Bismillahirrahmanirrahim
İrak da; Yakup adın da bir genç oğlan yaşıyordu.
Küfe’nin yakınlarında oturuyordu. Genç Yakup’un yaşlı bir annesi vardı, İmam
Hüseyin’i (a.s) çok seviyordu, kalben ve ruhen Ehl-i beyt ve İmam Hüseyin'e
(a.s) bağlıydı, her gün ağlayarak diyordu oğlum..! beni götür ağam hüseyin’i
(a.s) ziyaret edeyim, ve sürekli söylenirdi yavrum beni götür Medine’ye ben O
mübarek ağam hüseyin’i ziyaret edeyim, Yakup fakir bir genç olduğundan hep
söylerdi anacığım sabreyle götüreceyim, ama annesi hiç durmuyordu, ve her akşam
eve geldiğimde anacığımın gözlerinin yaşlı olduğunu gördüğümde dayanamıyordum,
Anacığım, can anacığım, oğlun dökülen göz yaşlarına kurban olsun, neden bu
kadar ağlıyosun canım temiz ve güzel anacığım.
gözü yaşlı ana oğluna şöyle cevap veriyor:
'' Oğlum..! Ağam’ın aşkı vurmuş başıma göz
yaşım akıyor, Oğlum..! bir çare eyle bana kalbim dayanmıyor.''
Oğlum; ağam Hüseyin'i (a.s) görmek istiyorum,
oğlu da sürekli diyordu ana sabreyle inşellah seni ağan İmam Hüseyin’i (a.s)
ziyaret etmek için Medine’ye götüreceğim, sende ziyaret edersin bende ziyaret
ederim. Anacığım biraz sabreyle, Yakup fakir genç annesini Medine’ye götürecek
parası olmadığından sürekli annesini oyalıyordu, bir gün iş aramak için evden
çıkarken insanların sağa sola koşuştuğunu gördü, her kes bir telaş içerisinde
birinin elinde kılıç, birinin elinde mızrak, ötekinin elinde ok, bir başkasının
elinde kalkan, Küfe dükkanlarından alış veriş yapıyorlardı, kılıçlar, oklar ve
mızraklar ellerinde artık gelir ve kazanç
kapımız açılmıştır diyorlardı.
Yakup ne olup bittiğini anlamak için biraz garip
birazda acayip bakışlar içerisinde ne olmuş, ne kazanç kapısı, bu insanlar ne
yapıyorlar, neden her keste bu telaş var, diğe sorduğunda sorunun cevabında şu
cevabı aldı, ey gafil nerde yaşıyorsun, Müminlerin emiri Muaviye oğlu Yezid’in( Allah’ın laneti
üzerlerine olsun) Halifeliğine ve islam devletine isyan ederek kıyam eden
Harici diye (İmam Hüseyin'i (a.s)kastederek) bir çıkmıştır. Yezid..! Küfe
valisi Übeydullah bin Ziyad’a (Allah’ın laneti onun ve tüm zalimlerin üzerine olsun)
emir vermiş en yakın bir zamanda o harici ( İmam Hüseyin (a.s) yani dinden
çıkmış) öldürülmelidir, diye haber göndermiştir.
Übeydullah bin Ziyad ise herkesin kılıç, kalkan, mızrak ve ok
olanların hazırlanmasını, ve silahı olmayanların ise alıp hazırlanmalarını
istemektedir. Ve bizde malı ve serveti çok olan bu hariciyle savaşıp onu
öldürdüyümüzde, onun bütün servetini ganimet alacağız, artık Küfeliler fakirlik
belasından kurtuluyor, ve bizde bunun hazırlığı içerisindeyiz, çok büyük bir
savaş olacaktır, ama bu mal ve serveti elde etmek için savaşmaya değer.
Yakup acele eve döndü; heyacanla anacığına
gelerek olayı anlattı ve dedi anacığım uzun zamandan beri beklediğimiz ekmek
kapısı yüzümüze açılmıştır, anacığım bende gideğim bu savaşa katılayım eğer
ölmezsem bu savaşı kazanırsak ve zafere ulaşırsak bu ganimetten payımı alarım
ve getirip ganimetleri satarım onun parasıyla seni İmam Hüseyin’in (a.s.)
ziyaretine götürürüm, ana yüreği dayanmadı
ve şöyle dedi: oğlum anacığını
dinle gitme ölürsün senden sonra bana kim bakacaktır. Yakup dedi: Anacığım bana
dua et, inşallah ölmem, bende sağsalim gelir seni ağamız hüseyin’in (a.s)
ziyaretine götürürüm. Ve Yakup sonra şöyle dedi:
''Pay hakkımı pazar da satar dinar ederim –
Üzülme anacığım seni ağam Hüseyin’e zevvar ederim.''
Anacığım müsade et gideyim, döndüğümde seni götüreyim ağan
Hüseyin'i (a.s) ziyaret et, Yakup Kerbela yoluna koyuldu, ve Aşura günü Neyneva
sahrasına yetişti, o sahrada kanlı ve şehid olan bedenler var, savaş meydanında
yaralı düşen yabancı (İmam Hüseyin'i (a.s) )'nın tüm adamları öldürülmüş ve
bedenleri her tarafa serpilmiştir.
Yakup kendi kendine hayıflanarak şöyle dedi:
tüh geç kaldım bütün ganimetleri
toparlamışlar, hepsi getti ne yapacağım ben şimdi, anacığıma söz verdim eliboş
dönmeyeceğim, böyle olmaz anacığımın arzusu vardır, ağası İmam Hüseyin’i (a.s)
ziyaret etmek istiyor, şimdi ben nasıl eliboş dönersem anneme, anacığım seni
ziyarete götüremem diyebilirmiğim? bu düşünce içerisinde hayıflanıyordu neden
geç kaldım deyip duruyordu, ordunun arka tarafında etrafı sarılı bir taht
sandelye üzerinde oturan bir adamı gördü, kendi kendine dedi gideğim derdimi
ona anlatayım belki ganimetten bir miktar banada versin, bende götüreğim
anacığımın hasretini gidereyim.
Anacığımın hasreti ağa İmam Hüseyni (a.s) ziyaret
etmeye getmesidir. Sordu kimdir bu tahta
oturan, dediler: başkomtan Ömer
bin saad ( Allah’ın laneti üzerine olsun) yakına geldi ve şöyle dedi: Ya emir
savaşa geldim ama bu haricilerden kimseyi öldüremediğim için üzgünüm ve bundan
dolayı hiç birşey elde edemedim, Ömer bin saad yakına gel dedi:
Gel ey gözlerinden yiğitlik akan genç, geç
kalmadin tam zamanında geldin, bu kılıçı al şu ileride yatan yaralıyı
görüyormusun, onun başını kes getir arzu
ettiğin ganimetin fazlasını benden al git, şimdi genç Yakup anacığını İmam
Hüseyin’in (a.s) ziyaretine götürmek için alacağı mükafatın karşılığında O
yaralının başını kesmek için çukur
içerisinde yatan yaralının yanına geldi, ve kanlar içinde yatan o yaralıya
şöyle bir baktı ve kendi kendine söylenmeye başladı.
'' Hakkın
rızası bu, acaba bundan yüzü güzel olan varmı?
Bu güzel insana hayıf olsun ki kandan başka yatağı varmı.?''
'' Yüzü
Hicaz Ehl-i ve Medine nuruna çok benziyor – Allah, Allah bu yüz Muhammed
Mustafaya nasıl da benziyor.''
'' Misafiri
tedirgin gördü, musafiri tedirgin gördü( yaralı, musafirin çaresizce durduğunu
görünce )’’ ne yaptı’’?
'' Ceddi
Peygamber öpen gözlerini açtı, İmam Hüseyin Yakupa baktı,''
'' Gül gibi
dudakları güldü, Gül gibi dudakları güldü, – Kan dolan yüreyi ona muhabbeti
sundu.''
İmam yaralı dudaklarıyla konuşmaya başladı ve
buyurdu:
'' Yakup?
Sen benim başımı kesmeyemi geldin? Engel değilim kes ama kestikten sonra çabuk
git, çabuk git çünkü bekleyenin var etsin dua – Ömer bin Saad’a başımı verme
sakın götür ver anacığına.
'' İmam
Hüseyin (a.s) buyurdu: Yakup? başımı kesmeyemi geldin? Gel, gel kes, ama Yakup
hayrete düştü, dedi ağa sen kimsin,? Benim kim olduğumu, ismimin Yakup
olduğunu, anacığımın yolumu gözetlediğini nerden bildin.?
'' İmam
Hüseyin (a.s) buyudru: anana söyle Yesrüb'e (Medine’ye) gitmesin, Hüseyin (a.s)
mekan deyişikliği etmiştir.''
'' İtretini
çöllere saldılar çok üzüldü Hüseyn – Anası Fatıma’nın bağrını kan eyledi
Hüseyn.''
'' Yakup? O
Hüseyin ki döktüler zülum ile kanını O benim – Adı olmuş diller’e destan O
mazlum benim.''
Yakup ağlar göz ile baktı İmam Hüseyin’e, eğildi
yüzünü koydu Hüseyin’in (a.s) ayaklarının altına, dedi ağam, Mevlam, Serverim,
İmam’ım, Sahibim ben kurban olayım yaralarına ver elini kaldırayım, yaralarını sarayım,
can ağam beni affet senin olduğunu ben anlamadım. Anam seni görmek istiyor.
İmam Hüseyin (a.s) buyurdu: git, Yakup git anacığına, git benden selam ilet
anacığına gelsin anam zehra’nın yanında ben onu bekleyeceğim.
Allah’ım..! Tam AnlamıylaTanıyamadığımız Hüseyin
Ağamızı Genç Yakup'un tanıdığı gibi Bize Tanıma Tevfiki nasıp Eyle İnş.
Allahumme Accil liveliyyik-el Ferec
Vesselamun Aleykum Varehmetullah-i Vabere Katuh-u
Tevekkül EROL
28,10,2014
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder