21 Eylül 2012 Cuma

Ne istiyorlar senden, ya Resulellah?


Sen değil miydin insanlığa gönderilen rahmet pınarı?
Sen değil miydin cahiliyet karanlığında güneş gibi parlayan?
Sen değil miydin kendi karnına taş bağlayıp insanların yardımına koşan?
Sen değil miydin ümmetim deyip, uykusuz gecelerde gözyaşı döken?
Sen değil miydin savaşlarda kendi yaralarını unutup ümmetin yarasını saran?
Sen değil miydin zenginlerin hor gördüğü fakirlere sofrasını paylaşan?
 Ah efendim, seni tanımadılar ve tanımayacaklar. Zira onların kalpleri kaskatı kesilmiş, gözleri görmez, kulaklar duymaz hakikatten uzak taassup ve inatla sana karşı gelmekteler. Ne olacak bu insan sıfatından yoksun topluluğun hali, nasıl olacak bilemiyorum.
Hâlbuki bir baksalar aynaya, bir baksalar kendi fıtratlarına elbette yüce rabbim seni ve hidayetini onlara yasaklamamıştır. Rabbimin kimseye karşı kin ve garazı düşünülemez. Onlarında hakkı var senin nurundan yararlanmaya, onlarında hakkı var seni ve makamını tanıyıp sana tabi olmaya, onlarında hidayet yolu kapalı değil, fakat ne yazık ki kendi elleriyle kendi hidayet yollarını kapattılar. Bununda adını düşünce özgürlüğü koydular.
Sormak lazım İslam’ın hangi kural ve kanunları, kendilerinin hazırlamış oldukları insan hakları veya birleşmiş insan hakları komitesinin kanunlarıyla çelişmektedir. Fazla değil az buçuk eski gazete ve dergi sayfalarını karıştırdığımızda gerçekler gün gibi ortalığa çıkmaktadır. Örneğin Avusturya'da çoğunluğunu Katolik Hıristiyanların oluşturduğu bir bölgede Hz İsa'ya (a.s) ve Hıristiyanlık dinine yönelik küfre varacak ölçüde aşağılamalar içiren bir film yayınlanmış, itirazlar ve başvurular üzerine söz konusu yerdeki yerel mahkeme tarafından yasaklanmıştı.
Konu, yapılan itiraz ve başvuru üzerine AİHM'e taşınmış ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi verdiği kararda Avusturya mahkemesinin kararında sözleşmeye ilişkin herhangi bir aykırılık bulmamıştır. Hz İsa'ya (a.s) ve Hıristiyanlık dinine yönelik aşağılamalar içeren filmin artık düşünce özgürlüğü kapsamında değerlendirilemeyeceğine, burada sınırın aşılarak “Din Özgürlüğü” nün ihlal edildiğine kanaat getirmiştir.
Şimdi burada söz konusu olay üzerine Batı ve Batılı düşünceyi paylaşan tüm topluluklara hitaben neden Hz. İsa (a.s) ve Hıristiyanlık dini hakkında kendi ellerinizle hazırlamış olduğunuz Avrupa İnsan Hakları kanunları uyguluyorsunuz da, söz konusu Hz. Muhammed (s.a.a) ve İslam dini olduğunda aynı kanunları uygulamıyorsunuz? İlahi dinlerin temel ilkelerinden olan adaleti neden uygulamıyorsunuz.
Sizler, kendinizi bizim yerimize koyarak düşünün. Acaba ne yapardınız, gerçekten çok merak ediyorum. Kendi inanç ve kutsal değerlerinize vermiş olduğunuz değer ve önemi diğer dinlere gösterme noktasında bu kadar çarpıtıcı, bir o kadar kasıtlı davranıyorsunuz. Zira sizin kendi öğreti ve değerlerinizin tam tersine fiili olarak hareket ediyorsunuz. Diğer taraftan ise Doğu ve doğudaki yaşayan insanların inançlarını, kültürlerini yaşam biçimlerini küçümsüyor ve onları geri kalmışlıkla suçluyorsunuz. Acaba sizin bu tutum ve davranışlarınız batılı düşünceye uygun mu?
Elbette bizler tekrar ve tekrardan Hz. Peygamber (s.a.a) efendimizin ahlakıyla sizin bu çıkarcı ve kasıtlı insan hakları hukukuna karşı doğrudan müdahaleyi şiddetle kınayıp bu yanlış tutumunuzdan vazgeçmeye davet ediyoruz.


Yazarın Diğer Yazıları
______________________________________________________

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder