Bismillahirrahmanirrahim
Kur'an Ve İmam Hüseyin (a.s) 2
Kerbela'da Kur'an-ı Kerim'in Yansıması
Kur'an-ı Kerim; İnsanların çok ve kalabalık oluşları doğru oldukları ve hakkı tesbit etme anlamına
gelmeyeceğini, belki insanın Akıl, Mantık ve düşünce ile tesbit edebileceğini
vurgulamaktadır.
Kur'an-ı Kerim şöyle buyuruyor:''Ne diye
Allah onları azaplandırmasın ki onlar, hizmetine layık olmadıkları halde halkı
Mescid-i Haram'dan menediyorlar, onun hizmetine layık olanlar, ancak
çekinenlerdir, fakat çoğu bilmez bunu.''
Anfal / 34
'' Nitekim onlar size üst olsaydı hakkınızda ne
bir yakınlık gözetirlerdi, ne bir ahde riayet ederlerdi. Onlar, sizi ancak
ağızlariyle hoşnud ederler, yüreklerindeyse düşmanlık ve gadir var ve onların
çoğu, buyruktan çıkmış kişilerdir.'' Tevbe / 9
'' Ve onlar da şeytanlara kulak verirler ve
şeytanların çoğuysa yalancıdır.'' Şuara / 224
Kur'an-ı Kerim-in Kerbelada ki yansıması; şeytan
ve cahil toplumunun çoğu İmam Hüseyin'i (a.s) davet etmişlerdir. buna rağmen
ahitlerine ihanet ederek ve verdikleri sözlerineden dönerek kendi İmamlarına
karşı savaşmışlardır. Peygamber evladına karşı savaşan bu guruhun içerisinde
şeytan sıfatlı insanlardan 587,ye yakını Peygamberi görmüş sahabelerden
olduğunu görmekteyiz.
Ve bu ayetler Kerbelada zalim toplumun nasıl bir
sıfata sahip olduğunu üç cümleyle açıklamaktadır.
A. Onların Cahil olduklarına
dair; ''Fakat çoğu bilmez bunu''
B. Onların Fasık olduklarına
dair; ''Buyuruktan çıkmış kişilerdir''
C. Onların Yalancı bir şeytan
oldukalarına dair; '' Ve şeytanların çoğuysa yalancıdır''
Kur'an-ı Kerim; Atılan her adımın Bilinç, Şu'ur
ve Basiret üzerine atılması gerektiğini vurgulamaktadır.
'' De ki: İşte bu, benim yolum; bende can gözüm
açık olarak sizi Allah'a çağırmadayım, bana uyanlar da o çeşit çağırmada ve
Allah'ı tenzih ederim ve ben müşriklerden değilim.'' Yusuf / 109
İmam hüseyin (a.s) ve ashabı Aşura günü bu zelil
ve asi insanları içine düştükleri bu karanlık ve bataklık felakeinden kurtarmak
için onlarca kez hutbe okudular, ama kalpleri katı, kulakları sağır, gözleri
kör ve beyinleri bulanmış insan görünümünde ki Cahil, Fasık ve Şeytan sıfatlı
yaratıklar, Masum İmam ve temiz ashabın verdikleri vaazlarla hidayet olmaları
gerekirken, bu alçak ve şahsiyetsiz yaratıklar İmam Hüseyin (a.s) ve temiz
insanların kanını dökmek için şeytanca savaştılar.
İmam Hüseyin'in (a.s) yanlız kendisi yedi kez
hutbe okudu, ve son hutbesinde şöyle buyurdu: ''Ey insanlar ben
Resülullah'ın (s.a.a) evladı deyilmiğim, başımda ki sarık (Emmame), üzerimde ki
cübbe (Aba), boynumda ki atkı, elimde ki kılıç, bindiğim at ceddim
Resülullah'ın (s.a.a) değilmidir? Dediler: Ey Hüseyin! Söylediklerinin hepsi
doğrudur. bu sözlerin karşısında İmam Hüseyin (a.s) şöyle buyurdu: Bütün
ashabımı, yaranlerimi ve akrabalarımı öldürdünüz? Şimdi ise kılıçlarınızı
kınından çıkarmış beni öldürmek için savaşıyorsunuz.
İmam Hüseyin (a.s) biliyordu bu sapık toplum
iflah olmayacaktır ama hücceti tamamlama adına şöyle buyurdu: ''Gelin
Allah ve ceddim Resülullah'ın (s.a.a) dinine yardım edin, eğer siz Allah'ın ve
ceddimin dinine yardım ederseniz, ben sizin üzerinizden biatımı kaldıracağım,
ve Allah'tan sizin bağışlanmanızı istiyeceğim.''
Ve İmam Hüseyin (a.s) mübarek sözlerinin
devamında buyurdu: ''Kardeşlerimi, çocuklarımı, yeğenlerimi ve ashabımın hepsini
öldürdünüz buna rağmen eğer tevbe eder Allah'ın dinine ve ceddimin Sünnetine
dönerseniz kıyamet günü sizden şikayetçi olmayacağım, ve sizin bağışlanmanız
için Allah'a dua edip af diliyeceğim.''
İmam Hüseyin (a.s) bunca fedakarlık ve merhamet
duygularının karşısında, bu Cahil, yobaz, Fasık, sapkın ve Zalim toplumdan aldığı cevap üpreticiydi.
Dediler: ''Ey Hüseyin (a.s) bizim yaptığımız herşey dünya malını peşin kazanmak
içindir, ama senin söylediklerinin hepsi veresiye ve asla gerçekleşemeyecek
söylem ve vaatlerdir. Bu dehşet verici
sözlerden sonra İmam Hüseyin'e (a.s) saldırmaya başlayınca İmam Hüseyin (a.s) savaşmak zorunda kaldı.''
Çünkü İmam Hüseyin (a.s) bütün yarenlerinin şehid
edilmesine rağmen o zalim toplumdan savaşma arzusunda değildi, onların hidayet
olmasını istemekteydı, çünkü bir kişinin dahi cehenneme gitmesini istemiyordu,
bir kişinin dahi cehenneme gidişi şeytanın zaferi demektir, bundan dolayı İmam
insanları hidayet ederek Allah'ın zafer kazanmasını istiyordu. Ama cahil ve
sapkın insanlar bunu anlayamadılar.
Şimdi bizler yani adımız İmam Hüseyin (a.s)
aşıkları, bizim yaşamımız, hayatımız, düşüncemiz ve amelimiz gerçekten Aşuranın
mesajı doğrultusundamıdır. Acaba hakkı koruma adına Huseyni şehadeti
özlüyormuyuz, ve ya zamanın tüm şeytan ve tağut sistemlerine karşı nefsani
isteklerimize dünya malına, şan şöhret makama karşı İmam Seccad ve Zeyneb-i
duruş gösterebiliyormuyuz, söylemimiz, eylemimiz ve amellerimiz biz erkekler
İmam Zeynel Abidin ve siz hanımlar Zeyneb'imidir. Yoksa şimdiki gibi günah ve
şeytanların yaptıklarına sessiz kalarak zillette yaşamaya devammı edeceyiz, ve
ya zamanın Yezid'ilerin yaptıklarını ve uyguladıkları fesadı onaylayarak
Yezid-i mi olacağız.
Celal ( Abulfazl-il ) Abbas (a.s)
Kerbela; fedakarlığın doruk noktasına çıktığı bir
mekandır.
Kur'an-ı Kerim şöyle buyuruyor: ''Allah'tan
ancak bir lütuf ve razılık dileye gelmişlerdir ve Allah'a ve Peygamberine
yardım etmişlerdir; onlardır gerçeklerin ta kendileri.'' Haşr / 9
Kerbelada Kur'an'ın bir çok yansımasına şahid
oluyoruz, bariz örnek olarak İmam Ali'nin (a.s) yiğit ve Kahraman oğlu, İmam
Hüseyn'in vefakar ve Fedakar kardeşi Hz. Celal ( Abulfezl-il) Abbas (a.s)
Kerbelada İmam Hüseyin'in (a.s) ordu komtanı ve sancaktarı olarak tarihte
yerini almıştır. Fedakarlığı eşsiz ve çok görkemliydi. Hz. Abbas Kerbelada İmam
Hüseyin'den (a.s) sonra herkesin ümidi ve huzur kapısıydı, Aşura günü İmam
Hüseyin'in (a.s) bütün yarenleri şehid olmuş sadece kardeşi Hz. Abbas kalmıştı,
savaşın baskısı hava sıcaklığının altmış dereceye varan ısısı herkesi
suszluktan tagetsiz salmiş özellikle çocukları, bu durumu gören Hz. Abbas
Mevlası, İmamı Hüseyin'den (a.s) Peygamber evlatlarına su getirmek için izin
alıp Fırat Nehrine koyuldu, ama otuzbeşbini aşkın asker, ve bunlardan dörtbin
asker fırat nehrinin suyunu Peygamber evlatlarına kapatmak için Nehrin etrafını
muhasara altına almışalardı, Hz. Abulfazl-il Abbas dörtbin aüşman ordusunu
ortadan yararak kendisini Fırat nehrine yetiştirdi, Çadırlarda su bekleyen
kırkın üzerinde kadın ve çocuklar için su tulumunu doldurdu, daha sonra
kendisi okadar susamıştı ki ellerini suyla doldurdu ve içmek istesede,
çadırlarda İmam Hüseyin'in (a.s) yavrularının ve kadınların susuzluktan sağa
sola kaçışıp El-teş El-eteş nidalarını hatırlayınca ellerine doldurduğu serin
suyu dökerek şöyle dedi: ''Ey Fırat'ın serin suyu çadırlarda su bekleyen
Resulüllah'ın (s.a.a) evlatları senden su içmeyene kadar ben senden asla su
içmeyeceğim.'' Allah'ım bu nasıl bir aşk, nasıl bir tutku, nasıl bir
bağlılık ve nasıl bir fedakarlıktır. evet akılar bunu araştırmaktan acizdir.
Allah'a, Hz. Muhammede, İmam Ali'ye, Hz.
Fatima'ya, İmam Hasana, İmam Hüseyine, Kur'an ve dine bağlı olunması gereken
sevgi ve Muhabbet böyle olunmalı ki insanlar kusursuz bir bağlılık ve eksiksiz
bir Nisar ve Fedakarlık yapmaktadır. Aslında Hz. Abbas'ın o sudan içme önceliği
vardı, eğer içseydi kimsede onu içtiği sudan dolayı kınamayacaktı, ama onun
gönlü bu sudan içmeye razı gelmiyor, ve kendine şöyle diyordu Çadırlarda su
bekleyen Peygamber evlatları başta Mevlam İmam Hüseyin (a.s), hanımlar,
bacılar, çocuklar ve ashabın hanımları bu sudan içmeyene kadar sen bana
haramsın ey Fırat nehrinin suyu.
Hz. Abbas'ın (a.s) bu ahlaki davranışı biz İmam
Hüseyin (a.s) aşıklarına şunu öyretmektedir, Ey Hz. Mehdi'nin (a.f) Şiaları
sizde İmamınıza ve Onun yer yüzündeki naibi olan Velayet-i Fakih-e Abbasın
Hüseyni'ne bağlılığı gibi rehberinize bağlı olun, bizler için en büyük ders
budur.
Hür İbni Yezid-i Riyah-i
Kerbelada Kur'an'ı yansımanın bir örneği ise
insanların günahlardan dönmesini sağlamasıdır. Bunun en bariz örneği Hür İbni
Yezid-i Riyahi'dir. Hür; bir ömür boyu emevilerin kapısında onlara hizmet
vermiş ve hatta süffeyn savaşında Muaviye'nin ordusunda İmam Ali'ye (a.s) karşı
savaşmış bir şahısdır. Ve Yezit devletinin en sadık komutanlarından olmuştur.
Öyle ki İmam Hüseyin'in (a.s) Mekke'den Küfe yolculuğu esnasında yolda İmam'ın
kafilesinin önünü kesmiştir. İmam Hüseyin'i (a.s) Yezid'e biat etmesi için
zorlamak istesede İmam kabul etmeyince kafilesini Küfe'ye gitmeye mani olmuş ve
Kerbela'ya yönlendirerek orada kalmasına ve Muharrem ayının onuncu günü savaşın
savaşmasına, İmam Ve yarenlerinin şehid olmasına sebep veren şahıstır. Ama
(Hidayet Allah'tandır) Aşura gecesi kalbine düşen Hüseyin sevgisi ve vucuduna
düşen bir ateş titremesi ile Cennet ( Hak) ile Cehennem (batıl) arasında seçim
tercihini kullanarak Aklı ve vicdanı ile Tağut, zalim ve Şeytanı elinin
arkasıyla iterek Allah'ın yer yüzünün hücceti olan İmam Hüseyin'e (a.s) gelmeye
karar verdi, Kendisi, kardeşi, oğlu ve kölesiyle birlikte Allah ordusunun
tarafına geldi, bir kaç metre uzaklıkta çizmelerine kum doldurmuş boynuna
asmış, ellerini bağlamış kılıcı ve Kur'an-ı Kerimi ellerinin üzerine koyarak
dizleri üzerinde sürüne sürüne Et-Tevbe diye diye İmam Hüseyin'in (a.s)
huzuruna vardı, ve şöyle dedi: Ya Hüseyin (a.s)! sizin bu duruma düşmenize ben
sebep oldum, bu kılıcım ve Allah'ın Kitabı Kur'an, ve hüküm senin ne yapsan
hakkın vardır. İmam Hüseyin(a.s) Hür'rün omuzlarından tutarak şöyle buyurdu:
Halk ey Hür! Allah seni adın gibi Hür (Özgür) yarattı, ve Allah senin Tevbeni
kabul buyurdu ve sen bağışlananlardansın, ve Aşura günü İmam Hüseyin (a.s) ve
Din için Kerbelan'ın ilk şehidi Hür oldu, daha sonra oğlu, kardeşi ve kölesi
şehid oldular.
Kur'an-ı Kerim şöyle buyuruyor: ''Musa
kavmine dedi ki: Allah'tan yardım dileyin ve sabredin. Şüphe yok ki yeryüzü
Allah'ındır, kullarından dilediğine miras olarak kalır ve sonuç,
çekinenlerindir.'' Araf / 128
''Ehline, namaz kılmalarını emret ve sende devam
et namaza. Senden bir rızık istemiyoruz biz, biziz sana rızık veren ve sonuç,
çekinenlerindir.'' Taha / 133
Bu ayeti kerimeler ışığında Kur'an'ın Kerbelada
nasıl yansıma özelliğini ortaya koydğunu hep beraber Hz. Hür (ra) olayında
gördük.
Kerbela ve İmam Hüseyin (a.s) her ikiside
birbirlerini ebedileştiren iki doktirindir. özellikle İmam Hüseyin (a.s) ve
Mektebi ölümsüzleşerek ismini ebedi olarak yükseklere, zalimlere karşı onurlu
duran ve adaletin peşinde olan insanların kalbine yazdırmıştır.
Kur'an-ı Kerim şöyle buyuruyor: ''Ve adını
yüceltmedik mi?.'' İnşirah
Evet yanlız o istediğini yüceltir ve istediğini
alçaltır. İmam Hüseyin (a.s) O'nunla hep yüceldi ve ebedileşti.
''Ve ona teslim olanların ilki olmam, emredildi
bana.'' Zümer/ 13
Topluma önderlik yapmak isteyen insan her şeyden
önce örnek olmalıdır, İmam Hüseyin (a.s) Kerbela da öyle bir önderlik imajı
verdi ki sahabesi şehid olmak için birbirleriğle yarışa girmişlerdir. İmam
Hüseyin (a.s) aziz oğlu Hz. Ali Ekberi bütün gençleden önce Beni Haşim genci olarak meydana gönderdi, ve Ali
Ekber'in yiğitçe savaşarak şehid olduğunu gören tüm sahabe İmam Hüseyin'den
müsade alıp düğüne gider gibi ölüm için yarışa girmişlerdir. İmam Hüseyin'e
(a.s) gönülden bağlılıklaarını gösterirken çok büyük fedakarlık yaparak kendi
İmamı ve dini uğrunda şehadet makamına ulaştılar.
Kur'an-ı Kerim şöyle buyuruyor: ''Artık
sen, sana nasıl emredildiyse öylece dostdoğru hareket et ve seninle beraber
bulunan ve tövbe etmiş olanlar da dostdoğru hareket etsinler ve taşkınlıkta
bulunmayan, çünkü şüphe yok ki o, ne yapıyorsanız hepsini de görür.'' Hud/ 113
Bu ayet kerbela kıyamında yansımasını
göstermiştir. İmam Hüseyin (a.s) yarenleriyle birlikte Şeytan ve zalimlerin zülüm sistemlerinin karşısında
onurlu bir duruş segilemiş ve Rabbine lebbeyk demiş ve mübarek canlarını feda
ederek şehid olmuşlardır.
Kur'an-ı Kerim kişilere endeksli kavramlar yerine
dava ve hedefler doğrultusunda beyan tmektedir. örnek olarak şöyle buyuruyor:''Sizin
Mevlanız' Önderiniz ancak rüku halind zakat verenlerdir.'' Dolayısıyla
Yezid bin Muaviye kendi şirk saltanatı için İmam Hüseyin'den (a.s) biat
istediğinde, İmam Hüseyin (a.s) ''ben Yezide biat etmem'' demedi: ''Ama
şöyle buyurdu: ''Ben Yezid gibi birine biat etmem.'' Burada tabir şahısa
değildir. tabir bir zihniyete ve bir sistemedir bu sistem ve zihniyet
batıl,tağut ve şeytani olduğundan dolayı bunlara karşı mücadele eden ve bu
Şeytani sistemeleri ve yöneticilerini beraber yok etmek gerekmektedir.
Kur'an-ı Kerim şöyle buyuruyor: ''Onlar,rablerinin
rızasını diliyerek sabrederler, namaz kılarlar, kendilerini rızıklandırdığımız
şeyden, gizli ve aşikarharcarlar ve kötülüğü iyilikle giderirler, Öyle
kişilerdir onlar ki onlardındır güzel sonuç.'' Ra'd/ 23
Ayeti Kerime İnsanların kötülük ve yanlışlarının
karşılığında siz onlara iyilik yapın diye buyuruyor: Bunun en güzel örneğini Kerbelada
görmekteğiz, Küfür ve Zalim ordusunun komtanı Hür bin Yezid-i Riyahi İmam
Hüseyin'in (a.s) yolunu keserek Kufeye gitmesine engel olmuş ve İmam Hüseyin
(a.s) ve yarenlerini Kerbelada kalmak ve savaşmak zorunda bırakmıştır. Buna
rağmen Hür'rün askerlerini ve hatta atlarını suzuz gören İmam Hüseyin (a.s)
hepsine su verilmesini emrederek hepsine su vermişleridir. Tevhid ahlakı
kötülük yapan bir insana iylik yapılmasını istemekte ve onun yaşamını temin etmektedir.
İmam Hüseyin (a.s) bunu yaparak düşmanın bile canlı yaşamasını sağlamıştır.
Çünkü insanların yaşaması ve hidayet olması Allah'ın zaferi Şeytan'ın
mağlubiyetidir.
Kur'an-ı Kerim; İnsanların Allah ve Evliyalarına
itaat etmelerini ve Onlara karşı vefakar olmalarını istemektedir. Aşura günü
İmam Hüseyin (a.s) öylen namazını kıldıkları esnada Küfür ve Zalim ordunun
askerleri İmamın namazına engel olmak için ok yağmuruna tuttular, vefakar
yarenlerinden İmama herhangi bir zarar gelmemesi için ok ve mızraklara
kendilerini siper ettiler, vucutlarına saplanan ok ve mızraklarla artık son
nefeslerini verdikleri anda İmam Hüseyin (a.s) bunların başlarını mübarek dizi
üste aldığında İmama şöyle dediler; Yebne Resülullah biz sana vefalı dost
olabidik mi? Öyle ki ölüm esnasında bile vefalarında tereddüt ediyorlardı acaba
İmamımıza karşı vazifelerimizi yerine getirebildik mi? diye,
Ve yine Kur'an-ı Kerim; bir çok ayette,
müminlerin Allah'la olan güçlü irtibatına vurgu yapmaktadır. İmam Hüseyin (a.s)
Şehadet anında Rabbine şöyle arzetti ''İlahi Senden başka tapacak mabud
yoktur.'' cümlesi gerçek bir muvahhidin rabbi ile arasındaki irtibatın ne denli
güçlü olduğunun isbatıdır.
Kur'an-ı Kerim; İyliği emretme, Kötülükten
kaçınma, zalime karşı onurlu durma, ve tüm İlahi değerleri koruma ve mahrem
şeyleri savunma hususuna vurgu yaparken. ''İmam Hüseyin (a.s) ömrünün ve
savaşın son anlarında Şeytan ordusunun askerlerine şöyle buyurdu: ''Benim
çadırlarıma saldırmayın, benim ailemin mahremliğini gözetin, ve eğer dininiz yok
ise en azından dünyada özgürce yaşayın.
Kur'an-ı Kerim; İnsanın Allah'a teslim olması ve
O'nun rızasını almasını beyan ederken,''İmam
Hüseyin (a.s) ''Raziyeten Merziyye''
''O rabbinden ve rabbide ondan razıdır.'' kavramını o kadar mükemmel
şehadet anında beyan etti ki Melekler bile hayretler içerisinde İmam Hüseyin'in
(a.s) teslim olma özelliklerini görmüş ve İmamın bu davranış biçimine gıpta
etmişlerdir .
Kerbela da yaşanan tüm aşamaları görmüşken fazla
derine inmeden ne gibi dersler çıkarabiliriz, bir şia olarak vicdanen düşünerek
hayatımızı değerlendirelim lütfen...!!!
Vessalamu Aleykum Varehmetullah-i Vabere katuh-u
Ellahumme Accil-Liveliyyike-l
Ferech-u
Tevekkül EROL
30,11,2014
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder