Bismillahirrahmanirrahim
Sorunları Halletme Metodu
Şu ana kadarki öngörülere baktığımızda gaflet hastalığının tedavisine başlama yollarının araştırılıp bulunması
gerektiğini ve hastalığı tanımadan
tedavi metodu uygulamanında mümkün olmadığını görmekteyiz. Kur'an-ı Kerim bu
hastalığın tedavisinin iki aşamayla mümkün olabileceğini belirtmektedir.
A- İnsanın Her Türlü Günahtan Kendini Koruması
B- İnsanın Her An ve Her Durumda Allah'ı Anması
Öncelikle insan herşeye, her konunun detayına dikkat etmeli ve kendini
günaha götürecek etkenleri tanıyarak kendini korumalıdır. Her bireyin dikkate
alması gereken etkenleri kısaca şöyle sıralayabiliriz;
Kişi öncelikle bulunduğu meclisin konumuna, kimlerle hangi meclislerde
bulunduğuna, konuşma, duyma, yeme-içme, giyinme, hal ve hareketleri gibi
davranış ve yaşayış biçimleine dikkat ve
kontrol etmelidir ki; bu kahredici hastalıktan kurtulmada en büyük tedavi aracı
olan duyduğu ve söylediği sözlerin ne olduğunu bilsin ve ona görede tedbir alabilsin.
Örneğin; oturduğu sofranın yemekleri helal ile mi yoksa haram ile mi
donatılmıştır?, giydiği elbise helal parayla mı, yoksa haram parayla mı
alınmıştır?, giydiği elbise kendisinde kibirli bir hal oluşturuyor mu?. Çünkü
insan giydiği elbiseden, ayakkabıdan, gömlekten hatta bir çoraptan
bile malesef ki kibirli bir hal alabilmektedir. İnsan kibir ve gururun
esaretinde kendini kayıp edebilir, gaflet içerisinde şeytanın esiri olarak
tedavisi zor olmakla beraber bu hastalığı yenme imkanı bulunabliyor. Bu tip
hastalıktan kurtulmanın yegane tedavi yönteminin yolu yukarıda açıkladığımız
hususlara gereken ehemmiyeti vererek dikkat etmesinden geçmektedir.
İnsan her an ve her durumda Allah'ı anmalı ve kurtuluş reçetesini elinde
bulundurmalıdır. Bulunduğu ortamlarda İnsanlara yarar sağlayacak ve Allah'ın
rızasını gözetecek ilmi sohbetleri prensip edinmeli, kalpleri Allah'a
yönlendirme gayreti içerisinde olmalıdır. İnsan eğer sürekli Allah'ın huzurunda
olduğunu bilirse bütün zor işler onun nezdinde kolaylaşacak ve gaflet, heva ve
heves hastalığından güvende olarak Allah'a yakın bir vaziyette olduğunu
görecektir.
Bundan dolayı Kur'an-ı Kerim; insanın Allah'ı anma ve tesbih etme suretiyle
gafletten kurtulabileceğini buyurmaktadır. Her ibadetin belirli bir süreç ve sınırı
vardır, fakat Allah'ı kalben anarak
dile dökmenin herhangi bir süreç ve sınırı yoktur.
Kur'an-ı kerim şöyle buyuruyor: '' Ey insanlar, Allah'ı çok çok anın
ve onu sabah akşam, tenzih edin.'' Ahzab / 41-42
Allah'ı çok anan kimse O'na yakınlaşmada meleke halini alır ve ahlakın
fazilet değerlerini kazanmış olur, böyle bir insan artık özel bir konuma sahip
olmuştur çünkü bu hal ile ibadetin anlamını ve değerini kavrar, ve Allah'la
birebir sohbet etme güzelliğine sahip olur, yani bir insan normal ibadetin
dışında bile Allah'ı sürekli anıyorsa özel bir kimse konumundadır. Bu insanın
başkalarıyla olan farkıda böylelikle ortaya çıkmış olur. Örneğin başkalarının
namaz halinde aklı fikri başka şeylerle meşgulken bu insan namaz kılarken
kendini Allah'ın yanından başka biryerde olmadığını görebilmektedir ve ne mutlu
böyle insanlara ki bunlar sürekli namaz halini almışlardır.
Allah'ı anmak hayırdır, bu yolda cihad ederek Allah'a biraz daha
yakınlaşabilirse sonsuz bir mükafata sahip olacaktır.
Kur'an-ı kerim şöyle buyuruyor: '' Kim, bir iyilikle gelirse yaptığı
iyilikten de hayırlı bir mükafat var O'na ve onlar, o günün şiddetli
korkusundan emindirler.'' Naml / 89
Yine buyuruyor: '' Kim bir iyilikle Allah'ın kapısına gelirse ona,
yaptığının on misli mükafat verilecektir ve kim bir kötülükle gelirse ancak ona
karşılık ve onun misli bir ceza ile cezalandırılacaktır ve onlara
zulmedilmeyecektir.'' An'am / 160
İnsan zahmet çekip günaha düşmemek için kendini bir saat kontrol ederse,
Allah onun bir saatlik zahmetinin karşılığında onu koruma altına alarak
kurtuluşa erdirir. Namaz esnasında kendisine zorluk oluşturan bütün hallerden
sıyrılıp büyük bir güven ve ihlasla Allah'a yakınlaşır.
Gafletten Kaçış ( Kurtuluş) Yolu
Allah bütün evreni sadece bir fazilet iradesiyle idare etmektedir,
dolayısıyla evreni hem Tekvin-i
(yaratılış) olarak terbiye etmekte, hemde Teşri-i ( fiili) olarak
hidayet edip kemale erdirmektedir. Kur'an-ı Kerim evrenin Tekvin-i hususuna
şöyle buyuruyor: ''Ve bizim emrimiz birdir, ancak bir
göz kırpış, bir göz yumup açış gibi tezdir.'' Kamer /50
Yani biz tek bir emirle evreni yönlendirmekteyiz. Ve yine buyuruyor; ''De
ki; Ben size tek bir öğüt vermedeyim ancak; İkişer ikişer, teker teker kalkın
da sonra bir düşünün ki sizinle konuşanda deliliğe ait bir emare bile yok; O,
ancak ve ancak, şiddetli bir azaptan önce sizi korkutan biri.'' Sebe / 46
Burada ki ayetten anlaşılan anlam ben bir konuşma ve nasihatla insanoğlunu
terbiye etmekteyim, yeterki siz Allah için kıyam edin ve ibadetlerinizde samimi
olun.
Ruhlarını temizlemek isteyen kimselerin söylem ve eylemleri ilk olarak
ayağa kalkış, yani uyanık ve basiret
sahibi olmaktır. Eğer bir insanda bu bilinç vasfı olmazsa o kişi hala gaflet
uykusunda uyuyor demektir. Dolayısıyla gaflet uykusunda uyuyan insan ne ayağa
kalkabilir ne de yürüyebilir, şayet olası bir depremde oturduğu ev ansızın ve
malesef henüz gafletten uyanamadan onun
başına yıkılır veya sel gelirse o
haliyle boğulup cesedi suda bulunur. İnsan yaşamını idame ettirirken bir saniye
sonrasının bile ne olacağını bilemeyişi ve öncesinde de ne yaşayacağının belli
olmayışından ötürü her daim uyanık ve basiret sahibi olmalı ve gelebilecek her
türlü tehlikeyi önceden kavrayıp, önlemini alarak tehlikelerden korunmalıdır.
Gaflet uykusunda olan insan ölü gibidir. İmam Ali (a.s) şöyle buyuruyor: ''Uykuda
etkisizleşen akıl gibi gaflet içerisinde olan insanın varlığından Allah'a
sığınıyorum.''Aklı kavramayan insan ancak gaflet içerisinde olan kimsedir.
Bu gafletten kurtulmanın yolu Allah'ı zikir etmek ve sünneti nebeviyi eksiksiz
yerine getirmekle mümkündür. Beş vakit namazı zamanında ve bilincinde kılmak
insanın gafletten kurtulmasının en büyük ilacı ve tedavi yöntemidir.
Kur'an-ı kerim şöyle buyuruyor: ''Şüphe yok ki ben öyle bir Allah'ım,
yoktur benden başka tapacak, bana kulluk et ancak ve namaz kıl beni anmak
için.'' Taha / 14
Namaz kılan mümin rabbiyle münacaat etmektedir, namaz esnasında temiz
elbise giymek ve güzel koku sürmek, namazdan sonra 34 defa Allah'u Ekber, 33
defa Elhamdulillah, 33 defa da Subhanallah tesbih zikrini okumak insanın ruhunu
temizler ve manevi terbiye eder. Bu zikir insanı tüm maddi ve manevi
hastalıklardan koruduğu gibi dünya ve ahiret sıkıntılarından da korumaktadır.
Çünkü bu zikri Hz. Resulullah (s.a.a) belirtilen sebeplerden dolayı mübarek
kızı Hz. Fatıma'ya (s.a) öğretmiştir. Gafletin en büyük tedavisi olan bu tesbih
zikirini sürekli okumak sünnettir.
Bu zikirler İnsanı Allah'a yaklaştıran, irtibat kurup iletişim sağlayan
zikirlerdir. Allah bu zikirlerle maneviyatını geliştirip ve güçlendiren müminin
yanındadır. Kur'an- ı Kerim şöyle buyuruyor: '' Öyle bir mabuttur ki
gökleri ve yeryüzünü altı günde yaratmıştır da sonra arşa hakim olmuştur,
bilir, ne girerse yere ve ne çıkarsa ordan ve ne yağarsa gökten ve ne yağarsa
oraya ve o, sizinledir nerede olursanız, ve Allah, ne yapıyorsanız görür.''
Hadid / 4
Ve yine şöyle buyuruyor.''Görmez misin ki Allah, şüphe yok ki bilir
ne varsa göklerde ve ne varsa yeryüzünde; üç kişi gizli konuşmaz ki o,
dördüncüleri olmasın ve beş kişi yoktur ki altıncıları, o olmasın ve bundan
daha az ve daha çok olsalar da o, onlarla beraberdir nerde olurlarsa, sonra da
kıyamet günü, ne yaptılarsa onlara haber verir; şüphe yok ki Allah, her şeyi
bilir.'' Mucadele / 7
Mümin bir insan nerede olursa olsun Allah onunladır. Allah'ın müminle
beraber olması müminin yücelmesi ve makam sahibi olması demektir. Allah'ın bazı
sıfatlarına has olan yücelik ve izzet makamı mümine de şamil olur, mümin
Allah'ın yüceliği karşısında ibadetinin ilk duruşunda tekbir getirerek O,nun
her sıfattan münezzeh olduğunu ikrar etmektedir, mümin O,nun münezzeh oluşunu
zikrettikçe yücelik ve izzet makamına ulaşır, dolayısıyla yapılan bu amel
müminin ne kadar yüce ve izzet sahib bir varlık olmaya eriştiğinin
göstergesidir.
Bu nedenledir ki Allah her şartta
müminledir, kıyama duruşunda, rükuda, secdede bedenin yedi azasının yere
kapanışında ve başını göğe kaldırışında, tıpkı bir apartmanın, yüksek bir dağın
üzerine çıkarcasına gerçek manada Allah'ın yüce ( kibriya) makamı müminde
tecelli eder, ve o yüceliği müşahede etme şerefine ulaşır, Allah'ın kibriya
makamının karşısında tekbir getirmekle gerçekleri bulur, bunu anlamadan namaz
kılan bir çok müslüman malesef gafletten
kurtulamamıştır. Hz. Resulüllah (s.a.a) her anlamda gafletten arınmış yüce bir
şahsiyettir. Ona iman getiren her müslüman kendisinin ağır bir
sorumluluk altında olduğunu bilmelidir.
İnsanın en güzel durumu ibadet halinde ki münacaat durumudur, namaz,
münacat ve dua'nın tecelligahıdır.
Bir hadis-i şerif de şöyle buyurmaktadır; Allah'a münacat ve dua eden bir mümin, münacat ve
dua'nın lezzet ve önemini kavrayıp anlayabilseydi, namazın bitmesini asla
istemezdi, insanın çok samimi bir dostuyla muhabbet ettiğinde muhabbetin
bitmesini istemediği gibi, yani çok sevdiği bir dostuyla lezzet alarak yaptığı
tatlı muhabbetin bitmesini istemeyip ve
herhangi bir yorgunlukda hissetmemesi gibi, ibadetin tadını gerçek manada
anlayıp hisseden insanda yaptığı ibadetin bitmesini asla istemez.
Vesselamun Aleykum Varehmetullah-i vabere katuh-u
Ellahumme accil-liveliyyikel Fereceh-u
Tevekkül EROL
28,09,2015
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder