Bismillahirrahmanirrahim
''Şüphesiz, biz sana Kevser'i (bol hayrı) verdik.@ Öyleyse sen Rabbine
ibadet et ve (Allah yolunda) kurban kes.@ Şüphesiz, asıl sonu kesik olan, sana
kin besleyendir.'' Kevser Suresi
Hz. Fatima (s.a) zuhuru bekleyen erkek ve kadın müminler için en mükemmel
bir olgu ve örnektir. Hz. Fatima (s.a) yaşadığı kısa hayatında bize, öğrenmemiz
ve örenk almamız gereken çok büyük bir dersler vermiştir.
Hz. Fatima (s.a) Biset'in beşinci yılında Mekke de dünyaya geldikten sonra,
3-4 yaşından itibaren Nubüvvet ve velayet için verdği mücadele tarihin beyaz
sayfalarında kayıt edilmiştir. Hz. Resulüllah'ın (s.a.a) 23 yıllık Risalet, ve
daha sonra İmam Ali'nin (a.s) İmamet ve velayet mücadelesinde hep yanlarında
olmuş, ve batıla karşı durmuştur.
Hz. Resulüllah'ın (s.a.a) alemleri yakan ve Müslümanları hüzne boğan
vefatından sonra, Hz. Fatima'nın (s.a) 75, veya 95, günlük kısa yaşamında,
zamanın İmam'ına ne denli bağlı olduğunu, ve Velayet uğrunda nasıl mücadele
ettiğini ortaya koymuş, ve bizlere ise Allah'ın hücceti İmam-ı Zaman Hz. Mehdi'ye (a.f) itaat etme
noktasında kayıtsız kalmamamız gerektiğini öğretmiştir.
Hz. Fatima(s.a) Allah'ın Hz.
Resulüllah'a (s.a.a) bereket kaynağı, bol hayrı ve kevser hediyesidir. Kur'an-ı
kerim şöyle buyuruyor: '' Şüphesiz, biz sana Kevser'i (bol hayrı)
verdik.'' yani Fatima Hz. Resulüllah'a (s.a.a) hediye, müminlere
muhabbet, sevgi, tutku ve insanlığa büyük bir olgu ve örnektir. Hz. Fatima
(s.a) masumedir, Nübuvvet ve Vilayet'in nurlu ırmağından, masumların bereketli
hayatından eğitim almıştır.
Vahyin bağrında aldığı gaybi eğitimle İmam Hasan, İmam Hüseyin ve Hz.
Zeynep gibi evlatlar yetiştirerek seçkin bir anne, sorumluluğunu tam anlamıyla
yerine getiren eşsiz bir eğitici öğretmen, ve her çağın insanına örnek
olabilecek en mükemmel bir şahsiyettir. Hz. Fatima'nın (s.a) örnek oluşu o
denli derin ve etkileyicidir ki Allah'ın Hücceti zamanın imamı Hz. İmam Mehdi
(a.f) kendisinin örenk aldığı en seçkin şahsiyetin annesi Hz. Fatima (s.a)
olduğunu buyurmaktadır.Bu anlamda İmam Mehdi (a.f) şöyle buyuruyor: ''Ceddim;
Hz. Muhammed.! (s.a.a) kızı Fatima (s.a) benim için seçkin ve güzel bir
örnektir.''
Hz. Fatima (s.a) İslamı öz ve sade yaşamada tek örnektir. Harika bir anne,
mükemmel bir eş, çocuklarına eksiksiz bir eğitimci, komşularıyla sorunsuz
yaşamayı bilen, en değerli varlıklarını mühtaç kimselerle paylaşan,
başkalarının ihtiyaçlarının karşılanması için rabbine dua eden, geceleri
ibadet, gündüzleri oruçlu ve aile işlerine yardımcı olan, iffet ve haya abidesi
olarak mükemmel ve Rabbine seçkin bir kul özelliğne sahip hanımdır. Sosyal
hayatta toplumsal huzurun, güvenin ve itimadın Rabbine itaat etmekten geçtiğini
bilen, Allah'ın celal ve cemal sıfatının tecellisidir.
Eşsiz Bir Örnektir
Hz. İmam Hüseyin'den (a.s) günümüze kadar vazifesini liyakatıyla yerine
getiren müminler gibi, bugün bizlere düşen vazife ve sorumluluk, Hz. İmam
Mehdi'nin (a.f) zuhuruna zemine oluşturmaktır. Çalışmalarımız samimiyet ve
sadakat üzerine oturmalıdır. Eğer bu doğrultuda Allahın rızasını baz alarak
başarılı olmak istiyorsak, birinci derecede Hz. Fatima'ya (s.a) sadakat ile
bağlı kalmalıyız, O,nun hayat felsefesini kendimize prensip edinmeliyiz, ve onu
örenk almalıyız. Bu olgunun özü Allah'ın Hücceti ve Asrın İmamı Hz. İmam
Mehdi'nin (a.f) zuhurunu beklemektir.
Hz. Fatima.! (s.a) biz müslümanların; Tevhid'in, Nubüvvet'in ve Velayet'in
hakikatını kavrayıp anlamamız için 18 yıllık kısa ömrünü feda etti. Bütün bu
zorluklara ve acılara katlanarak fedakarlık yaptı. Çünkü Hz. Fatima (s.a)
kendisi zamanın İmamı İmam Ali'ye kayıtsız şartsız bağlıydı. İrtibat ve
diyalokta kusur etmemiştir. ve asla irtibatını İmamından kesmemiştir.
Yaptıklarıyla bizim de Asrın İmamına itaatkar olmamızı, irtibat ve
diyaloklarımızı kesmememizi istemiştir.
Bunu bize isbat etmek için Peygamber'in (s.a.a) vefatından sonra 75 veya 95
günlük hayatında Velayetten nasıl difa ettiğini fiili olarak göstermiştir.
Bizim nasıl İmamı Zamana sahip çıkmamız gerektiğinin dersini vermiştir. İmam
Ali'nin (a.s) velayet hakkı gaspedildiği
zaman Hz. Fatima'nın nasıl mücadele ettiğini tarihin beyaz sayfalarında
görmekteyiz. Öyleki; Sakife ehli İmam
Ali'yi (a.s) Mescid-i Nebeviye götürüp biat almak istediklerinde Hz. Fatima
(s.a) ceddinin mescidine geldi ve haykırarak şöyle buyurdu: ''Eğer şuan
İmam'ım Ali bin Ebu Talib'i serbet bırakmaz iseniz vallah-i başımı açıp
Allah'tan nifrin diliyeceğim'' bu sözden hemen sonra Mescidin direklerinin
sallandığını müşahade edem İmam Ali (a.s) Selman'i Farsi'ye buyurdu: Ya Selaman
git Fatima'yı al götür eve ve söyle böyle birşey yapmasın Resulüllah (s.a.a)
sabırlı olmamızı buyurmuştur. Burda dikkat edilmesi gereken husus Hz.
Fatima'nın haksızlığa karşı çıkışında ki söylem eşim, amcam oğlu veya yakın
akrabalık söylemi değildir. Bu haykırışta tek bir hedef vardır, Hilafet
saltanatına karşı velayet ve İmameti savunma haraketidir.
Hz. Resulüllah'a, (s.a.a) O,nun Halifesine Vefasızlık VeZulüm Devam
Etmektedir
Hz. Rsulüllah'ın (s.a.a) vefatından sonra Hz. Fatima'ya (s.a) sordulular;
''Geceyi nasıl sabahladın?. Buyurdu: Geceyi zor ve sıkıntılar içinde
sabahladım. Öyel bir gece geçirdim ki Allah Resulü (s.a.a) hayatta yoktu, O
Hazretin halifesine büyük zulüm edilmektedir''. Evet bugün de konum
aynıdır. Hz. Resulüllah (s.a.a) hayatta değildir. Müslümanlar hakkı tanımakta
acizdir. O,nun vasisi ve halifesi olan İmam Mehdi'ye (s.a) bilinçli veya
bilinçsiz büyük bir zulüm yapılmaktadır.
İftitah Dua'sında şöyle diyor: ''Allah'ım Hz. Resulüllah'a yapılan
vefasızlıktan ve gaybette olan İmamı-Zaman'ın gaybetin( yanlızlığın)dan sana
şikayette bulunuyoruz''.
Bu Asrın, Hz. Fatima (s.a) döneminden hiç bir farkı yoktur. Bize düşen en
büyük vazife bugüne kadar müslümanların Hz. Resulüllah'a (s.a.a), İmam Ali'ye
ve onbir evladına yaptıkları vefasızlığa ve reva gördükleri zulüme, ortak
olamamız için, Asrın İmamı Hz. Mehdi'ye (a.f)tıpkı Hz. Fatima'nın (s.a) İmam Ali'ye (a.s)
bağlılığı, vefalı tutumu, davranışı gibi olmalıyız. Velayet düşmanlarına karşı
verdiği onurlu mücadeleyi senbol edinmemiz gerekiyor. Hz. Fatima'nın Velayet
düşmanlarına karşı davranış gösterdiği gibi davranmak ve mücadele ettiğ gibi
mücadele etmeliyiz.
Hz. Fatima (s.a) İmamete ve velayete iman etmiştir. İmam Ali'ye (a.s)
yapılan vefasızlığın ve zulmün
karşısında onurlu bir direniş göstererek, İmamını canı pahasına mudafa
etmiştir. Dolayısıyla İmamı-Zamanın yolunu bekleyen ve zuhuru için mücadele
eden bizler Hz. Fatima'dan nasıl bir ders ve örnek alınması gerektiğini
bilmeliyiz. Hz. Fatima (s.a) bizlere İmamı-Zamanı hayatımıza nakış gibi işleyip
unutmamamız gerektiğini öğretti.
Babası yeni vefat etmişti, yüreği yaralı acısı taze ve büyüktü. Eşi İmam
Ali'yi (a.s) her anlamda hırpalayıp illa biat etmelsin baskısı yapılaktaydı.
İmam Ali biat etmemeğe direndikçe Hz. Fatima (s.a) bunun için bedel ödüyordu.
müslümanlar öyle bir vefasızlık ve ihanet içine girmişti ki, gözleri makam ve
hırstan başka hiç birşey görmüyordu: Hz.
Resulüllah (s.a.a) babasının annesi dediği, müslümanlara Kur'an ile beraber
büyük emanet olarak sunduğu Ehl-i beyt'ten olan kızına şöyle buyurmuştu:
''Ya Fatima senin rızan Allah'ın rızası, ve gazabın Allah'ın gazabıdır, ya
Fatima seni seven beni sevmiştir, ve beni seven Allah'ı sevmiştir, seni inciten
beni incitmiştir, beni inciten Allah'ı incitmiştir''. Hz. Resulüllah'ın (s.a.a) bu açık sözüne ve
nasihatına rağmen müslümanlar nasıl büyük bir ihanetin içinde olduklarını
bilmiyorlardı. Allah Resulü'nün vefatından hemen sonra Medine halkı Peygamber
kızı Hz. Fatima'ya ne selam veriyordu, ne Fatima'nın selamını alıyordu. Böyle
bir ortamda Hz. Fatima bütün bu zorluğa ve sıkıntıya rağmen, Allah'ın velisi
Resulüllah'ın (s.a.a) halifesi olan İmam Ali'nin velayetini ve İmametini can
siparane savunuyordu.
Biz dünyaya adaleti, güvenliği, huzuru, mutluluğu, sosyal dayanaşmayı ve
gerçek Muhammedi dini getirip hakim kılacak Hz. Mehdi'yi (a.f) ve Mehdeviyet
mektebini hakkıyla tanımalıyız. O,nun gelişinin zeminesini hazırlamalıyız.
Çünkü mektebin davası evrensel ve çok büyük bir davadır. Günümüz Asr'ın, Hz.
fatima'nın Asr'ıyla benzerlikleri vardır. Yani o gün Ümmet Hz. Resulüllah'a
nasıl davrandıysa bugün ümmet O,nun halifesi ve zamanın İmamı Hz. Mehd'ye (a.f)
aynı oranda davranmakta ve vefasızlık etmektedir. İmamı Zamanın yolunu bekleyen
bizlerin vazifesi nedir? Hz. Fatima (s.a) mücadelesiyle nasıl örenk olmuştur,
bu konuda ona bakmalıyız.
Bizim Hz. Fatima'dan (s.a) almamız gereken en büyük ders ve örnek Mehdeviyyet mektebini gerçek anlamda
tanımamızdır. Hz. Mehdi'nin (a.f) zuhuruna zemine oluşturmak için ihlas ve
ciddiyetle çlışmamızdır. Hz. Fatima'nın (s.a) seçenekleri vadı. Bugün bizler bu
seçenekleri örenk almalıyız. Hz. Fatima'nın (s.a) seçeneklerinde haksızlığı ve
batılı onaylayacak sessizliğe karşı konuşma ve haykırış vardır. karanlık yolu
hilafet saltanatına karşı aydınlık yolu İmamet ve velayetullah vardır. dünya
çıkarına karşı ahiret saadetini tercih etme vardır. Eğer Fatima'i olmak
istiyorsak bu nurlu ve bereketli örnekleri olgu edinmeliyiz.
İmam Mehdi'ye (a.f) her anlamda ihtiyacımız vardır. bizlerin asıl vazifesi
Hz. Mehdi'yi (a.f) marifet ( hakkı) ile tanımaktır. Çünkü Hz. Fatima (s.a)
İmamını marifet (hakkı) ile tanımıştır. Velayet ve İmamet'e sahip İmam'ından
yoksun yaşamak istemiyordu. yaptığı her işde İmam'ına ihtiyaç duyuyordu.
İmamıyla konuşmadan hiç birşey yapmıyordu, biliyordu İmamına konuşmadan
yapacağı herşey, tıpkı cahiliye döneminde insanların yaptıkları gibi geçersiz
ve anlamsız olacaktı. Oysa bizler hayatımızın hiçbir noktasında ve yaptığımız
hiçbir işde ne İmamı Zamanı anmaktayız. nede o,na ihtiyaç duymaktayız. Bazı
Şia'lar ise İmam Mehdi'ye (a.f) ne gerek ve ne ihtiyaç vardır diye itiraz
etmekteler. Oysa ilk olarak Mehdeviyyet konusunun anlaşılması gerekiyor, bizim
Hz. mehdi'ye (a.f) olan ihtiyacımız yediğimiz yemekten ve aldığımız nefesten
çok daha önemli ve ihtiyaçdır.
Hz. Fatima (s.a) konun hassaslığını o denli kavramış ve anlamıştı ki tokat
yemesi, kapısının yakılması, kapı arkasında bırakılarak kaburgalarının
kırılması, paslı çivilerin kaburgalarına saplanması ve altı aylık çocuk
düşürmesi imamına sadakatla bağlılığının bedelinin ödenmesiydi. Darbelerin
getirdiği onca acı, sıkıntı, dert ve ıztıraba rağmen asla İmamına yapılan
haksızlık ve zulüme sessiz kalmamış ve canı pahasına savunmuştur. Hz. Fatima (s.a)
biliyordu İmamın hayatındaki fonksiyonunu,
İmam'a olan velayet bağlılığı kendisine sorumluluklarını
hatırlatıyordu.
Zuhuru bekleyen müslümanların birinci vazifesi Asr'ın İmamını hakkıyla
tanımasıdır. İmamın insan hayatında ki fonksuyonunun ne olduğunu bilmesi ve
anlamasıdır. Müslümanlar bu sorunun cevabını bulmalıdır.''İmam-ı Zamanın insan
hayatında ne gibi rölü ve fonksiyonu vardır?. Bizimle olan irtibat ve diyaloğu
hangi seviyededir?. Biz bu iki sorunun cevabını bulamadığımız sürece bizim
İmamın içinde olmadığı bir hayatın, Hayat'i tayyibe (temiz hayat) olması mümkün
değildir.
Aslında Hz. Fatima (s.a) şöyle bir mesaj verdi bizlere; Ben..!! Masum ve İmamet (velayet) sahibi
İmam'ım Ali'den (a.s) difa ettim. Sizler; çocuklarım hasan ve Hüseyin 'den (a.s)
oğlum Hz. Mehdi'ye kadar tüm imamların hayatını hakkıyla yaşamak için
fedakarlık yaptım. Sizler bu fedakarlığın karşısında sakın oğlum Hz. Mehdi'nin
(a.f) elini bırakıp onu yanlız ve garip koymayın. Oğlum Hz. Mehdi'nin elinden
tutun ve onunla beraber temiz hayat (hayatı teyyibe'yi) yaşamak için mücadele
edin. Başkaları İmamı Zamanı tanıyıp onu kendi hayatına endekslemeden, sizler
hayatınızda ve yaşamınızda oğlum Hz. Mehdi'yi canlı yaşayın. yani oğlum Hz.
Mehdi'nin Mehdeviyyet mektebi ve kendisi sizler için bir hayat kültürü
olmalıdır.
Hz. Fatima'nın (s.a) Velayet İçin Fedakarlığı Tartışılmazdır
Hz.Fatima şecereyi teyyibe ağacının İsmet'i Kübrasıdır. Bu makamı Peygamber
kızı oluşu hasabiyle değildir. Hadis-i Kudsi; Allah Hz. Resulüllah'a (s.a.a)
şöyle buyuruyor: ''Ey habibim eğer sen olmasaydın kainatı yaratmazdım'' Allah'ın
bir şeye ihtiyacı yoktur. her şeyi Habibi Hz. Resulüllah (s.a.a) için
yaratmıştır. Hz. Fatima'yı (s.a) Kevser (hayrı bol) bereket kaynağı vermiştir.
Hz. Ali'nin (a.s) eşi, İmam Hasan, İmam Hüseyin ve Hz. Zeyneb'in annesidir,
bununla beraber alemlerin hanım efendsidir, ve bu çok büyük bir makamdır. Hz.
Fatima (s.a) olmasaydı Peygamberler gibi Hz. Resulüllah'ta (s.a.a)
yaratılmayacaktı. çünkü her değer bereket kaynağından yaratılmıştır.
Hz. Resulüllah (s.a.a) şöyle buyuruyor: ''Allah Arşı yaratmadan önce Hz.
Fatima'nın nurunu yarattı''
İmam Cafer Sadık (a.s) şöyle buyuruyor: ''Allah İmam Ali'yi (a.s) Hz.
fatima (s.a) ve Fatima'yı da Ali için yaratmasaydı, gökte ve yerde hiç kimse
onlara uygun bulunulmayacaktı''
Eğer Peygamberler Hz. Fatima'nın makamını öğrenip tanıyamasalardı asla
Nübuvvet makamına seçilemezlerdi. Eğer O,nun marifet kaıpısını çalmasalardı
Risalet makamına sla ulaşamazlardı. Akıl gerçek anlamda O,nun makamını
kavramada yetersiz kalıyor. Çünkü kimsenin anlayamadığı bir süreçte herkesin
batıldan tırstığı bir ortamda o velayetin hakkını savunma adına var gücüyle
haykırdı. Sakife saraycılarına yeri gökyüzünü daretti. onun için çareyi Hz.
Fatima'yı şehid etmede buldular güya kurtulmaları için.
Velayet Allah'a ait olan bir makamdır. Allah'ın sıfat ve isimleri kendi
zatındadır. Bu sıfat ve isimleri tecelli etmek için temiz bir kalp ve mekan
ister, masumların zatı, esrar'i İlahidir. velayet o esrari İalhi de tecelli
bulmuştur.
Eğer Peygamberler İmam Ali'nin (a.s) velayet ve imametini kabul
etmeselerdi, Nübuvvet ve Risalet makamına oturmaları sözkonusu olmayacaktı.
Allah velayet'iyle böyle istemektedir. O,nlar insanları ancak Allah'ın
velayetiyle gerçek daveti yapabilirlerdir. Şeytan ve Tağut'tan kurtulmaları
için velayet şarttır. Çünkü velayet'in olmadığı yerde tağut ve Şeytan vardır.
Velayeti kabul etmeyen ancak tağut ve Şeytanı kabul etmiştir. Tağut ve
Şeytan'ın velayeti nur değildir. Tek nurlu vilayet ve esas velayet
''Allah'tır'' dolayısıyla velayeti kabul etmeyen Allah'ı kabul etmemiştir,
Allah'ı kabul etmeyen direkt Tağut ve Şeytanı kabul etmiştir.
Hz. Fatima (s.a) tağut ve Şeytan düşüncesine ve zihniyetine karşı verdiği
mücadele neticesinde şehid olmuştur. Hz: Fatima'dan alacağımız en büyük ders
zamanımızın zalim Emperyal devletlere, Siyonist çetelere, Tekfirci Vehhabi ve
selefi terör iç güdüsü taşıyan Şeytani yobazlara karşı,velayet ve velayeti
Fakihi savunmamızdır. Velayet Allah'ın kendisidir. İmam Humeyni (r.a) şöyle
buyurdu: velayeti fakih Hz. Resulüllah velayet'inin kendisidir. Tüm insanlığa
velayet hakim olmalıdır. Velayet Allah ile kullar arasında ki iletişim ve
irtibat bağıdır. Velayet'i Fakih bu bağı sağlamlaştıran temel etkendir. Eğer
velayet, İmamet ve velayeti fakih topluma hakim olmazsa Şeytan ve Şeytanın
velayeti hakim olur, bugün dünyada toplumlara hakim olan şeytani velayet olduğu
için zulüm, katliam, adaletsizlik, cinayet, tecavüz ve korku impratorluğu
kurulmuştur. bu sistem yaratılış felsefesine aykırıdır.
Velayeti Fakih insanların hem dünyasını ve hemde ahiretini organize eden
bir kur'an-i anayasadır. bunu % yüz kabul etmeyenlerin oruç ve namaz ibadetleri
batıl ve kabul değildir. Hz. Fatima'nın (s.a) velayetin aslına sahip çıkma
noktasında, tağuta karşı verdiği mücadelenin örneğini bizlere icraat olarak
göstermştir. bizler akıl sahipleri şunu anlamamız gerekiyor ki Hz. Mehdi (a.f)
veliyullah'tır. Yani velayet sahibdir.velayetin aslıdır. Velayet bayrağı,
velayet-i fakih makamında bulunan rehber İmam Hamenei'nin elindedir. Bu bayrak
rehebrin eliyle İmamı Zamana teslim edilecektir inşellah.
Vesselamun Aleykum Varehmetullah-i Vabere Katuhu
Ellahumme Accil-liveliyyikel Fereceh-u
Tevekkül EROL
29,03,2016
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder