Gadir-i Hum Ve Velayet
Bayramı....!!!
'' Ey Peygamber, bildir, sana rabbinden indirilen
emri ve eğer bu tebliği ifa etmezsen onun elçiliğini yapmamış olursun ve Allah,
kafir olan kavme, doğru yola gitmek hususunda başarı vermez.'' Maide/ 67
Velayetullah! Gadir-i Hum bayramı Ehl-i beyt aşıklarına, tüm
müslümanlara mübarek, İslam aleminin direniş cephesine nüsret, mazlumların
kurtuluşuna, insanlığa huzur ve Allah'ın yeryüzünde ki hücceti İmamı Zeman, İmam Mehdi'nin (af) zuhuruna vesile olmasını cenabı
haktan niyaz ederim.
En Üstün Manevi Nimet
Varlık aleminde ki bütün maddi ve manevi nimetler
Allah'tandır
Kur'an-ı Kerim şöyle buyuruyor
'' Size
bir nimet gelse o, mutlaka Allah'tandır, sonra bir zarara uğrasanız gene
ona yalvarırsınız.'' Nahl/53
Allah'ın verdiği nimetler o kadar çok ki normal
insanların onları sayıp hesaplaması asla mümkün değildir.
Kur'an-ı Kerim şöyle buyuruyor
'' Ve Allah nimetlerini saymaya kalkışsanız
imkanı yok, sayamazsınız; şüphe yok ki Allah, suçları örter, rahimdir.'' Nahl/
18
Allah-u Te'ala Kur'an-ı Kerim de bazen ''Maddi ve
Aşikar'' nimetler olan, Gökler, Yer, Güneş, Ay ve Yıldızlardan bahsetmektedir.
bazen de ''Manevi ve Batini'' nimetten
bahsetmektedir.
Kur'an-ı Kerim şöyle buyuruyor
'' An o zamanı ki Allah ey Meryem oğlu İsa,
hatırla sana ve annene verdiğim nimetimi demişti, hatırla ki seni Ruh-ül
Kudus'le kuvvetlendirdim de beşikteyken de insanlarla konuştun, olgunluk
çağında da, hani sana kitabı, hikmeti, Tevrat'ı ve İncil'i öğretmiştim. Hani
topraktan kuş şeklinde bir şey yapardın iznimle de ona üfürürdün, o da iznimle
kuş olurdu ve anadan doğma körün gözünü açar, abraş illetine uğrayanı o
illetten kurtarırdın iznimle ve hani ölüyü, iznimle mezardan çıkrmış,
diriltmiştin. Hani, İsrailoğullarına Kur'an indirilirken bunlara ait bir şey
sorarsanız hükmü açıklanır size, halbuki Allah geçmişti ondan, ona ait hükmü
bildirmemişti ve Allah, suçları örter, rahimdir.'' Maide/ 110
Allah! ben-i İsrailoğullarına nimetlerini
hatırlatmaktadır.
Kur'an-ı Kerim şöyle buyuruyor
'' Ey İsrailoğulları, anın size verdiğim
nimetlerimi, anın sizi bütün alemlerden üstün ettiğimi.'' Bakara/ 47
Manevi nimetlerin derece ve konumları içerisinde
en mükemmel ve yüce makama sahip olan nimet
''Risalet ve İmamettir''. Bundan dolayı Kur'an-ı Keim iki büyük ve ağır nimet için müminlerin
üzerine ''Minnet'' bırakmıştır. Peygamberlerin risalet'i hususunda..!! Kur'an-ı Kerim şöyle buyuruyor
'' Andolsun ki Allah, müminlere büyük bir lütufta
bulundu onların içinden bir Peygamber gönderdiği zaman; o Peygamber, müminlere
Allah'ın ayetlerini okumada, onları arıtmada, onlara kitap ve hikmet öğretmede
ve onlar, bundan önce apaçık bir sapıklık içerisindeydiler.''Al-i İmran/ 164
İmamlar'ın velayet'i hususunda ise Kur'an-ı Kerim şöyle buyuruyor
'' Ve bizse yeryüzünde zayıf bir hale getirilmesi
istenenlere lütfetmeyi ve onları, halka rehber kılmayı ve yeryüzüne, onları
mirasçı bırakmayı dilemedeydik.'' Kasas/ 5
Çünkü...!! Peygamber ve İmamlar insanların ebedi mutluluk ve huzurunu
sağlamak için görevlendirilmiştir. Meleklerin görkemli ve ihtişam sahibi
olmalarına rağmen yanlız İlah'i fazileti yansıtmaktadırlar, onun ötesine
geçememektedirler, her hangi bir eğitici ve hidayet edici fonksuyonları
olmadığından insanları hidayet etmek için bir rehber olamları asla sözkonusu
değildir. İlah'i fazileti ile insanlara tebliğ etmek isteyen rehber, gerçek
anlamda amel eden insan'i kamil olan Peygamber ve İmamlardır.
Kur'n-ı Kerim'in üzerinde durduğu en önemli hassas konu Risalet ile
İmamettir, Allah her iki makamı Velayet şemsiyesi altında birleştirmiştir.
Allah! Gökler, Yer, Cennet, Kıyamet ve vs..... için müminlerin üzerine
Minnet bıraktığını sölemiyor, Yer ve
Gökler çok büyük ve ihtişamlı olmalarına rağmen, Risalet ve İmamet makamı
karşısında çok küçük ve aciz kalmaktadır.
Kur'an-ı Kerim Kadir-i Hum olayında yanlız İmam Ali'nin (a.s) şahsında isim
getirerek dinini tamamladığını beyan etmektedir.
Kur'an-ı Kerim şöyle buyuruyor
'' Bugün dininizi ikmal ettim, size verdiğim
nimetimi tamamladım, size din olarak müslümanlığı verdim de hoşnut oldum, ''
Maide/ 3
Söz '' Size Nimet verdim'' değildir. söz '' Size Nimetimi tamamladım''dır.
Allah..! Peygamber ve Risalet makamının görevini sonlandırmıştır. ve artık
bundan sonra Peygamber ve Risalet gelmeyecektir. Bugün bu makam sonlandırıldığı
gibi, İmam Ali ve onbir evladının (a.s) velayet ve imamet makamları ilan
edilmekle beraber, bundan sonra velayet ve imamet makamı da gelmeyecektir.
Allah'ın en büyük manevi nimeti Velayettir. Gadir-i Humda İmam Ali (a.s)
üzerinden onbir imama vererek nurunu tamamlamıştır.
İmamet Risaletin Devamıdır
Allah-u Te'ala İmameti Risaletin devamı ve
yardımcısı karar kılmıştır. Bundan dolayı
Gadir-i Hum da Allah! Velayetini İmam Ali'de (a.s) karar kılması için
Peygamberi özel emirle görevlendirerek şöyle buyurmuştur
'' Eğer Ali bin Ebu Talibi Velayet makamına
emredilen şartlarda tayin etmezsen Peygamberlik görevini asla yapmamışsındır.''
Dolayısıyla Risaletin varlığı ve devamı Velayete,
Velayetin devamı ise Risalete bağlıdır. Bunlar
birbirinin yaşam kaynağıdır. Velayet Risaletin esas koruyucusudur.
Evrensel Velayet (Gadir-i Hum) olayının
esasında '' Kur'an ve İtret ( Ehl-i beyt )'' vardır. Allah bu günü
Velayet bayramı olarak karar kılmıştır. Çünkü Hz. Resülullah (s.a.a) Gadir-i
Humda Allah'ın emri ile Velayet ve
İmamet makamını Hz. Ali'ye (a.s) vererek kıyamet gününe kadar Risaletin
devamını sağlamış ve yeryüzünü hüccetsiz bırakmamıştır.
Kur'an-ı Kerim şöyle buyuruyor
'' Ey Peygamber, bildir, sana rabbinden indirilen
emri ve eğer bu tebliği ifa etmezsen onun elçiliğini yapmamış olursun ve Allah,
kafir olan kavme, doğru yola gitmek hususunda başarı vermez.'' Maide/67
Hz. Resülullah (s.a.a) Nübuvvet makamında bulunan
masum bir Peygamber ve vahyi yerine ulaştırmak için görevlendirilen yüce bir
resuldür. Aynı zamanda ''Nübuvvet ve Risalet'' makamını koruyan ve
kıyamet gününe kadar tahrif edilmeden canlı yaşatmak için Velayet makamıyla
donatılmış bir İmamdır.
Bu ayette iki tane makam ön pilana çıkmaktadır. ''Rübubiyyet
ve Risalet'' Allah yaratılışın cilvesin de etkin olan bu iki makamı,
evrensel Gadir-i Hum da Velayeti ile bütünlemiştir.
Allah insanları terbiye etme sorumluluğunu
Risalet makamına sahip olan Peygambere vermiştir. ve Hz. resülullah'a (s.a.a) şöyle buyuruyor ''Ey
habibim bu insanların eğitim, öyretim ve terbiye edilmelerini seninle
gerçekleştirdim, Allah'ın sana tebliğ ettiğini açıkla ve insanların şerrinden
korkma ben seni koruyacağım,'' burada ki amaç Velayet makamının
tecellisidir. Bu velayet Hz. Ali'nin (a.s) İmametidir. yani ey habibibim eğer
Velayet ve İmamet makamını İmam Ali'ye
(a.s) verildiğini açıklamazsan
Peygamberlik görevini asla yapmamaışsındır. Cahil topluluktan korkma rabbin
seni her türlü kötülükten ve insanların şerrinden koruyacaktır.
Hz. Musa'nın (a.s) Cahil Toplumdan Korkması Ve
Onlar İçin Endişelenmesi
Toplumun kültür zaafı ve geri kalışı
Peygamberlere çok sıkıntı vermiştir. Hz. Musa (a.s) kılıç ile deniz arasında
yiğitçe ve korkmadan yaşayan büyük ( Uli-l azm ) Peygamberlerden biridir. Firavun
Hz. Musa'nın (a.s) kavmine saldırdığında Allah; Hz. Musa'ya (a.s) kavmiyle
beraber denize doğru yönelmesini emretti, Hz. Musa (a.s) kavmiğle deniz
kenarına gelince o cahil ve kültürsüz toplum şöyle dediler.'' Ey Musa (a.s)
önümüzde deniz dalgaları, arkamızda Firavun kılıçları, bizi iki ölüm arasında
bıraktın, şimdi söyle biz ne yapacağız,? Hz. Musa (a.s) şöyle buyurdu:
korkmayın Allah benimledir, ve O bize yardım ederek doğru yolu gösterecektir.''
Kur'an-ı Kerim şöyle buyuruyor
'' İki topluluk da birbirini görünce Musa'nın
(a.s) arkadaşları dediler ki: Mutlaka bize yetişeckler.''@ Musa, hayır dedi,
şüphe yok ki rabbim bana yol gösterecek.''@ Derken Musa'ya, sopanı denize vur
diye vahyettik, Vurunca deniz hemen yarıldı ve her parçası, koca bır dağa döndü.''@
Öbürlerini buraya yaklaştırdık.''@ Musa'yı (a.s) ve onunla beraber
bulunanaların hepsini kurtardık.'' Şuara/ 61-66
Hz. Musa (a.s) kavminin tutumuna, denizin
korkutucu dalgalarına, Firavun ve askerlerinin ölüm tehditlerine rağmen
korkmuyordu. Hz. Musa'nın (a.s) korkusu Firavun büğücüleri meydana çağırdı ve
yılanlar o meydanı doldurdukları zaman Hz. Musa (a.s) korkmaya başladı.
Kuran-ı Kerim şöyle buyuruyor
'' Dediler ki ya Musa (a.s), sen mi sopanı
atacaksın, bizmi atalım önce.''?@ Siz atın dedi. Attıkları anda halkın gözünü
boyadılar, korkuttular ve büyük bir büyü yaptılar.''@ Musa'ya (a.s) at sopanı
diye vahyettik. Atınca koca bir yılan şekline giren sopa, onların yalancıktan
meydana çıkardıklarını yuttu, hepsini silip süpürdü.''@ Böylece de hak üstün oldu,
yerine geldi ve yaptıkları şeyler, mahvolup gitti.'' A'raf/ 115 - 118
Emir-il Müminin Ali bin Ebu Talib (a.s) Hz. Musa'nın (a.s) korkusunu analiz ettikten
sonra şöyle buyuruyor:
Musa-i Kelimulah (a.s) yaşanan bu korkunç
olaylardan dolayı kendisi için asla korku hissetmedi. Çünkü....!!!
Birincisi: Cahil ve yobaz insanların büğü yoluyla elde edebilecekleri zaferden ve
şeytan vesvesesinden insanları yanlışa, sapıklığa ve batıla sürüklemelerinden
korkuyordu.
İkincisi: Büğücülerin; büğü yoluyla ortaya çıkardıkları yılanlar ile Hz. Musa'nın
İalhi mücizesi Ejderha arasındaki büğü ve mücize farkını anlayamamak ve her
ikiside büğücülük yoluyla bu olayları gerçekleştirdiklerini sanacaklarından
dolayı korkuyordu. Hz. Musa (a.s) böyle bir durumda ne yapabileceğini derin
derin düşünüyordu, bu cahil ve kültürsüz toplumu bu kısa dönemde nasıl ikna
edebilirim endişesi içerisindeydi.
İmam Ali (a.s) Nehcül Belağa 4. hutbe de şöyle
buyuruyor
'' Mücize ile büyü arasında ki farkı anlayamayan
insanlara ne söylenmeli ki.''
İnsanlar için en büyük bela ve felaket cahillik
ve kültürsüzlüktür. Çünkü hak bu cahil insanlardan dolayı batıl karşısında
zayıf düşmekte ve mağlup olmaktadır.
Hz. Resülullah'ın (s.a.a) endişesi de tıbkı Hz.
Musa (a.s) gibiydi, Gadir-i Humda Hz. Ali'nin (a.s) Velayetine biat edenler, daha sonra bu olay
Hz. Resülullah'ın (s.a.a) kendi şahsi isteyiği ve akrabası hasabiyle saltanat
kurmak için böyle birşeyi gerçekleştirdi endişesi taşımaktaydı, cahil ve kültürsüz
insanlar fitne çıkarmak ve müslümanlar arasına düşmanlık yaratmaktan
korkuyordu.
Bu endişe ve tedirginliğin karşısında, Allah Kur'an-ı Kerim de şöyle teskinlik
veriyor
'' Allah
seni insanlar (kötülükler)'dan korur.''
Kur'an-ı Kerim şöyle buyuruyor
'' Musa'nın (a.s) içine bir korku düştü.''@
Korkma dedik, hiç şüphe yok ki sen, daha üstünsün.''@ At sağ elindeki sopanı,
onların meydana getirdikleri şeyleri yutsun, çünkü onlar, ancak büğücülük
düzeniyle yaptılar bu işi ve büğücü, nerde olursa olsun, eremez umduğuna.''
Taha/ 67-68-69
Neticede insanlar büğücülerin attıkları ve yılan
görünen haraketsiz şeylerin kuru bir tahta parçasından başka bir şey
olmadığını, ve Hz. Musa'nın (a.s) yere attığı ve tahta parçalarını yutan
Ejderha'nın gerçek bir ilahi mücize
olduğunu görüyorlardı. ve Hz. Musa (a.s) bu gerçekleri insanlara anlatmasına
rağmen korku ve endişe içerisindeydi..
Allah! Gadir-i Humda bu örneği Peygamberine
hatırlatarak şöyle buyuruyor: ''Ey habibim bu insanlar cahil ve
kültürsüzdür, korkma onlarda birgün bu hakikatı görüp anlayacaklardır.''
Çünkü...!!! Hz. Resülullah (s.a.a ) Gadir-i Hum
da insanlara her şeyi açıklamıştır, insanlar bütün olayları gözleriyle görmüş,
kulaklarıyla duymuş, dilleriğle ikrar etmişlerdir. Olayları canlı yaşamalarına
rağmen bütün olanları inkar etmelerinden korkuyordu. ve Allah bundan dolayı hem
ikaz ederek uyarmış hemde korkmaması
için de teselli etmiştir.
Dinde Velayet'in Konumu ve Anlamı
Allah'ın emri gereği Hz. Resüllah (s.a.a)
Nübuvvet makamına atandığı günden itibaren çeşitli zaman ve mekanlarda İmam
Ali'nin (a.s) Velayet ve İmametini hep gündeme getirmiş ve insanların bu konuya
inanmalarını ve sahip çıkmalarını istemiştir.
Allah!' Peygamber'inin eliğle dünyanın çeşitli
coğrafiyasından gelen, hac farizesini yerine getirdikten sonra Mekke den
ayrılan ve Gadir-i Hum denilen yerde yüzyirmibin (120,000) Müslümanın huzurunda
Hz. Ali'yi (a.s) İmam seçmiştir. ve yer yüzünü İmamet nuruyla hüccetsiz
bırakmamıştır.
Ehl-i Beyt'in (a.s) nazarında islamın esası (5)
beştir. Namaz, Oruç, Zekat, Hac ve Velayet'tir.
İmam Muhammed Bakır (a.s) şöyle buyuruyor
'' Dininin sağlam temeli, rükünlerinin anahatarı
ve tebligat öncüsü Velayettir. Çünkü İmam hidayet meş'alesidir.'' Behari-l
Envar. c.65, s. 332
Gadir-i Hum da Şahitlit
Allah! o gün ( elestü alemi ) de insanlardan
kendisine şahitlik almıştır.
Kur'an-ı Kerim şöyle buyuruyor
'' Hani rabbin ademoğullarının sırtlarından
zürriyetlerini izhar etmişti de kendilerini kendilerine tanık tutarak ben,
rabbiniz değil miyim demişti, onlarda evet tanıkız, rabbimizsin demişlerdi. Bu
da kıyamet günü bizim bundan haberimiz yokru dememeniz.'' Araf/ 172
Allah tüm kemal sıfatlarını ayeti kübra olarak
karar verdiği o yüce şahsiyyet, insani kamil ve fahri kainat Resülu kibriya Hz.
Muhammed Mustafa'nın (s.a.a) mübarek vucudunda tecelli etmiştir. ve Allah
yaratılış aleminde insanlardan kendisi için şahitlik aldığı gibi Ayeti kübra
olan Hz. Resülullah'da (s.a.a) Gadir-i
Hum da bulunan müslümanlardan şahitlik almak için şöyle buyurdu
'' Ey insanlar acaba ben size, sizin kendiniz den
daha üstün değilmiyim,? Dediler: Evet ya Resülullah (s.a.a).''
Yani Allah Resülunun Peygamberliğine, Faziletine
ve tüm insani üstünlüğüne şehadet ettiler ki ya Resülullah sen bizim
herşeyimizden bize üsütünsün ve biz buna şehadet veriyoruz,
Allah!
yaratılış ( elestü ) aleminde insanlardan kendisinin İlahlığına ve İnsanların
ise O'nun kulu olduğuna dair şahitlik alırken, Hz. Resülullah'da ( s. a. a )
Gadir-i Hum da kendi Peygamberliğine ve müslümanların ise kendisinin ümmeti olduğuna
şahitlik almıştır.
O gün ben sizin rabbiniz deyilmiğim diye
sorulduğunda evet ya rabbi rabbimizsin, biz senin kulunuz ve emirlerine itaat
etmeğe farz kılındık dediler:
Hz. Resülullah (s.a.a) ise Gadir-i Humda
müslümanlara şöyle seslendi: Ey insanlar
ben sizin Peygamberiniz ve Resülunuz deyilmiğim, evet ya Resülullah (s.a.a)
şehadet ediyoruz sen Allah'ın Resülu ve Habibi ve bizim Peygamberimizsin
dediler:
Hz. Resülullah (s.a.a) üç defa şöyle seslendi: ''Allah'ım
sen şahid ol.''
Daha sonra İmam Ali'inin (a.s) Eli tutarak
yukarıya kaldırdı ve şöyle buyurdu:
'' Ben kimin Mevlası (Hlifesi) isem bu Ali de
onun Mevlası (Halifesi) dır. Allah'ım onu seveni sev ve ona düşman olana düşman
ol.''
Hz. Rsülullah (s.a.a) bu hadisi okuduktan sonra
orada bulunan yüzyirmibin (120.000) müslüman, erkekler tek tek ellerini İmam
Ali'nin elini tutarak, kadınlar kovalara bırakılan suya ellerini bırakmış öte
tarafda İmam'ın eli böylelikle biat ederek onun İmametini kabul ettiler. Bu
olay orada bulunan müslümanlar arasında şadlık ve mutluluğa dönüşmüş, bereket
yağmuru yağmış ve bütün yorgunlukları üzerlerinden atmışlardır. Daha sonra Hz.
resülullah (s.a.a) yaşanılan bu olayı her müslüman gittiği yerde müslümanlara
anlatsın diye buyurdular.
Gadir-i Hum olayından sonra müslümanlar kendi
bölgelerine gidip her şeyi anlatmaları gerekirken malesef bütün olayı çok az
bir insanın dışında geneli unutarak yaptıkları biatlarını bozdular, daha
sonra ki zamanlarda İmam Ali (a.s) kendi
İmameti hakkında insanların o gün verdikleri şehadeti ve yaptıkları biatı
hatırlatarak şöyle buyurdu: Hz. Resülullah (s.a.a) Allah'ın emri gereği beni
O'nun hücceti ve kendi halifesi seçmedimi? Evet; İmam Ali (a.s) doğru söylüyor
dediler: İmam buyurdu peki ne oldu ahdinizi bozdunz, dediler ya Ali bu iş bizi
aşar, evet! müslümanların biat etmelerinin önüne engel koyduklarından dolayı
müslümanlar biat etmekten kaçındılar.
Emir-il Müminin İmam Ali (a.s) Nehcül belağa da
şöyle buyuruyor
'' Allah'a and olsun ben bütün insanlardan, hatta
insanların kendilerine kendilerinden daha yakın, üstün ve fazilet sahibiyim.''
Nehcül Belaga/ 118. hutbe
Vahiy Ve İmam Ali (a.s)
İmam Ali (a.s) Gasi'e hutbesin de şöyle buyuruyor
'' Hz. Resülullah (s.a.a) her yıl Hira mağarasına
gittiğinde onu yanlız ben müşahede ediyordum, ve benden başka kimse onu
göremezdi ( onun hira mağarasında yaptığı ibadeti görüyordum), vahyin nurunu ve risaletini müşahede ediyor
ve nübuvvet kokusunu alıyordum. Vahyin inişi esnasında Şeytan'ın feryadını
duyduğumda Hz. Resülullah'a (s.a.a) bu feryadin kimin oldğunu sordum? Allah
Resülu ( s.a.a ) şöyle buyurdular: İblis'in ( Şeytan) feryadıdır. Vahiy
indiğinde artık ümitsizliğe kapılmıştır. Bundan sonra bu topraklarda Şeytan ve
şeytanların yeri yoktur. Daha sonra Hz. Resülullah (s.a.a) şöyle buyurdu: Ya Ali
benim eşittiğimi sende işitiyor ve duyduğumu sende duyuyorsun, ama aramızda ki
fark sen Peygamber değilsin, sen Peygamber halifesisin.'' Nehcül Belağa/ 192.
Hutbe
İmam Ali (a.s) hem Şeytan'ı ve onun sesini, hemde vahiy meleğini ve sesini tanıyordu.
Hz. Resülullah (s.a.a) İmam Ali için şöyle buyurdular: '' O melekut
ehlindendir'' İmam Ali (a.s) kendisi için şöyle buyuruyor: ''Ben Şeytan ve meleklerin sesini
duymaktayım.''
Ben Allah Resülu'nun ( s.a.a
) mübarek naşına güsul verirken melekler su dökerek bana yardım ediyorlardı,
Meleklerin Allah Resülu'ne ( s.a.a ) sessiz namaz kılışlarında ben namaz
seslerini duyuyordum, ve onlarla beraber Allah Resülünu ( s.a.a ) toprağa
verdik.
Allah Hadis-i Kuds-i de şöyle buyuruyor
'' İzzetime and olsun; eğer bütün insanlar Ali
bin Ebu Talib'in Velayet'inin etrafında birleşseler ve onun İmametini kabul
etselerdi cehennem ateşini yaratmazdım.''
Eğer insanlar, özellikle müslümanlar Allah ve
Resülullah'ın (s.a.a ) emirlerine itaat edecek, biatlarını bozmayacak, İmam Ali'nin (a.s) velayetinin etrafında
birleşsecek ve İmametine iman edip kabul etmiş olsalardı, bugün islam ümmeti
perişan bir durumda olmayacaktı, malesef ümmet daha öteki dünyanın cehennem
azabının acısını tatmadan bu dünyada zülüm ve adaletsizlik azabıyla karşı karşıya
kalmış durumdadırlar.
Allah'ım bizleri İmamet ve velayete iman
eden ve onlara itaat eden temiz
dostlarından karar kılarak zalim, emperyalis, siyonist ve onların maşası olan
bütün cani teröristlerin azabına düşürme, ve bütün müslümanlara doğru tefekkür
nasip eyle inş. Amin ya rabbel alemin.
Ellahumme accil Li Valiyyike-l Faraceh-u
Wessalamun Aleykum Varehmetullah-i Vabere Katuh-u
Tevekkül EROL
15,10,2014
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder