29 Ekim 2014 Çarşamba

GENÇ YAKUP

Bismillahirrahmanirrahim                                         
İrak da; Yakup adın da bir genç oğlan yaşıyordu. Küfe’nin yakınlarında oturuyordu. Genç Yakup’un yaşlı bir annesi vardı, İmam Hüseyin’i (a.s) çok seviyordu, kalben ve ruhen Ehl-i beyt ve İmam Hüseyin'e (a.s) bağlıydı, her gün ağlayarak diyordu oğlum..! beni götür ağam hüseyin’i (a.s) ziyaret edeyim, ve sürekli söylenirdi yavrum beni götür Medine’ye ben O mübarek ağam hüseyin’i ziyaret edeyim, Yakup fakir bir genç olduğundan hep söylerdi anacığım sabreyle götüreceyim, ama annesi hiç durmuyordu, ve her akşam eve geldiğimde anacığımın gözlerinin yaşlı olduğunu gördüğümde dayanamıyordum, Anacığım, can anacığım, oğlun dökülen göz yaşlarına kurban olsun, neden bu kadar ağlıyosun canım temiz ve güzel anacığım.
gözü yaşlı ana oğluna şöyle cevap veriyor:

 '' Oğlum..! Ağam’ın aşkı vurmuş başıma göz yaşım akıyor, Oğlum..! bir çare eyle bana kalbim dayanmıyor.'' 
Oğlum; ağam Hüseyin'i (a.s) görmek istiyorum, oğlu da sürekli diyordu ana sabreyle inşellah seni ağan İmam Hüseyin’i (a.s) ziyaret etmek için Medine’ye götüreceğim, sende ziyaret edersin bende ziyaret ederim. Anacığım biraz sabreyle, Yakup fakir genç annesini Medine’ye götürecek parası olmadığından sürekli annesini oyalıyordu, bir gün iş aramak için evden çıkarken insanların sağa sola koşuştuğunu gördü, her kes bir telaş içerisinde birinin elinde kılıç, birinin elinde mızrak, ötekinin elinde ok, bir başkasının elinde kalkan, Küfe dükkanlarından alış veriş yapıyorlardı, kılıçlar, oklar ve mızraklar ellerinde artık gelir ve kazanç  kapımız açılmıştır diyorlardı.
Yakup ne olup bittiğini anlamak için biraz garip birazda acayip bakışlar içerisinde ne olmuş, ne kazanç kapısı, bu insanlar ne yapıyorlar, neden her keste bu telaş var, diğe sorduğunda sorunun cevabında şu cevabı aldı, ey gafil nerde yaşıyorsun, Müminlerin emiri  Muaviye oğlu Yezid’in( Allah’ın laneti üzerlerine olsun) Halifeliğine ve islam devletine isyan ederek kıyam eden Harici diye (İmam Hüseyin'i (a.s)kastederek) bir çıkmıştır. Yezid..! Küfe valisi Übeydullah bin Ziyad’a (Allah’ın laneti onun ve tüm zalimlerin üzerine olsun) emir vermiş en yakın bir zamanda o harici ( İmam Hüseyin (a.s) yani dinden çıkmış) öldürülmelidir, diye haber göndermiştir.
Übeydullah bin Ziyad ise  herkesin kılıç, kalkan, mızrak ve ok olanların hazırlanmasını, ve silahı olmayanların ise alıp hazırlanmalarını istemektedir. Ve bizde malı ve serveti çok olan bu hariciyle savaşıp onu öldürdüyümüzde, onun bütün servetini ganimet alacağız, artık Küfeliler fakirlik belasından kurtuluyor, ve bizde bunun hazırlığı içerisindeyiz, çok büyük bir savaş olacaktır, ama bu mal ve serveti elde etmek için savaşmaya değer.
Yakup acele eve döndü; heyacanla anacığına gelerek olayı anlattı ve dedi anacığım uzun zamandan beri beklediğimiz ekmek kapısı yüzümüze açılmıştır, anacığım bende gideğim bu savaşa katılayım eğer ölmezsem bu savaşı kazanırsak ve zafere ulaşırsak bu ganimetten payımı alarım ve getirip ganimetleri satarım onun parasıyla seni İmam Hüseyin’in (a.s.) ziyaretine götürürüm, ana yüreği dayanmadı  ve şöyle dedi: oğlum  anacığını dinle gitme ölürsün senden sonra bana kim bakacaktır. Yakup dedi: Anacığım bana dua et, inşallah ölmem, bende sağsalim gelir seni ağamız hüseyin’in (a.s) ziyaretine götürürüm. Ve Yakup sonra şöyle dedi:
 ''Pay hakkımı pazar da satar dinar ederim – Üzülme anacığım seni ağam Hüseyin’e zevvar ederim.''
Anacığım müsade et  gideyim, döndüğümde seni götüreyim ağan Hüseyin'i (a.s) ziyaret et, Yakup Kerbela yoluna koyuldu, ve Aşura günü Neyneva sahrasına yetişti, o sahrada kanlı ve şehid olan bedenler var, savaş meydanında yaralı düşen yabancı (İmam Hüseyin'i (a.s) )'nın tüm adamları öldürülmüş ve bedenleri her tarafa serpilmiştir.
Yakup kendi kendine hayıflanarak şöyle dedi: tüh  geç kaldım bütün ganimetleri toparlamışlar, hepsi getti ne yapacağım ben şimdi, anacığıma söz verdim eliboş dönmeyeceğim, böyle olmaz anacığımın arzusu vardır, ağası İmam Hüseyin’i (a.s) ziyaret etmek istiyor, şimdi ben nasıl eliboş dönersem anneme, anacığım seni ziyarete götüremem diyebilirmiğim? bu düşünce içerisinde hayıflanıyordu neden geç kaldım deyip duruyordu, ordunun arka tarafında etrafı sarılı bir taht sandelye üzerinde oturan bir adamı gördü, kendi kendine dedi gideğim derdimi ona anlatayım belki ganimetten bir miktar banada versin, bende götüreğim anacığımın hasretini gidereyim.
Anacığımın hasreti ağa İmam Hüseyni (a.s) ziyaret etmeye getmesidir. Sordu kimdir bu tahta  oturan, dediler: başkomtan  Ömer bin saad ( Allah’ın laneti üzerine olsun) yakına geldi ve şöyle dedi: Ya emir savaşa geldim ama bu haricilerden kimseyi öldüremediğim için üzgünüm ve bundan dolayı hiç birşey elde edemedim, Ömer bin saad yakına gel dedi: 
Gel ey gözlerinden yiğitlik akan genç, geç kalmadin tam zamanında geldin, bu kılıçı al şu ileride yatan yaralıyı görüyormusun,  onun başını kes getir arzu ettiğin ganimetin fazlasını benden al git, şimdi genç Yakup anacığını İmam Hüseyin’in (a.s) ziyaretine götürmek için alacağı mükafatın karşılığında O yaralının başını kesmek  için çukur içerisinde yatan yaralının yanına geldi, ve kanlar içinde yatan o yaralıya şöyle bir baktı ve kendi kendine söylenmeye başladı. 
'' Hakkın rızası bu, acaba bundan yüzü güzel olan varmı?  Bu güzel insana hayıf olsun ki kandan başka yatağı varmı.?''
'' Yüzü Hicaz Ehl-i ve Medine nuruna çok benziyor – Allah, Allah bu yüz Muhammed Mustafaya nasıl da benziyor.''
'' Misafiri tedirgin gördü, musafiri tedirgin gördü( yaralı, musafirin çaresizce durduğunu görünce )’’ ne yaptı’’? 
'' Ceddi Peygamber öpen gözlerini açtı, İmam Hüseyin Yakupa baktı,''
'' Gül gibi dudakları güldü, Gül gibi dudakları güldü, – Kan dolan yüreyi ona muhabbeti sundu.''
İmam yaralı dudaklarıyla konuşmaya başladı ve buyurdu:
'' Yakup? Sen benim başımı kesmeyemi geldin? Engel değilim kes ama kestikten sonra çabuk git, çabuk git çünkü bekleyenin var etsin dua – Ömer bin Saad’a başımı verme sakın götür ver anacığına.
'' İmam Hüseyin (a.s) buyurdu: Yakup? başımı kesmeyemi geldin? Gel, gel kes, ama Yakup hayrete düştü, dedi ağa sen kimsin,? Benim kim olduğumu, ismimin Yakup olduğunu, anacığımın yolumu gözetlediğini nerden bildin.?
'' İmam Hüseyin (a.s) buyudru: anana söyle Yesrüb'e (Medine’ye) gitmesin, Hüseyin (a.s) mekan deyişikliği etmiştir.''
'' İtretini çöllere saldılar çok üzüldü Hüseyn – Anası Fatıma’nın bağrını kan eyledi Hüseyn.'' 
'' Yakup? O Hüseyin ki döktüler zülum ile kanını O benim – Adı olmuş diller’e destan O mazlum benim.''
Yakup ağlar göz ile baktı İmam Hüseyin’e, eğildi yüzünü koydu Hüseyin’in (a.s) ayaklarının altına, dedi ağam, Mevlam, Serverim, İmam’ım, Sahibim ben kurban olayım yaralarına ver elini kaldırayım, yaralarını sarayım, can ağam beni affet senin olduğunu ben anlamadım. Anam seni görmek istiyor. İmam Hüseyin (a.s) buyurdu: git, Yakup git anacığına, git benden selam ilet anacığına gelsin anam zehra’nın yanında ben onu bekleyeceğim.
Allah’ım..! Tam AnlamıylaTanıyamadığımız Hüseyin Ağamızı Genç Yakup'un tanıdığı gibi Bize Tanıma Tevfiki nasıp Eyle İnş. 
Allahumme Accil liveliyyik-el Ferec
Vesselamun Aleykum Varehmetullah-i Vabere Katuh-u
                                                                                                                                                                              Tevekkül EROL
28,10,2014



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder