Bismillahirrahmanirrahim
Düşünce ve Düşüncesizlik
Allah'a ulaşmanın yolu nefsin temiz olmasıyla doğru
orantılıdır ve nefsin temiz olmasına engel olan en büyük etkenler insanın gaflet
içerisinde olması düşüncesizce sadece dış görünümüne önem vermesi ve gerçek düşünce
ile hareket etmemesidir. ''Düşünce'' ile ''Düşüncesizlik'' arasındaki farkı
kısaca tanımlamak gerekirse düşünen insan öncelik olarak
kendi iç dünyasına,
ahlak, irfan ve manevi değerlerine önem veren, düşüncesiz insan ise öncelik olarak dış dünyasına, güzel ahlaktan yoksun bir halde maddiyat (mal -mülk) ve
ziynet özelliklerine önem vermesiyle gaflete düşen kimsedir.
Gaflet insanın en büyük sorunudur, bu anlamda İmam Ali (a.s) bu ayeti
okuyarak şöyle buyuruyor;
'' Ey insan, kerem sahibi olan rabbine karşı seni gururlandıran sebep nedir?.'' İ nfitar / 6
İmam Ali (a.s) ayetin
mahiyetini şöyle açıklıyor; Ey insanoğlu seni günah işlemeye cesaret ettiren şey ? ve yüce rabbine karşı kibirlendirerek
geleceğini helak ettiren sebep nedir.? Günah işlemekten daha önemlisi kimin karşısında çekinmeden günahı
işlemendir. Bu gaflet uykusu ve hastalık illetinden kurtulmak için
kendine gelmeyecekmisin,? görünürde başkalarına merhamet ettiğin gibi kendine neden merhamet etmeyerek akıbetini Allah'ın gazabına terk ediyorsun.
Sen başkasını güneşin sıcaklığında gördüğünde ona şemsiye olup gölgelik ederken, herhangi bir hastayı gördüğünde şafkat elini onun başına çekerken, seni bu gaflet hastalığına düşüren illet nedir.? Oysa sana
senden başka hiçbir şey aziz ve değerli değildir. Gözlerini kör ederek seni haktan mahrum bırakan bu gaflet
illetinden kurtulmak için düşünerek amel ile ayağa kalkmalısın.
Elbisesi çok olan birinin dışarıda çıplak gezerek, başka bir çıplağın durumuna
üzülmesi gafletten başka bir şey değildir. İmam Ali (a.s) şöyle buyuruyor ''Başkasının eksik ve
gafletini gördüğünde üzüntü duyan,
kendi eksiğini , gafletini ve günahını görmek istemeyen insan en büyük düşüncesiz ve zalimdir.''
Kendisini ıslah etmeden başkasını ıslah etmek isteyen herhangi bir insanın vazifesini eksiksiz yapması
mümkün değildir ve dolayısıyla ''Marufu emretmek için münkerden kaçanların eline bahane verilmemesi
gerekmektedir. Çünkü ben kendimi ıslah etmeden başkasını ıslah ederim deme hakına sahip olamaz. Dolayısıyla insan önce kendini ıslah etmekle sorumludur.
Kendisini ıslah etmeden başkasını ıslah etmek isteyen insan
diplomasız doktora benzer, dolayısıyla kimseyi muayene etme, tedavi uygulama ve ilaç verme hakkına sahip değildir. Muayene etmek ve tedavi ilaçlarını doğru bir biçimde verebilmek için tıp okumak, tıp okumak için ise belirli şart ve kurallar vardır, onlara haiz (sahip) olmak gerekmektedir.
Tıp okumadan doktor sıfatıyla muayene etmek ve tedavi ilaçları vermek gibi sorumsuz bir davranışda bulunup sonrasında yaptığı bu büyük hatadan dolayı özür dilemek, dilenen özürü geçersiz kılmaktadır çünkü; kişi burada vazifesi olmayan bir işe kalkışmakda ve insan sağlığıyla oynamaktadır.
Ahlak ile ilgili sorunu olan bir zatın başkasına ahlak dersi vermesi ne kadar anlam
ifade edebilir? İnsan önce kendini ıslah ederek ahlakını düzeltmeli ve sonra bir başkasını ıslah ederek onun ahlaki sorunlarını ıslah etmelidir. Bu nedenle nefsin ıslahı hepimize farz olarak sunulmuştur.
İnsan nefsinin zor ıslah olduğu sanılmaktadır, oysa ki çok basit olduğu aşikardır. İmam Ali (a.s) şöyle buyuruyor: ''Akıllı bir
insanın başka birinin durumuna acıyarak
ağladığına, ve kendi durumuna hiç acımadığına şahid oldunuz mu? ''Akıllı insan sofrasında bulunan yemeklerden hem kendisine, hem de fakirlere ikram etmektedir.
Kendini ıslah edemeyen bir insanın başkasını ıslah etmeye kalkışması abesle iştigaldir, çünkü eylemi olmayan birinin söyleminin de herhangi bir etki yaratması mümkün değildir. Kendini ıslah etmeyen bir şahsın ben başkalarının yaptıklarındanda sorumluyum ve bunları ıslah etmem gerekiyor deme hakkı malesef yoktur. Kişi önce kendini ıslah ve terbiye etme
zorunluluğunu hissetmekle mükelleftir, çünkü bazen şöyle denilmektedir; biz doktor değiliz ki tedavi edelim, bu çok doğru bir sözdür, çünkü doktor olmak için tıp eğitimi almak gerekiyor fakat bu eğitim zorlamayla olmamalıdır, okumanın yaşı yoktur ama özel bir yetenek ister, eğer insanda bu yetenek yoksa veya eksikse
okuma hevesi asla olamaz, ve sonuçta okuyamaz, tedavi yapamayan
sahte bir doktorun hastadan veya sahibinden özür dilemeside gerekmez. Çünkü onun tedavisi bize takdir edilmemiştir, onun kaderi gerçek doktorun sorumluluğundadır, fakat
ahlak söz konusu olduğunda ahlaktan yoksun birinin
yaptığı sorumsuzluğa karşı ben
sorumlu değilim deme lüksü yoktur. Hatta kendini ıslah etmeden insani bir vazife olarak başkasının ıslahına endirekt de olsa katkıda bulunması gayet iyi ve olgun bir davranıştır. Bundan
dolayıdır ki insan kendisini ve nefsini ıslah etmekle yükümlüdür.
Sonuç olarak bizler eğer kendimizi ıslah edemezsek gerçekte,
hakikat ve marufu sevmiyoruz, ve münkerden rahatsız
olmuyoruz, marifete amel etmiyoruz ve münkerden kaçınmıyoruz
demektir bu. İmam Ali (a.s)'ın ortaya koyduğu bu sonuca göre ''Düşünceli'' ile '' Düşüncesiz'' insan kimdir.
İmam Ali (a.s) şöyle
buyuruyor:''Allah bana düşünen kalp ve sorgulayan dil bahşetmiştir.'' Düşünen kalp her zaman düşünerek ölçülü karar veren ve sorgulayan dil ise bilmediği birçok şeyi sorgulayan kimsedir.
Vesselamun Aleykum Varehmetullah-i Vabere Katuh-u
Ellahumme Accil liveliyyike-l Fereceh-u
Tevekkül EROL
20 .06 . 2015
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder