26 Kasım 2014 Çarşamba

Şia’nın da Sapıkları Var!

Son günlerde kendilerinden dem vurarak boy göstermeye çalışan sapık guruplar ile karşı karşıyayız.  Elbette bu şaşırılacak bir konu değildir. Zira İslam tarihini az çok bilen tüm Müslümanlar bu tür gurupların her zaman ve mekânda var olduklarını ve aynı zamanda da var olacaklarından haberleri vardır.

Öncelikle hatırlatmakta yarar var diyerek bilmeyen veya bunlar hakkında malumatları olmayan Müslümanlar için birkaç örnekleme sunalım.

Hz Peygamber (s.a.a) Hz Ali (a.s) hakkında buyurduğu şu hadise dikkat edelim. Ya Ali! İki fırka veya ümmet senin hakkında hela kete uğrayacaktır. Birinci guruptakiler, sana düşman olan kesimdir. İkinci gurupta olanlar ise seni sevmekte aşırıya giden kesimdir.

Hadisin manasına dikkat ettiğimizde birinci gurup Hz Ali’ye (a.s) düşman olmak yani Hz. Peygamber’e (s.a.a) düşman olmak ve Hz Peygamber’e (s.a.a) düşman olmak ise Allah Teâlâ’ya düşman olmaktır. Bu çok açık bir ifade olduğu için tüm Müslümanlar rahat bir şekilde konuyu anlamaktadırlar.

Gelelim hadisin ikinci kısımda bahsettiği guruplara, onlar ise sözde Hz Ali’yi (a.s) çok sevdiklerini söyleyerek Hz Ali’nin yaratılmadığını, normal sıradan bir insan olmadığını, onların bu dünyaya ait olmadığı gibi sözler ile sevdiklerini dillendiriyorlar. Bu konuda uydurma ve zayıf olan hadisleri kendilerine ölçü görüyorlar.

Bir hadis daha nakledelim. İmam Mehdi (a.s) buyurmuş ki: karşılaştığınız olaylarda bizim hadislerimize ve hadisleri rivayet edenlere müracaat edin.

Sadece bu iki hadis üzerinden birkaç soru sormak istiyorum.

Birincisi Hz Ali’yi sevmek onun istediği şekilde hareket etmekten öte bir şey değildir. Peki, neden Hz Ali (a.s) ve diğer Ehlibeyt imamlarının davrandığı ve yaşadığı gibi yaşamıyorsunuz.

İkincisi Peygamber ve Ehlibeyt imamları ile bizim aramızda zaman bakımından uzun bir süre geçmiştir. Bir insan hadis ve rivayet ilmine vakıf olmadan nasıl teşhis edebiliyor? Daha sade bir dille Hz Peygamber (s.a.a) ve Ehlibeyt İmamları (a.s) Arap oldukları için Arapça konuşuyorlardı. Sizler Arapçayı bilmediğiniz halde nasıl o hadislerin sahihlik ve doğruluğunu ispat edebiliyorsunuz.

Veya size nakleden rivayet ediciler silsilesini kabul edip günümüzde rivayet edenlerin gittiği yolu bırakıp şahsi görüşlerinizle nasıl hareket ediyorsunuz?

Üçüncü sorum içtihada gerek olmadığını savunarak, hadislerden kendiniz hüküm çıkararak insanlara yapmaları gereken hükümleri söylüyorsunuz. Sizin bu yaptığınız içtihat değil mi?

Dördüncü sorum Kuranı Kerim inanç esasları, ahlaki faziletler ve ahkâm konuları olarak nazil olmuştur. Kuranı kerimde beş yüz ayet fıkıh ve ahkâm ile ilgilidir. Günümüzdeki risalelere baktığımızda dört binin üzerinde konular hakkında hüküm verilmiştir. Sizler içtihat etmez iseniz karşılaşacağınız yeni bir konuda nasıl hüküm vereceksiniz?

Beşinci sorum Kuran kendisi bazı ayetlerinin muhkem bazılarının ise müteşabih olduğunu açıkça beyan ediyor. Sizler hangi ilimle muhkem ve müteşabih ayetleri birbirinden ayırt ederek teşhis edeceksiniz?

Devamı var……

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder