Her toplum içerisinde bir takım değerler bulunmaktadır. Bu
değerler bazen bireysel bazen de toplumsal değerler unvanıyla adlandırılır.
Bireysel değerler insanların birbirlerine karşı tutum, davranış sevgi ve saygı
ilkesine bağlıdır. Toplumsal değerler ise hak hukuk çerçevesinde, adalet
uygulamakla topluma karşı duyulan vazifelerdir.
Değer, kişi ve toplumun birbirleri üzerindeki insani
haklarından ibarettir. Bu değerlere sahip çıkılmadığı müddet sağlıklı bir yaşam
ve toplum asla düşünülemez. Bu değerlere sahip çıkılmadığı andan itibaren ne
geçmiş tarih ne şimdiki zaman ve ne de gelecek zaman herhangi bir önem ifade
etmeyecektir. Zira değerler yaşam şekilleriyle doğrudan ilişkilidir.
Toplumun müptela olduğu ve bir kanser hastalığı gibi içimize
işleyen değer kaybı ise ahlaki ve itikadı değerlerdir. Elbette bu değerler
sadece İslam profilinden bakılmamalıdır. Zira ahlak sadece dinin emirlerinin
yanı sıra insan hayatında yaşam ekolleri alanlarında bire bir insanın
karşılaştığı olaylara bağlıdır. Kişinin karşılıklı diyalog kurması veya
tarafların kendileri için beklenti içerisinde bulundukları sevgi ve saygı
ilişkisi bu gibi değerler sadece din ile sınırlı değildir.
Değerlerin insan yaşamında rolünü kaybetmesini etkileyen
sebepler arasında ilk olarak duyarsızlık ve tembellik yer almaktadır. Çünkü
duyarsızlık ve tembellik kişi ve toplumun iradesine bağlı olup nefsi isteklerin
emirlerine tabi olmaktan geçmektedir. Bu ve bunun gibi etkenleri bir araya
getirdiğimizde toplumumuza malolan değerleri kaybetmiş oluyoruz. Daha açık bir
ifadeyle kişinin duyarsız olması halinde bugün kaybetmiş olduğu değerler
yarının dünyasında yeni neslin de taviz vereceği değerler ile bir araya
geldiğinde, toplumumuz içerisindeki değerler kaybolmaya yüz tutmuş olacaktır.
Müptela olduğumuz fakat nedense hep görmezden geldiğimiz
önyargı ve hazımsızlık konusu hayatımızın her alanına kök salmış bulunmaktadır.
Kişinin kıyafeti, duruşu, dili, kültürü ve hatta daha ileri gidelim inancını
önyargıyla eleştirip ona karşı hazımsızlığımızı en belirgin sıfatlarla karşı
tarafa göstermekteyiz. Bu fiilin mukabilinde hangi aklı salim insan sağlıklı
bir diyalog, iletişim, sevgi ve saygı çerçevesinde sağlıklı toplum yapısı
düşünebilir. İnsan her ne kadar hayatında önyargıyla hareket ederse kendisini
ve fikirlerini kimse ve hiçbir toplum kabul etmeyecektir. Bu tür önyargılar
olduğu müddetçe toplum bunu hazmedemeyecek, buda gelecek yeni neslin kaybolan
değeri olarak kayıtlara geçecektir. Hâlbuki önyargıyla davranmak hem İslam
dininde kınanmış ve hem de sosyal toplum tarafından kabul edilmemiş bir
gerçektir.
Bugün toplumumuzda karşılaştığımız kaybolan değerler
arasında bir diğer konu ise diyalog konusudur. İster kendi çevremizde, ister
yabancı bir toplum içerisinde olsun diyalog sıkıntısıyla karşılaşıyoruz. Artık
insanlarla hangi dille ve üslupla konuşması gerektiğini unutmuş durumdayız.
Bulunduğumuz çevreyi göz ardı ederek karşımızdaki insanın düşünce ve
fikirlerini umursamadan kendi düşünce ve fikirlerimizin doğruluk payını
düşünmeden karşımızdaki kişiye dayatmaya çalışıyoruz. Bundan dolayı sağlıklı
bir diyalog kuramıyoruz. İşte yaşantımızın her karesinde önümüze çıkan bu
profiller hayatımızda kaybolan değerlerin bir göstergesi olarak yerini alıyor.
İnsan yaşadığı ortama ayak uyduracak diye bir tabir söz
konusudur. Elbette bu genelleme yanlıştır. Zira toplumun yanlışları ve
yanılgıları olduğu zaman kişinin de bu yanlış ve yanılgılara tabi olması akıl
dışı bir hareket olacaktır. Fakat insan yaşamış olduğu toplumun kültür yapısını
çok iyi bilmeli ve değişik kültürlere karşı benimseyici rolü üstlenmelidir.
Elbette benimsenecek olan kültürler hem toplumumuzun yapısına uygun olmalı ve
hem de aklı salim kişiler tarafından bu kültürler kabul edilmelidir.
Eğer bir toplumda idrak ve şuur yerini taassup ve inada
bırakmış ise o toplum değerlerini kaybetmeye mahkûmdur. Zira insan sorumluluk
sahibi bir varlıktır. Bu özellik hem ferdi olarak ve hem kurumsal olarak Allah
tarafından insanoğluna bildirilmiştir.
Değerler toplumumuzun ve insanlığın gerçekleri olup, sahip
çıkılmadığı zaman ferdi ve kurumsal olarak hayatımızın her alanında karşımıza
çıkarak hayatımızı negatif olarak etkileyecektir. Bu karşılaştığımız değerler
mekân ve zaman şartlarına göre uygulanmadığı an toplum olarak kaybetmeye mahkûm
olunacaktır. Ferdi olarak kişilerin kendileri sorumluluk sahibi olduklarını ve
bu sorumluluğun bilincinde olup ilk önce kendilerinin bu değerlere sahip
çıkması, insanlık toplumunun kaybolmayan değeri olacaktır.
Selam ve dua ile...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder