28 Aralık 2012 Cuma

Kaybolan Değerler

Her toplum içerisinde bir takım değerler bulunmaktadır. Bu değerler bazen bireysel bazen de toplumsal değerler unvanıyla adlandırılır. Bireysel değerler insanların birbirlerine karşı tutum, davranış sevgi ve saygı ilkesine bağlıdır. Toplumsal değerler ise hak hukuk çerçevesinde, adalet uygulamakla topluma karşı duyulan vazifelerdir.

Değer, kişi ve toplumun birbirleri üzerindeki insani haklarından ibarettir. Bu değerlere sahip çıkılmadığı müddet sağlıklı bir yaşam ve toplum asla düşünülemez. Bu değerlere sahip çıkılmadığı andan itibaren ne geçmiş tarih ne şimdiki zaman ve ne de gelecek zaman herhangi bir önem ifade etmeyecektir. Zira değerler yaşam şekilleriyle doğrudan ilişkilidir.
Toplumun müptela olduğu ve bir kanser hastalığı gibi içimize işleyen değer kaybı ise ahlaki ve itikadı değerlerdir. Elbette bu değerler sadece İslam profilinden bakılmamalıdır. Zira ahlak sadece dinin emirlerinin yanı sıra insan hayatında yaşam ekolleri alanlarında bire bir insanın karşılaştığı olaylara bağlıdır. Kişinin karşılıklı diyalog kurması veya tarafların kendileri için beklenti içerisinde bulundukları sevgi ve saygı ilişkisi bu gibi değerler sadece din ile sınırlı değildir.
Değerlerin insan yaşamında rolünü kaybetmesini etkileyen sebepler arasında ilk olarak duyarsızlık ve tembellik yer almaktadır. Çünkü duyarsızlık ve tembellik kişi ve toplumun iradesine bağlı olup nefsi isteklerin emirlerine tabi olmaktan geçmektedir. Bu ve bunun gibi etkenleri bir araya getirdiğimizde toplumumuza malolan değerleri kaybetmiş oluyoruz. Daha açık bir ifadeyle kişinin duyarsız olması halinde bugün kaybetmiş olduğu değerler yarının dünyasında yeni neslin de taviz vereceği değerler ile bir araya geldiğinde, toplumumuz içerisindeki değerler kaybolmaya yüz tutmuş olacaktır.
Müptela olduğumuz fakat nedense hep görmezden geldiğimiz önyargı ve hazımsızlık konusu hayatımızın her alanına kök salmış bulunmaktadır. Kişinin kıyafeti, duruşu, dili, kültürü ve hatta daha ileri gidelim inancını önyargıyla eleştirip ona karşı hazımsızlığımızı en belirgin sıfatlarla karşı tarafa göstermekteyiz. Bu fiilin mukabilinde hangi aklı salim insan sağlıklı bir diyalog, iletişim, sevgi ve saygı çerçevesinde sağlıklı toplum yapısı düşünebilir. İnsan her ne kadar hayatında önyargıyla hareket ederse kendisini ve fikirlerini kimse ve hiçbir toplum kabul etmeyecektir. Bu tür önyargılar olduğu müddetçe toplum bunu hazmedemeyecek, buda gelecek yeni neslin kaybolan değeri olarak kayıtlara geçecektir. Hâlbuki önyargıyla davranmak hem İslam dininde kınanmış ve hem de sosyal toplum tarafından kabul edilmemiş bir gerçektir.
Bugün toplumumuzda karşılaştığımız kaybolan değerler arasında bir diğer konu ise diyalog konusudur. İster kendi çevremizde, ister yabancı bir toplum içerisinde olsun diyalog sıkıntısıyla karşılaşıyoruz. Artık insanlarla hangi dille ve üslupla konuşması gerektiğini unutmuş durumdayız. Bulunduğumuz çevreyi göz ardı ederek karşımızdaki insanın düşünce ve fikirlerini umursamadan kendi düşünce ve fikirlerimizin doğruluk payını düşünmeden karşımızdaki kişiye dayatmaya çalışıyoruz. Bundan dolayı sağlıklı bir diyalog kuramıyoruz. İşte yaşantımızın her karesinde önümüze çıkan bu profiller hayatımızda kaybolan değerlerin bir göstergesi olarak yerini alıyor.
İnsan yaşadığı ortama ayak uyduracak diye bir tabir söz konusudur. Elbette bu genelleme yanlıştır. Zira toplumun yanlışları ve yanılgıları olduğu zaman kişinin de bu yanlış ve yanılgılara tabi olması akıl dışı bir hareket olacaktır. Fakat insan yaşamış olduğu toplumun kültür yapısını çok iyi bilmeli ve değişik kültürlere karşı benimseyici rolü üstlenmelidir. Elbette benimsenecek olan kültürler hem toplumumuzun yapısına uygun olmalı ve hem de aklı salim kişiler tarafından bu kültürler kabul edilmelidir.
Eğer bir toplumda idrak ve şuur yerini taassup ve inada bırakmış ise o toplum değerlerini kaybetmeye mahkûmdur. Zira insan sorumluluk sahibi bir varlıktır. Bu özellik hem ferdi olarak ve hem kurumsal olarak Allah tarafından insanoğluna bildirilmiştir.
Değerler toplumumuzun ve insanlığın gerçekleri olup, sahip çıkılmadığı zaman ferdi ve kurumsal olarak hayatımızın her alanında karşımıza çıkarak hayatımızı negatif olarak etkileyecektir. Bu karşılaştığımız değerler mekân ve zaman şartlarına göre uygulanmadığı an toplum olarak kaybetmeye mahkûm olunacaktır. Ferdi olarak kişilerin kendileri sorumluluk sahibi olduklarını ve bu sorumluluğun bilincinde olup ilk önce kendilerinin bu değerlere sahip çıkması, insanlık toplumunun kaybolmayan değeri olacaktır.
 Selam ve dua ile...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder