r.a) zamanında uygulanmıştır.
2- Fakih'in Dini hükümlerin tamamını uygulama
görevi;
İki hükmü uygulamasında çelişki olursa yetkisini
kulanarak daha önemli olanı uygulama yetkisi toplumun maslahatı gereği geçici
olarak bir hükmün uygulamasını tatil etme yetkisinin olması demektir.
Mutlak Velayet-in fakih, konusu beyan edilirken,
Dinin ihyasının gerekliliği, İlahi ahkamın icrasının zarureti ve İslam
devletinde Siyasal fıkhın müslümanların bütün sorunlarını çözmesinin
gerekliliği gözönünde bulundurulmalıdır. Konuya sadece Siyasi olarak bakmak,
sonradan ortaya çıkmış bireysel ve cüz'i bir mesele gibi ele almak konunun
önemini azaltacağı gibi fıkhın caiz ve yetersiz görünmesine sebep olacaktır.
Mutlak Velayet; İslam devletinin ruh ve
hüvviyetini oluşturur ve bütün devlet organlarının, yasama, yargı ve yürütmenin
meşruiyetini ve muvaffakiyetini sağlar.
Mutlak Velayet-inin; önem ve işlevliği, İslam devletindeki rolü ve
foksiyonu İmam Humeyni (r.a) tarafından açık bir şekilde beyan edilmiş olsa da
tarih boyunca Şia Fakihleri, fakihin '' Mutlak Velayetini'' çeşitli tabirlerle beyan etmişlerdir.
Fakihler, tarih boyunca İmam'ın (a.f) zuhuruna kadar İslam devleti kurulacağı
ihtimalini vermediklerinden konuyu İmam Humeyni (r.a) gibi teferruatıyla beyan
etme ihtiyacı duymamışlar ve Fakihin Velayet dairesini daha dar tutmuşlardır.
Fakihin Velayetinin bütün alanlarını detaylarıyla zamanın şartları uygun
olmadığı için beyan etmemeleri '' Fakih'in Velayet-inin Mutlaklığını''
tamamen inkar ettikleri manasına gelmez.
3- Fakih'in Mutlak Velayet-i; Konusu gündeme
geldiğinde yapılan yanlışlardan biri, '' Masumun Velayeti '' ile '' Fakihin Velayetinin''
Birbirine karıştırlmasıdır. Fakihin, mutlak
Velayete sahip olduğunu söylemenin, masumların velayet dairesi içine girildiği
anlamına geldiği düşünülerek Fakihin mutlak velayete sahip olmayacağı iddia
edilmiştir. Ve fakihi, Masumun makamına çıkarmak olarak algılamıştır bazen.
Halbuki incelenirse aralarında ki fark görülecek ve asla Masumun Velayet
sınırlarına girilmediği ve onların makam ve mertebesinde görülmediği
anlaşılacaktır.
Birincisi:
Masumların Velayeti, hem ''Teşri'' (kanun
koyma-Şeriat) ve hemde ''Tekvin'' (yaratılış) alanındadır.
İkincisi: Hz. Resulüllah'ın (s.a.a) mutlak
Velayet sahibi olması, '' İsmet, Rısalet ve Halifetullah şemsiyesi''
altındadır. Masum İmam'ın (a.s) mutlak Velayete sahip olması onun '' İsmet,
İmamet ve halifetullah şemsiyesi'' altındadır, bundan dolayı hem teşri alemde,
hem de tekvin aleminde tasarruf yetkileri vardır. Lakin fakihin mutlak Velayete
sahip olması, sadece onun '' Fakihliği, Adalet ve Masum İmam'ın niyabeti''
sayesinde olup sadece şer'i ahkamı beyan edip uygulama ve Masum İmam'ın itibari
makamındadır.
Üçüncüsü: Masum veya Fakihin Velayet ve liderliği sözkonusu olunca, konu onların
makamları değildir, sözkonusu olan sadece İslam'ın iktisadi, siyasi, kültürel,
ibadi... V..S alanlarındaki hükümlerini uygulama alanında fakihin yetkisinin ne
kafar olduğudur, sahip olduğu makam değildir.
Eğer '' Fakihin Velayeti'' ile '' Masumun
Velayetinin'' farkı anlaşılmazsa, fakihin mutlak velayeti inkar edilmiş olacağı
gibi fakihin, masum imamdan almış olduğu niyabet, fetva verme, yargılama,
ahkamı icra etme müdüriyet ve rehberiyet de inkar edilmiş olacağından niyabetin
hiç bir anlamı kalmayacak ve bütün fıkhi hükümleri tatil etmek gerekecektir.
Hatta ibadi, ahlaki ve iktisadi konularda fakih (müctehid)'in fetva verme
yetkisi de elinden alınmış olur.
İmam Humeyni (r.a) fakihin velayeti hakkında
şöyle buyuruyor: '' Fakih, Masumların sahip olduğu bütün itibari makamlara
sahiptir.'' İtibari makamlardan amaç teşri makamındaki rehberiyyetdir. Ve diğer
bir sözünde şöyle buyuruyor: '' Fakihin Velayeti, Peygamberin velayetinin
aynısıdır.'' İmam Humeyni (r.a) bu sözünün devamında şöyle buyuruyor:
'' Peygamber ve Masum İmam'ın sahip olduğu
Velayet, gaybet döneminde adil fakihin sahip olduğunu söylediğimiz zaman kimse
şu düşünceye kapılmasın ki adil fakih, peygamber ve Masum İmam'ın makamına
sahiptir, çünkü konumuz makam meselesi değildir, sohbetimiz vazife ve görev
hakkındadır; velayet yani devlet kurmak, ülkeyi idare etmek ve şeriatın
kanunlarını uygulamaktır.'' / Velayet-i Fakih S. 40
Yukarıda belirtilen endişe ve eleştirinin
dışında, '' Mutlak Velayet '' konusunda yapılan eleştiri ve inkarlar, ilmi ve
fıkhi delillerden yoksun, sadece siyasi yorum ve beyanlardır.
4- '' Mutlak Velayet-in'' yanlış tefsir
edilmesi yapılan en büyük hatalardan biridir.
Bazıları '' Mutlak'' kelimesinin sözlük manasına
bakarak yanlış tanımlama yapmaktadır. '' Mutlak'' kelimesi lügatta, '' her
türlü şarttan beri'' '' serbestlik'' anlamında olduğundan, şöyle
tanımlamışlardır. '' Mutlak Velayete, fakihin hiç bir şarta bağlı olmadan
serbestçe kendi isteği doğrultusunda görüş belirtmesidir. Fakih, hiç bir sınır
tanımadan hüküm verebilir, hatta kanun ve şeriatın hükmünü dahi
değiştirebilir.''
5- Halbuki '' Mutlak Velayetin'' manası bu olmadığı gibi hiç bir fakih de '' Mutlak
Velayete'' böyle veya buna benzer bir şekilde beyan etmemiştir.
Tarih boyunca fakihlerin, Velayet-i fakih hakkında
iki öneml görüşü vardır.
A- Bazı Müçtehidler Vilayet-i
fakihin yetki ve velayet sınırını, Hz. Resulüllah (s.a.a) ve Masum İmamların
hükümetteki yetki, devlet adamlığı ve velayetleri gibi görüyor ve şöyle
buyururlar:
'' İslam devletinde fakih, devletin idare ve
yönetiminde bütün işlere müdahele etme ve karar verme yetkisine sahiptir.''
İslam devleti meşruyetini, şeriat ve fekaheten
aldığı için sadece fakih bu alanda uzmandır ve yetki sahibidir, dolayısıyla her
alanda görüş belirtme hakkına sahiptir.
B- Bazı fakihler ise
fakihin velayet sınırını daha dar bir alanda görür ve şöyle söylerler: '' Velayet-i
Fakih'' sadece, '' mechul-ul Mal ( sahibi belli olmayan mallar),'' Mahcurlar;''
yetimler, ölüler, sahipsizler, kimsesizler ve V..S.. alanındadır.'' Dolayısıyla
Fakihin yetki sınırlarını bundan fazla alana yaymanın yanlış olduğunu
düşünülür. Halbuki bu görüşü savunan Müctehidler de alanlarda fakihin ''
Mutlak Velayet-ine'' inanmaktadırlar.
Birçok meşhur fakih birinci görüşü benimsemiş ve
'' Fakihin mutlak Velayet-ini,'' ''
Fakihin umum Velayeti'' '' Allah'ın genel Velayet-i'' İmam Humeyni (r.a) ise
bunu Fakihin mutlak Velayet-i tabiriyle açıklamıştır.
6- Fakihin mutlak Velayete sahip olduğunu kabul
etmeyen bazı Müçtehidlerin olduğu söyleniyor. Fakihin mutlak Velayete sahip
olup olmaması fikhi bir konu olmuş olsa Müçtehidlerin fetvaları mukallidler
tarafından kabul edilmelidir. Ama konu kelami bir konu olursa akli ve nakli
delillerle isbat edilmesi gerekir.
7- Fakihin mutlak Velayet-ini kabul etmeyen
Müçtehidlerden bazıları delil olarak şunu sunmuşlardır; '' Fakihin
mutlak Velatini isbat eden nakli delil bulunmamaktadır.'' sunulan delilin
mahiyetine bakıldığında, delilin fakihin mutlak Velayete sahip olduğunu red
eden bir delil olmadığı görülecektir. Sunulan bu delil sadece Fakihin mutlak
Velayetinin isbatına nakli delil bulamadıklarını gösterir.
Biriniicisi: birşeyin isbatına delil bulamamak
batıllığına delil olarak sunulanamaz.
İkincisi: Nakli delil olmasa da akli delil
mevcuttur, akli delil fakihin mutlak Velayetini isbat etmektedir.
Kur'an da Velayet-i Fakihin Genel Anlamı
burada sizlere örnek sunacağımız Ayeti Kerimeler
genel olarak kullanılan Velayet' Fakih makamının vasıflarıdır.
Kur'an-ı Kerim şöyle buyuruyor
'' Erkekler, kadınlardan üstündür, çünkü Allah
onları, bir çok şeylerde kadınlardan üstün etmiştir, çünkü onlar, kadınları,
mallarıyla geçindirirler,doyururlar. İyi kadınlar da itaatlı olurlar ve Allah,
onların hakkını nasıl korumuşsa onlar da, kocaları yanlarında olmasa bile,
iffetlerini korurlar: Kadınlarınızın serkeşliğinden korkunca onlara öğüt verin,
onları yatakta yanlız bırakın, dövün onları ( tenbih edin ) fakat itaat
ettikleri takdirde de aleyhlerine bir sebep araştırmayın, şüphe yok ki Allah
çok yüce ve büyüktür.'' Nisa / 35
Bu ayet-i kerime erkeklerin velayetinden
bahsediyor.
Velayet'in Sorumlulukları
Ayet-i Kerime:
'' Alah'ın, size geçinmek için verdiği
mallarınızı akılsızlara vermeyin, onları rızıklandırın, giydirin ve kendilerine
tatlı ve güzel sözler söyleyin.'' Nisa / 6
Bu ayette Allah mal sahiplerinin velayet
konumlarını belirtirken Velayet-i Fakih emriyle mallarını kullanmaları
gerekmektedir.
Velayet'in Seçenekleri
''Onlara dokunmadan başarsanız nikah parası
kesmiş olduğunuz takdirde kabul ettiğiniz paranın yarısını vermeniz gerek. Ancak
kadın, hakkını bağışlar, yahut nikahın düğümü kimin elindeyse o, bu hakkı
bahşederse bu ayrı, Sizin bağışlamanız, takvaya daha yakındır. Aranızdaki
üstünlüğü unutmayın. Şüphe yok ki Allah, yaptıklarını görür.'' Bakara / 238
Bu ayet-i Kerime de Allah Velayet'i Fakihi seçici
kılyor ve herşeye rağmen sen vali olarak böyle yaparsan takvan üst ve kemale
ulaşmış olmakla beraber cömert olursun. yani kadın hakkını bağışlar ve ya ister
o harekete geçmeden sen o valilik konumunu kullan büyüklük et onun hakkını eda
et.
Velayet'in Hükümleri
'' Yetimlere mallarını verin ve iyisinin yerine
kötüsünü koyup değiştirmeyin ve onların mallarını, kendi malarınıza katıp
yemeyin; çünkü bu, pek büyük bir suçtur.'' Nisa / 3
Her velayet'i Fakih kendi hak ve hukukunu
bilmelidir.
Velayet'e Özel İlgi ve Teveccüh
'' Şphe yok ki Allah, emanetleri ehline vermenizi
ve insanlar arasında hükmettiğiniz zaman adaletle hükmetmenizi emrediyor.
Gerçekten de allah, size ne de güzel öğüt vermede. Şüphe yok ki Allah, her şeyi
duyar, görür.'' Nisa / 59
Allah velayete özel ilgi ve teveccüh irade
etmiştir. Allah bire bir kulu ile özdeşerek muhatap oluyor.
Velayet Vahdet'in Ölçüsüdür
'' Ey inananlar, Yahudilerle Nasranileri dost
edinmeyin. Onlar, birbirlerinin dostudur ve sizden kim onları dost edinirse
şüphe yok ki o da, onlardandır. Şüphe yok ki Allah, zalim olan kavmi doğru yola
sevketmez.'' Maide / 52
Allah İslam Ümmet'inin İslam ve İnsanlık düşmanı
olan Uluslararası Emperyalist ve Siyonist çeteleri dost edinmemesi gerektiğine
vurgu yaparken Ümmet arasında ki ihtilafların giderilmesi ve Vahdetin gerçek
ölçüsü olarak Velayeti karar kılmıştır.
Dolayısıyla Müslümanlar Allah'ın Velayet bayrağının altında ve şafkat
kollarının arasında birleşerek gerçek bir Tevhid'i Vahdeti oluşturmalıdırlar.
Müminlerin Velayet'i
'' Erkek ve kadın müminler birbirlerinin
yardımcılarıdır; iyliği emrederler, halkı kötülükten vaz geçirmeye çalışırlar,
namaz kılarlar, zekat verirler, Allah'a ve Peygamberine itaat ederler. Allah'ın
rahmet edeceği insanlar, bunlardır. Şüphe yok ki Allah, üstündür, hüküm ve
hikmet sahibidir.'' Tevbe / 72
Velayet'i Fakihe İtaat'ın Zaruriyati
'' Ey inananlar, Allah'a, Peygambere ve içinizden
emredecek kudret ve liyakat sahibi olanlara itaat edin. Allah'a ve ahiret
gününe inanıyorsanız bir şeyde ihtilafa düştünüz mü o hususta Allah'a ve
Peygambere müracaat edin; bu haraket, hem hayırlıdır, hem de sonu pek
güzeldir.'' Nisa / 60
Hadisler
Veliyyi Fakih; İmam'ın Hüccetidir
İmam Mehdi (a.f) şöyle buyuruyor
'' Hayatta karşılaşacağınız olaylarda, bizim
hadislerimizi nakledenlere müracaat edin, çünkü onlar sizler için benim
hüccetim, ve ben ise Allah'ın yeryüzünde ki hüccetiğim.'' ( Bihar'ul Envar c.
53 s. 181 ve başka kaynaklarda mevcuttur )
Bazı Fakih-lere Taklit etme
İmam Hasan Askeri (a.s) şöyle buyuruyor
'' Fakihlerin arasından, kim kendisini ve Dinini
korursa, nefsi istekelrine muhalefetlik ederse, Alah'ın emrine itaat ederse
halkın ona taklit etmesi haktır, bu gurup Şia Fakihlerinden olan
Müctehitlerdir. Başkaları değildir.'' ( Vesail-üş şia 18/ s. 95)
Kimin İçin Devlet ?
'' Salman bin Halid; İmam Cafer Sadık'tan (a.s)
şöyle naklediyor:
Devlet
yönetmekten kaçının, çünkü devlet yönetme hakkı Hz. Resulüllah'a ve Onun
Vasiyleri olan masum İmamlara tahsis edilmiştir. İnsanlar arasında en iyi hüküm
verecek ve adaletle idare edecek kabiliyete sahip olan Ehl-i Beyt'tir.'' (
Vesail-üş şia 18 /s. 7)
Valiyyi Fakih'in Hakemliği
Ömer bin Henzeleh diyor İmam Cafer Sadık'a (a.s)
bir konu hakkında soru sordum ve İmam cevabını şöyle buyurdu:
'' Dedim: Sizin Şia'larınızdan iki kişi ihtilafa
düştükleri Borç ve Miras konusunu halletmek için konuyu zalim bir hakimin huzuruna götürdüler, acaba
yaptıkları bu davranışta bir sakınca varmıdır.? İmam (a.s) şöyle buyurdu: Kim
herhangi bir konuyu hak olsun batıl olsun onların yanına götürüp sorununu
çözmeye çalışırsa bilsin ki Tağut ve Şeytanın hakimliğine götürmüştür. Haklı
olduğu halde bile onun lehine verilen karar neticesinde kendisine ait olan
hakkı almak bile haramdır. Çünkü o Şeytanın hükmüne uyarak almıştır. Allah
buyuruyor: Ey insanlar küfre buğz ediniz.
Ve yine Allah şöyle buyuruyor: Aralarında ki
sorunları Tağut ( şeytan)'ın hakemliyiğle halletmek istiyorlar, oysa biz
onladan tağut (şeytan)'a karşı buğz etmelerini istedik. İmam'a (a.s) sordum bu
durumda ne yapmaları gerekiyor; İmam buyurdu: Sizden kim bizim hadislerimizi
söylerse, helal ve haramları gözetirse, bizim hüküm ve hakemliğimizi tanırsa o
zaman bu hakemliye razı olmaması gerekmektedir. Çünkü ben onu sizler için hakim
ve hakem karar kıldım.'' (Vesail-uş Şia
18 / s. 99)
Valiyyi Fakih'in Özellikleri
İmam Ali (a.s) şöyle buyuruyor
'' Fakih-ler halkın hakimleridirler.''
İmam Sadık (a.s) şöyle buyuruyor
'' Ceddim Hz. Resulüllah (s.a.a) şöyle buyurdu:
Fakih-ler dünya işlerine karışmadıkları sürece Peygamberler'in emanetçileridir.
Eğer dünya'ya meyil ederlerse (Fakih olma olgularını kayıp ederler) dininzi
korumak için onlardan uzaklaşın.''
Velayet'i Fakih'in konumu tıpkı Hz. Reslülah'ın
(s.a.a) konumu gibidir. Resulüllah'ın (s.a.a) Velayet'ine İtaat farz olduğu
gibi Velayet'i Fakih'ede itaat farzdır. Ona itaat'tan kaçan münafıktır.
Allah cümlemizi Velayet'i fakihe itaat etmeyi
herzaman daim eylesin inş
Vesselamu Aleykum Varehmetullah-i Vebere Katuh-u
Ellahumme Accil-Li Veliyyik-el Fereceh-u
Tevekkül Erol
10,09,2014
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder