7 Aralık 2014 Pazar

Kur'an Ve İmam Hüseyin (a.s) 2

Bismillahirrahmanirrahim
Kur'an Ve İmam Hüseyin (a.s) 2
Kerbela'da Kur'an-ı Kerim'in Yansıması
Kur'an-ı Kerim; İnsanların çok ve kalabalık oluşları doğru oldukları ve hakkı tesbit etme anlamına gelmeyeceğini, belki insanın Akıl, Mantık ve düşünce ile tesbit edebileceğini vurgulamaktadır.
Kur'an-ı Kerim şöyle buyuruyor:''Ne diye Allah onları azaplandırmasın ki onlar, hizmetine layık olmadıkları halde halkı Mescid-i Haram'dan menediyorlar, onun hizmetine layık olanlar, ancak çekinenlerdir, fakat çoğu bilmez bunu.''  Anfal / 34
'' Nitekim onlar size üst olsaydı hakkınızda ne bir yakınlık gözetirlerdi, ne bir ahde riayet ederlerdi. Onlar, sizi ancak ağızlariyle hoşnud ederler, yüreklerindeyse düşmanlık ve gadir var ve onların çoğu, buyruktan çıkmış kişilerdir.'' Tevbe / 9
'' Ve onlar da şeytanlara kulak verirler ve şeytanların çoğuysa yalancıdır.'' Şuara / 224

Kur'an-ı Kerim-in Kerbelada ki yansıması; şeytan ve cahil toplumunun çoğu İmam Hüseyin'i (a.s) davet etmişlerdir. buna rağmen ahitlerine ihanet ederek ve verdikleri sözlerineden dönerek kendi İmamlarına karşı savaşmışlardır. Peygamber evladına karşı savaşan bu guruhun içerisinde şeytan sıfatlı insanlardan 587,ye yakını Peygamberi görmüş sahabelerden olduğunu görmekteyiz.
Ve bu ayetler Kerbelada zalim toplumun nasıl bir sıfata sahip olduğunu üç cümleyle açıklamaktadır.
A. Onların Cahil olduklarına dair; ''Fakat çoğu bilmez bunu''
B. Onların Fasık olduklarına dair; ''Buyuruktan çıkmış kişilerdir''
C. Onların Yalancı bir şeytan oldukalarına dair; '' Ve şeytanların çoğuysa yalancıdır''
Kur'an-ı Kerim; Atılan her adımın Bilinç, Şu'ur ve Basiret üzerine atılması gerektiğini vurgulamaktadır.
'' De ki: İşte bu, benim yolum; bende can gözüm açık olarak sizi Allah'a çağırmadayım, bana uyanlar da o çeşit çağırmada ve Allah'ı tenzih ederim ve ben müşriklerden değilim.'' Yusuf / 109
İmam hüseyin (a.s) ve ashabı Aşura günü bu zelil ve asi insanları içine düştükleri bu karanlık ve bataklık felakeinden kurtarmak için onlarca kez hutbe okudular, ama kalpleri katı, kulakları sağır, gözleri kör ve beyinleri bulanmış insan görünümünde ki Cahil, Fasık ve Şeytan sıfatlı yaratıklar, Masum İmam ve temiz ashabın verdikleri vaazlarla hidayet olmaları gerekirken, bu alçak ve şahsiyetsiz yaratıklar İmam Hüseyin (a.s) ve temiz insanların kanını dökmek için şeytanca savaştılar.
İmam Hüseyin'in (a.s) yanlız kendisi yedi kez hutbe okudu, ve son hutbesinde şöyle buyurdu: ''Ey insanlar ben Resülullah'ın (s.a.a) evladı deyilmiğim, başımda ki sarık (Emmame), üzerimde ki cübbe (Aba), boynumda ki atkı, elimde ki kılıç, bindiğim at ceddim Resülullah'ın (s.a.a) değilmidir? Dediler: Ey Hüseyin! Söylediklerinin hepsi doğrudur. bu sözlerin karşısında İmam Hüseyin (a.s) şöyle buyurdu: Bütün ashabımı, yaranlerimi ve akrabalarımı öldürdünüz? Şimdi ise kılıçlarınızı kınından çıkarmış beni öldürmek için savaşıyorsunuz.
İmam Hüseyin (a.s) biliyordu bu sapık toplum iflah olmayacaktır ama hücceti tamamlama adına şöyle buyurdu: ''Gelin Allah ve ceddim Resülullah'ın (s.a.a) dinine yardım edin, eğer siz Allah'ın ve ceddimin dinine yardım ederseniz, ben sizin üzerinizden biatımı kaldıracağım, ve Allah'tan sizin bağışlanmanızı istiyeceğim.''
Ve İmam Hüseyin (a.s) mübarek sözlerinin devamında buyurdu: ''Kardeşlerimi, çocuklarımı, yeğenlerimi ve ashabımın hepsini öldürdünüz buna rağmen eğer tevbe eder Allah'ın dinine ve ceddimin Sünnetine dönerseniz kıyamet günü sizden şikayetçi olmayacağım, ve sizin bağışlanmanız için Allah'a dua edip af diliyeceğim.''
İmam Hüseyin (a.s) bunca fedakarlık ve merhamet duygularının karşısında, bu Cahil, yobaz, Fasık, sapkın  ve Zalim toplumdan aldığı cevap üpreticiydi. Dediler: ''Ey Hüseyin (a.s) bizim yaptığımız herşey dünya malını peşin kazanmak içindir, ama senin söylediklerinin hepsi veresiye ve asla gerçekleşemeyecek söylem ve vaatlerdir.  Bu dehşet verici sözlerden sonra İmam Hüseyin'e (a.s) saldırmaya başlayınca İmam Hüseyin  (a.s) savaşmak zorunda kaldı.''
Çünkü İmam Hüseyin (a.s) bütün yarenlerinin şehid edilmesine rağmen o zalim toplumdan savaşma arzusunda değildi, onların hidayet olmasını istemekteydı, çünkü bir kişinin dahi cehenneme gitmesini istemiyordu, bir kişinin dahi cehenneme gidişi şeytanın zaferi demektir, bundan dolayı İmam insanları hidayet ederek Allah'ın zafer kazanmasını istiyordu. Ama cahil ve sapkın insanlar bunu anlayamadılar.
Şimdi bizler yani adımız İmam Hüseyin (a.s) aşıkları, bizim yaşamımız, hayatımız, düşüncemiz ve amelimiz gerçekten Aşuranın mesajı doğrultusundamıdır. Acaba hakkı koruma adına Huseyni şehadeti özlüyormuyuz, ve ya zamanın tüm şeytan ve tağut sistemlerine karşı nefsani isteklerimize dünya malına, şan şöhret makama karşı İmam Seccad ve Zeyneb-i duruş gösterebiliyormuyuz, söylemimiz, eylemimiz ve amellerimiz biz erkekler İmam Zeynel Abidin ve siz hanımlar Zeyneb'imidir. Yoksa şimdiki gibi günah ve şeytanların yaptıklarına sessiz kalarak zillette yaşamaya devammı edeceyiz, ve ya zamanın Yezid'ilerin yaptıklarını ve uyguladıkları fesadı onaylayarak Yezid-i mi olacağız.
Celal ( Abulfazl-il ) Abbas (a.s)
Kerbela; fedakarlığın doruk noktasına çıktığı bir mekandır.
Kur'an-ı Kerim şöyle buyuruyor: ''Allah'tan ancak bir lütuf ve razılık dileye gelmişlerdir ve Allah'a ve Peygamberine yardım etmişlerdir; onlardır gerçeklerin ta kendileri.'' Haşr / 9
Kerbelada Kur'an'ın bir çok yansımasına şahid oluyoruz, bariz örnek olarak İmam Ali'nin (a.s) yiğit ve Kahraman oğlu, İmam Hüseyn'in vefakar ve Fedakar kardeşi Hz. Celal ( Abulfezl-il) Abbas (a.s) Kerbelada İmam Hüseyin'in (a.s) ordu komtanı ve sancaktarı olarak tarihte yerini almıştır. Fedakarlığı eşsiz ve çok görkemliydi. Hz. Abbas Kerbelada İmam Hüseyin'den (a.s) sonra herkesin ümidi ve huzur kapısıydı, Aşura günü İmam Hüseyin'in (a.s) bütün yarenleri şehid olmuş sadece kardeşi Hz. Abbas kalmıştı, savaşın baskısı hava sıcaklığının altmış dereceye varan ısısı herkesi suszluktan tagetsiz salmiş özellikle çocukları, bu durumu gören Hz. Abbas Mevlası, İmamı Hüseyin'den (a.s) Peygamber evlatlarına su getirmek için izin alıp Fırat Nehrine koyuldu, ama otuzbeşbini aşkın asker, ve bunlardan dörtbin asker fırat nehrinin suyunu Peygamber evlatlarına kapatmak için Nehrin etrafını muhasara altına almışalardı, Hz. Abulfazl-il Abbas dörtbin aüşman ordusunu ortadan yararak kendisini Fırat nehrine yetiştirdi, Çadırlarda su bekleyen kırkın üzerinde kadın ve çocuklar için su tulumunu doldurdu,  daha sonra  kendisi okadar susamıştı ki ellerini suyla doldurdu ve içmek istesede, çadırlarda İmam Hüseyin'in (a.s) yavrularının ve kadınların susuzluktan sağa sola kaçışıp El-teş El-eteş nidalarını hatırlayınca ellerine doldurduğu serin suyu dökerek şöyle dedi: ''Ey Fırat'ın serin suyu çadırlarda su bekleyen Resulüllah'ın (s.a.a) evlatları senden su içmeyene kadar ben senden asla su içmeyeceğim.'' Allah'ım bu nasıl bir aşk, nasıl bir tutku, nasıl bir bağlılık ve nasıl bir fedakarlıktır. evet akılar bunu araştırmaktan acizdir.
Allah'a, Hz. Muhammede, İmam Ali'ye, Hz. Fatima'ya, İmam Hasana, İmam Hüseyine, Kur'an ve dine bağlı olunması gereken sevgi ve Muhabbet böyle olunmalı ki insanlar kusursuz bir bağlılık ve eksiksiz bir Nisar ve Fedakarlık yapmaktadır. Aslında Hz. Abbas'ın o sudan içme önceliği vardı, eğer içseydi kimsede onu içtiği sudan dolayı kınamayacaktı, ama onun gönlü bu sudan içmeye razı gelmiyor, ve kendine şöyle diyordu Çadırlarda su bekleyen Peygamber evlatları başta Mevlam İmam Hüseyin (a.s), hanımlar, bacılar, çocuklar ve ashabın hanımları bu sudan içmeyene kadar sen bana haramsın ey Fırat nehrinin suyu.
Hz. Abbas'ın (a.s) bu ahlaki davranışı biz İmam Hüseyin (a.s) aşıklarına şunu öyretmektedir, Ey Hz. Mehdi'nin (a.f) Şiaları sizde İmamınıza ve Onun yer yüzündeki naibi olan Velayet-i Fakih-e Abbasın Hüseyni'ne bağlılığı gibi rehberinize bağlı olun, bizler için en büyük ders budur.
Hür İbni Yezid-i Riyah-i
Kerbelada Kur'an'ı yansımanın bir örneği ise insanların günahlardan dönmesini sağlamasıdır. Bunun en bariz örneği Hür İbni Yezid-i Riyahi'dir. Hür; bir ömür boyu emevilerin kapısında onlara hizmet vermiş ve hatta süffeyn savaşında Muaviye'nin ordusunda İmam Ali'ye (a.s) karşı savaşmış bir şahısdır. Ve Yezit devletinin en sadık komutanlarından olmuştur. Öyle ki İmam Hüseyin'in (a.s) Mekke'den Küfe yolculuğu esnasında yolda İmam'ın kafilesinin önünü kesmiştir. İmam Hüseyin'i (a.s) Yezid'e biat etmesi için zorlamak istesede İmam kabul etmeyince kafilesini Küfe'ye gitmeye mani olmuş ve Kerbela'ya yönlendirerek orada kalmasına ve Muharrem ayının onuncu günü savaşın savaşmasına, İmam Ve yarenlerinin şehid olmasına sebep veren şahıstır. Ama (Hidayet Allah'tandır) Aşura gecesi kalbine düşen Hüseyin sevgisi ve vucuduna düşen bir ateş titremesi ile Cennet ( Hak) ile Cehennem (batıl) arasında seçim tercihini kullanarak Aklı ve vicdanı ile Tağut, zalim ve Şeytanı elinin arkasıyla iterek Allah'ın yer yüzünün hücceti olan İmam Hüseyin'e (a.s) gelmeye karar verdi, Kendisi, kardeşi, oğlu ve kölesiyle birlikte Allah ordusunun tarafına geldi, bir kaç metre uzaklıkta çizmelerine kum doldurmuş boynuna asmış, ellerini bağlamış kılıcı ve Kur'an-ı Kerimi ellerinin üzerine koyarak dizleri üzerinde sürüne sürüne Et-Tevbe diye diye İmam Hüseyin'in (a.s) huzuruna vardı, ve şöyle dedi: Ya Hüseyin (a.s)! sizin bu duruma düşmenize ben sebep oldum, bu kılıcım ve Allah'ın Kitabı Kur'an, ve hüküm senin ne yapsan hakkın vardır. İmam Hüseyin(a.s) Hür'rün omuzlarından tutarak şöyle buyurdu: Halk ey Hür! Allah seni adın gibi Hür (Özgür) yarattı, ve Allah senin Tevbeni kabul buyurdu ve sen bağışlananlardansın, ve Aşura günü İmam Hüseyin (a.s) ve Din için Kerbelan'ın ilk şehidi Hür oldu, daha sonra oğlu, kardeşi ve kölesi şehid oldular.
Kur'an-ı Kerim şöyle buyuruyor: ''Musa kavmine dedi ki: Allah'tan yardım dileyin ve sabredin. Şüphe yok ki yeryüzü Allah'ındır, kullarından dilediğine miras olarak kalır ve sonuç, çekinenlerindir.'' Araf / 128
''Ehline, namaz kılmalarını emret ve sende devam et namaza. Senden bir rızık istemiyoruz biz, biziz sana rızık veren ve sonuç, çekinenlerindir.'' Taha / 133
Bu ayeti kerimeler ışığında Kur'an'ın Kerbelada nasıl yansıma özelliğini ortaya koydğunu hep beraber Hz. Hür (ra) olayında gördük.
Kerbela ve İmam Hüseyin (a.s) her ikiside birbirlerini ebedileştiren iki doktirindir. özellikle İmam Hüseyin (a.s) ve Mektebi ölümsüzleşerek ismini ebedi olarak yükseklere, zalimlere karşı onurlu duran ve adaletin peşinde olan insanların kalbine yazdırmıştır.
Kur'an-ı Kerim şöyle buyuruyor: ''Ve adını yüceltmedik mi?.'' İnşirah
Evet yanlız o istediğini yüceltir ve istediğini alçaltır. İmam Hüseyin (a.s) O'nunla hep yüceldi ve ebedileşti.
''Ve ona teslim olanların ilki olmam, emredildi bana.'' Zümer/ 13
Topluma önderlik yapmak isteyen insan her şeyden önce örnek olmalıdır, İmam Hüseyin (a.s) Kerbela da öyle bir önderlik imajı verdi ki sahabesi şehid olmak için birbirleriğle yarışa girmişlerdir. İmam Hüseyin (a.s) aziz oğlu Hz. Ali Ekberi bütün gençleden önce Beni Haşim  genci olarak meydana gönderdi, ve Ali Ekber'in yiğitçe savaşarak şehid olduğunu gören tüm sahabe İmam Hüseyin'den müsade alıp düğüne gider gibi ölüm için yarışa girmişlerdir. İmam Hüseyin'e (a.s) gönülden bağlılıklaarını gösterirken çok büyük fedakarlık yaparak kendi İmamı ve dini uğrunda şehadet makamına ulaştılar.
Kur'an-ı Kerim şöyle buyuruyor: ''Artık sen, sana nasıl emredildiyse öylece dostdoğru hareket et ve seninle beraber bulunan ve tövbe etmiş olanlar da dostdoğru hareket etsinler ve taşkınlıkta bulunmayan, çünkü şüphe yok ki o, ne yapıyorsanız hepsini de görür.'' Hud/ 113
Bu ayet kerbela kıyamında yansımasını göstermiştir. İmam Hüseyin (a.s) yarenleriyle birlikte Şeytan ve  zalimlerin zülüm sistemlerinin karşısında onurlu bir duruş segilemiş ve Rabbine lebbeyk demiş ve mübarek canlarını feda ederek şehid olmuşlardır.
Kur'an-ı Kerim kişilere endeksli kavramlar yerine dava ve hedefler doğrultusunda beyan tmektedir. örnek olarak şöyle buyuruyor:''Sizin Mevlanız' Önderiniz ancak rüku halind zakat verenlerdir.'' Dolayısıyla Yezid bin Muaviye kendi şirk saltanatı için İmam Hüseyin'den (a.s) biat istediğinde, İmam Hüseyin (a.s) ''ben Yezide biat etmem'' demedi: ''Ama şöyle buyurdu: ''Ben Yezid gibi birine biat etmem.'' Burada tabir şahısa değildir. tabir bir zihniyete ve bir sistemedir bu sistem ve zihniyet batıl,tağut ve şeytani olduğundan dolayı bunlara karşı mücadele eden ve bu Şeytani sistemeleri ve yöneticilerini beraber yok etmek gerekmektedir.
Kur'an-ı Kerim şöyle buyuruyor: ''Onlar,rablerinin rızasını diliyerek sabrederler, namaz kılarlar, kendilerini rızıklandırdığımız şeyden, gizli ve aşikarharcarlar ve kötülüğü iyilikle giderirler, Öyle kişilerdir onlar ki onlardındır güzel sonuç.'' Ra'd/ 23
Ayeti Kerime İnsanların kötülük ve yanlışlarının karşılığında siz onlara iyilik yapın diye buyuruyor:  Bunun en güzel örneğini Kerbelada görmekteğiz, Küfür ve Zalim ordusunun komtanı Hür bin Yezid-i Riyahi İmam Hüseyin'in (a.s) yolunu keserek Kufeye gitmesine engel olmuş ve İmam Hüseyin (a.s) ve yarenlerini Kerbelada kalmak ve savaşmak zorunda bırakmıştır. Buna rağmen Hür'rün askerlerini ve hatta atlarını suzuz gören İmam Hüseyin (a.s) hepsine su verilmesini emrederek hepsine su vermişleridir. Tevhid ahlakı kötülük yapan bir insana iylik yapılmasını istemekte ve onun yaşamını temin etmektedir. İmam Hüseyin (a.s) bunu yaparak düşmanın bile canlı yaşamasını sağlamıştır. Çünkü insanların yaşaması ve hidayet olması Allah'ın zaferi Şeytan'ın mağlubiyetidir.
Kur'an-ı Kerim; İnsanların Allah ve Evliyalarına itaat etmelerini ve Onlara karşı vefakar olmalarını istemektedir. Aşura günü İmam Hüseyin (a.s) öylen namazını kıldıkları esnada Küfür ve Zalim ordunun askerleri İmamın namazına engel olmak için ok yağmuruna tuttular, vefakar yarenlerinden İmama herhangi bir zarar gelmemesi için ok ve mızraklara kendilerini siper ettiler, vucutlarına saplanan ok ve mızraklarla artık son nefeslerini verdikleri anda İmam Hüseyin (a.s) bunların başlarını mübarek dizi üste aldığında İmama şöyle dediler; Yebne Resülullah biz sana vefalı dost olabidik mi? Öyle ki ölüm esnasında bile vefalarında tereddüt ediyorlardı acaba İmamımıza karşı vazifelerimizi yerine getirebildik mi? diye,
Ve yine Kur'an-ı Kerim; bir çok ayette, müminlerin Allah'la olan güçlü irtibatına vurgu yapmaktadır. İmam Hüseyin (a.s) Şehadet anında Rabbine şöyle arzetti ''İlahi Senden başka tapacak mabud yoktur.'' cümlesi gerçek bir muvahhidin rabbi ile arasındaki irtibatın ne denli güçlü olduğunun isbatıdır.
Kur'an-ı Kerim; İyliği emretme, Kötülükten kaçınma, zalime karşı onurlu durma, ve tüm İlahi değerleri koruma ve mahrem şeyleri savunma hususuna vurgu yaparken. ''İmam Hüseyin (a.s) ömrünün ve savaşın son anlarında Şeytan ordusunun askerlerine şöyle buyurdu: ''Benim çadırlarıma saldırmayın, benim ailemin mahremliğini gözetin, ve eğer dininiz yok ise en azından dünyada özgürce yaşayın.
Kur'an-ı Kerim; İnsanın Allah'a teslim olması ve O'nun rızasını almasını beyan ederken,''İmam  Hüseyin (a.s) ''Raziyeten Merziyye''  ''O rabbinden ve rabbide ondan razıdır.'' kavramını o kadar mükemmel şehadet anında beyan etti ki Melekler bile hayretler içerisinde İmam Hüseyin'in (a.s) teslim olma özelliklerini görmüş ve İmamın bu davranış biçimine gıpta etmişlerdir .
Kerbela da yaşanan tüm aşamaları görmüşken fazla derine inmeden ne gibi dersler çıkarabiliriz, bir şia olarak vicdanen düşünerek hayatımızı değerlendirelim lütfen...!!!
Vessalamu Aleykum Varehmetullah-i Vabere katuh-u
Ellahumme Accil-Liveliyyike-l Ferech-u
Tevekkül EROL
                                                                                                                                                                                     30,11,2014



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder