28 Ekim 2013 Pazartesi

Fıkıha Olan İhtiyaç


İnsan ihtiyaç sahibi bir varlıktır. Bu ihtiyaçları bazen manevi olup bazen de maddidir. Bu manevi ihtiyaçlardan biri insanın kemale ulaşma isteğidir. İnsan-ı Kamil derecesine ulaşmak ise ancak yaratıcının hazırlamış olduğu programa uymak ile olur. Bu programın anayasası, yaratıcının tayin ettiği Kutsal Kitap’ta beyan edilmiştir. İlahi anayasa kitabında yazılı suç ve ceza, iyilik ve mükâfat kanunlarını öğrenip hayatımızın her alanında pratiğe dökmek, talep edilen kemale ulaşmak için atılacak en önemli adımlardan biri olacaktır.
Bu aşamada İslam âleminde farklı düşünceler mevcuttur.

Örneğin Ahbarilere göre nas olmadan Kuran’ı anlamak mümkün değildir. Zira bunun dışında Kuran’a yapılan tefsirlerin tamamı kişinin kendi düşüncesine göre Kuran’ı yorumlamak hükmünde olup hiçbir değer arz etmez. Bu görüşün mukabilinde diğer bir gurup ise Kuran’ın hidayet kitabı olduğu için her kesim tarafından anlaşılabilecek olduğu tezini ortaya sürerek, her insanın Kuran’ı tefsir etme yetkisine sahip olduğunu savunur.

Üçüncü grup ise Kuranı öğrenme ve okuma noktasında Kuran’ın tüm insanlara hitap ettiği fakat emir ve yasaklara ait hükümlerin konunun uzmanı olan âlim ve Müfessirlerce yapılabileceğini ve hükümlerin insanlara bu yetkili makam ve mercilerle vasıtası ile ulaşması gerektiğini savunur. 

Kuran-ı Kerim, ilahi beyanla kendini insanlara şöyle tanıtıyor:

"Uyarıcılardan olasın diye onu güvenilir Ruh (Cebrail) senin kalbine apaçık Arapça bir dil ile indirmiştir." Şuara193-195

"Bu Kuran, ayetlerini düşünsünler ve akıl sahipleri öğüt alsınlar diye sana indirdiğimiz mübarek bir kitaptır." Sad 29

Zikredilen ayetler, Kuranı Kerim’in tıpkı kendinden önce nazil olan semavi kitaplar gibi hitap ettiği insanların kullandıkları dilde nazil olduğunu,  Yüce Yaratıcının hilkat-ı âlemindeki gayesinin idrak edilmesi ve ilahi kanunlarının pratik yaşamda nasıl uygulanması gerektiğinin anlaşılması için Kutsal Kitabın dilinin öğrenilmesi gerektiğine vurgu yapmaktadır.

Lakin her insan bu işe muktedir olamayacağından, kutsal kitabın mesaj ve hedeflerini anlamak noktasında bu işin ehline müracaat etmesi gerekmektedir.

"Eğer bilmiyorsanız, zikir ehline sorun." Nehl 43

Elbette kutsal kitabımız olan Kuranı Kerim’de genel olarak hükümler açıklanmıştır. Hiçbir zaman konunun detayları bahsedilmemiştir. Zira eğer detaylar açıklanmaya kalkışılırsa böyle bir durumda kitabın hacmi elbette ki düşünülemez.

Nasıl ki her ülkede bir anayasa vardır ve o anayasa maddelerini oluşturanlar ise o işin ehli olan ve o işi iyi bilen milletvekillerinin onayıyla oluşmaktadır. Kur’an-ı Kerim’de aynı şekildedir. Genel hatlarıyla Kur’an bizlere inanç konularını, ahlaki kuralları ve fıkhımızla ilgili konuları açıklamıştır. Fakat konuların detayını Peygamber ve onların vasileri olan İmamlar yapmaktadır. 
Kur’an’dan herkes hüküm çıkaramaz!

Eğer denilse ki, dini hükümler bellidir, Kitap ve Sünnetle açıklanmıştır. Bunun için, müçtehide ve içtihada gerek yoktur." O zaman şöyle bir cevap verebiliriz. Âlemlere rahmet olarak gönderilen, enbiyaların sonuncusu Hz. Peygamber (s.a.a) Efendimizin ümmeti, dünya yaşadıkça yaşayacak ve çoğalacaktır.

Böyle yaşayacak, gelişecek ve olgunlaşacak bir ümmetin karşılaşacağı yeni hadiselere ve olaylara, Kitap ve Sünnetten kolaylıkla ve açık olarak hüküm bulmak ve çıkarmak, herkesin yapabileceği kolay bir iş değildir. Hâlbuki dinlerin en mükemmel ve kâmili olan İslam her hadiseye bir hüküm ve her olaya bir çözüm getirdiği, ilim erbabınca bilinmektedir. O halde, hakkında açık nas bulunmayan konular hakkında, şer'i yollardan hüküm çıkarmak için içtihada ve müçtehide şiddetle ihtiyaç vardır.

Her insaf ve akıl sahibi iyi bilir ki; iyi Arapça konuşan her Arap veya bir başkası, bütün ayet ve hadislerin taşıdığı hükümleri bilemez. Hatta tahsil görmüş ve birçok ilimlerde maharet sahibi olmuş kimseler bile bu incelikleri bilemez.

 Bunun için, ayet ve hadislerden hüküm çıkarmak için müçtehit olma şartı gerekli görülmüştür. Geçmiş tarihte ve hatta çağımızın gerçek ilim adamları da bu konuda ittifak etmiştir. Ehliyeti olmayan, daha doğrusu müçtehit olmayan kişilerin İslam fıkhı hakkında karar verme yetkisi yoktur. Elbette ki bu fikir ve düşüncenin aksini savunanlar olacaktır, fakat dikkat etmemiz geren nokta, delil ve kanıtlar üzerinde durulması en büyük vazifelerden biridir.

Fıkıha neden ihtiyaç duyarız?

Fıkha ihtiyaç duymamızın en büyük sebeplerinden biri, Müslüman bir kişinin hatta günlük yaşantısında dahi ibadeti, ticareti ve muamelesi, amelleri İslam fıkhına bağlıdır. Müçtehit olmayan bir Müslüman için, âlim ve kendisinden daha bilgili bir müçtehide uymak vaciptir. Taklit konusuna gelince, İslam hukukunda delilini bilmeden müçtehit bir imama uymak ve onun görüşleri üzerine amelleri yerine getirmektir. Özellikle memleketimizde mutlak müçtehit bulunmadığı için her Müslüman buna mecburdur. Bu vazifeye riayet etmeyen bir kimse, amel noktasında kendisi sorumludur.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder