18 Ekim 2015 Pazar

Allah'a Ulaşmanın Yolları-5

Bismillahirrahmanirrahim

Sorunları Halletme Metodu
Şu ana kadarki öngörülere baktığımızda gaflet hastalığının tedavisine başlama yollarının araştırılıp bulunması gerektiğini ve hastalığı tanımadan tedavi metodu uygulamanında mümkün olmadığını görmekteyiz. Kur'an-ı Kerim bu hastalığın tedavisinin iki aşamayla mümkün olabileceğini belirtmektedir.
A- İnsanın Her Türlü Günahtan Kendini Koruması
B- İnsanın Her An ve Her Durumda Allah'ı Anması

Öncelikle insan herşeye, her konunun detayına dikkat etmeli ve kendini günaha götürecek etkenleri tanıyarak kendini korumalıdır. Her bireyin dikkate alması gereken etkenleri kısaca şöyle sıralayabiliriz;
Kişi öncelikle bulunduğu meclisin konumuna, kimlerle hangi  meclislerde  bulunduğuna, konuşma, duyma, yeme-içme, giyinme, hal ve hareketleri gibi davranış ve yaşayış biçimleine  dikkat ve kontrol etmelidir ki; bu kahredici hastalıktan kurtulmada en büyük tedavi aracı olan duyduğu ve söylediği sözlerin ne olduğunu bilsin ve ona görede tedbir alabilsin. Örneğin; oturduğu sofranın yemekleri helal ile mi yoksa haram ile mi donatılmıştır?, giydiği elbise helal parayla mı, yoksa haram parayla mı alınmıştır?, giydiği elbise kendisinde kibirli bir hal oluşturuyor mu?. Çünkü insan giydiği elbiseden, ayakkabıdan, gömlekten hatta bir  çoraptan  bile malesef ki kibirli bir hal alabilmektedir. İnsan kibir ve gururun esaretinde kendini kayıp edebilir, gaflet içerisinde şeytanın esiri olarak tedavisi zor olmakla beraber bu hastalığı yenme imkanı bulunabliyor. Bu tip hastalıktan kurtulmanın yegane tedavi yönteminin yolu yukarıda açıkladığımız hususlara gereken ehemmiyeti vererek dikkat etmesinden geçmektedir.
İnsan her an ve her durumda Allah'ı anmalı ve kurtuluş reçetesini elinde bulundurmalıdır. Bulunduğu ortamlarda İnsanlara yarar sağlayacak ve Allah'ın rızasını gözetecek ilmi sohbetleri prensip edinmeli, kalpleri Allah'a yönlendirme gayreti içerisinde olmalıdır. İnsan eğer sürekli Allah'ın huzurunda olduğunu bilirse bütün zor işler onun nezdinde kolaylaşacak ve gaflet, heva ve heves hastalığından güvende olarak Allah'a yakın bir vaziyette olduğunu görecektir.
Bundan dolayı Kur'an-ı Kerim; insanın Allah'ı anma ve tesbih etme suretiyle gafletten kurtulabileceğini buyurmaktadır. Her ibadetin belirli bir süreç ve sınırı vardır, fakat Allah'ı   kalben anarak dile dökmenin herhangi bir süreç ve sınırı yoktur.
Kur'an-ı kerim şöyle buyuruyor: '' Ey insanlar, Allah'ı çok çok anın ve onu sabah akşam, tenzih edin.'' Ahzab / 41-42
Allah'ı çok anan kimse O'na yakınlaşmada meleke halini alır ve ahlakın fazilet değerlerini kazanmış olur, böyle bir insan artık özel bir konuma sahip olmuştur çünkü bu hal ile ibadetin anlamını ve değerini kavrar, ve Allah'la birebir sohbet etme güzelliğine sahip olur, yani bir insan normal ibadetin dışında bile Allah'ı sürekli anıyorsa özel bir kimse konumundadır. Bu insanın başkalarıyla olan farkıda böylelikle ortaya çıkmış olur. Örneğin başkalarının namaz halinde aklı fikri başka şeylerle meşgulken bu insan namaz kılarken kendini Allah'ın yanından başka biryerde olmadığını görebilmektedir ve ne mutlu böyle insanlara ki bunlar sürekli namaz halini almışlardır.
Allah'ı anmak hayırdır, bu yolda cihad ederek Allah'a biraz daha yakınlaşabilirse sonsuz bir mükafata sahip olacaktır.
Kur'an-ı kerim şöyle buyuruyor: '' Kim, bir iyilikle gelirse yaptığı iyilikten de hayırlı bir mükafat var O'na ve onlar, o günün şiddetli korkusundan emindirler.'' Naml / 89
Yine buyuruyor: '' Kim bir iyilikle Allah'ın kapısına gelirse ona, yaptığının on misli mükafat verilecektir ve kim bir kötülükle gelirse ancak ona karşılık ve onun misli bir ceza ile cezalandırılacaktır ve onlara zulmedilmeyecektir.'' An'am / 160
İnsan zahmet çekip günaha düşmemek için kendini bir saat kontrol ederse, Allah onun bir saatlik zahmetinin karşılığında onu koruma altına alarak kurtuluşa erdirir. Namaz esnasında kendisine zorluk oluşturan bütün hallerden sıyrılıp büyük bir güven ve ihlasla Allah'a yakınlaşır.
Gafletten Kaçış ( Kurtuluş) Yolu
Allah bütün evreni sadece bir fazilet iradesiyle idare etmektedir, dolayısıyla evreni hem  Tekvin-i (yaratılış) olarak terbiye etmekte, hemde Teşri-i ( fiili) olarak hidayet edip kemale  erdirmektedir.  Kur'an-ı Kerim evrenin Tekvin-i hususuna şöyle buyuruyor: ''Ve bizim emrimiz birdir, ancak  bir  göz kırpış, bir göz yumup açış gibi tezdir.'' Kamer /50
Yani biz tek bir emirle evreni yönlendirmekteyiz. Ve yine buyuruyor; ''De ki; Ben size tek bir öğüt vermedeyim ancak; İkişer ikişer, teker teker kalkın da sonra bir düşünün ki sizinle konuşanda deliliğe ait bir emare bile yok; O, ancak ve ancak, şiddetli bir azaptan önce sizi korkutan biri.'' Sebe / 46
Burada ki ayetten anlaşılan anlam ben bir konuşma ve nasihatla insanoğlunu terbiye etmekteyim, yeterki siz Allah için kıyam edin ve ibadetlerinizde samimi olun.
Ruhlarını temizlemek isteyen kimselerin söylem ve eylemleri ilk olarak ayağa kalkış, yani uyanık  ve basiret sahibi olmaktır. Eğer bir insanda bu bilinç vasfı olmazsa o kişi hala gaflet uykusunda uyuyor demektir. Dolayısıyla gaflet uykusunda uyuyan insan ne ayağa kalkabilir ne de yürüyebilir, şayet olası bir depremde oturduğu ev ansızın ve malesef henüz  gafletten uyanamadan onun başına yıkılır  veya sel gelirse o haliyle boğulup cesedi suda bulunur. İnsan yaşamını idame ettirirken bir saniye sonrasının bile ne olacağını bilemeyişi ve öncesinde de ne yaşayacağının belli olmayışından ötürü her daim uyanık ve basiret sahibi olmalı ve gelebilecek her türlü tehlikeyi önceden kavrayıp, önlemini alarak tehlikelerden korunmalıdır.
Gaflet uykusunda olan insan ölü gibidir. İmam Ali (a.s) şöyle buyuruyor: ''Uykuda etkisizleşen akıl gibi gaflet içerisinde olan insanın varlığından Allah'a sığınıyorum.''Aklı kavramayan insan ancak gaflet içerisinde olan kimsedir. Bu gafletten kurtulmanın yolu Allah'ı zikir etmek ve sünneti nebeviyi eksiksiz yerine getirmekle mümkündür. Beş vakit namazı zamanında ve bilincinde kılmak insanın gafletten kurtulmasının en büyük ilacı ve tedavi yöntemidir.
Kur'an-ı kerim şöyle buyuruyor: ''Şüphe yok ki ben öyle bir Allah'ım, yoktur benden başka tapacak, bana kulluk et ancak ve namaz kıl beni anmak için.'' Taha / 14
Namaz kılan mümin rabbiyle münacaat etmektedir, namaz esnasında temiz elbise giymek ve güzel koku sürmek, namazdan sonra 34 defa Allah'u Ekber, 33 defa Elhamdulillah, 33 defa da Subhanallah tesbih zikrini okumak insanın ruhunu temizler ve manevi terbiye eder. Bu zikir insanı tüm maddi ve manevi hastalıklardan koruduğu gibi dünya ve ahiret sıkıntılarından da korumaktadır. Çünkü bu zikri Hz. Resulullah (s.a.a) belirtilen sebeplerden dolayı mübarek kızı Hz. Fatıma'ya (s.a) öğretmiştir. Gafletin en büyük tedavisi olan bu tesbih zikirini sürekli okumak sünnettir.
Bu zikirler İnsanı Allah'a yaklaştıran, irtibat kurup iletişim sağlayan zikirlerdir. Allah bu zikirlerle maneviyatını geliştirip ve güçlendiren müminin yanındadır. Kur'an- ı Kerim şöyle buyuruyor: '' Öyle bir mabuttur ki gökleri ve yeryüzünü altı günde yaratmıştır da sonra arşa hakim olmuştur, bilir, ne girerse yere ve ne çıkarsa ordan ve ne yağarsa gökten ve ne yağarsa oraya ve o, sizinledir nerede olursanız, ve Allah, ne yapıyorsanız görür.'' Hadid / 4
Ve yine şöyle buyuruyor.''Görmez misin ki Allah, şüphe yok ki bilir ne varsa göklerde ve ne varsa yeryüzünde; üç kişi gizli konuşmaz ki o, dördüncüleri olmasın ve beş kişi yoktur ki altıncıları, o olmasın ve bundan daha az ve daha çok olsalar da o, onlarla beraberdir nerde olurlarsa, sonra da kıyamet günü, ne yaptılarsa onlara haber verir; şüphe yok ki Allah, her şeyi bilir.'' Mucadele / 7
Mümin bir insan nerede olursa olsun Allah onunladır. Allah'ın müminle beraber olması müminin yücelmesi ve makam sahibi olması demektir. Allah'ın bazı sıfatlarına has olan yücelik ve izzet makamı mümine de şamil olur, mümin Allah'ın yüceliği karşısında ibadetinin ilk duruşunda tekbir getirerek O,nun her sıfattan münezzeh olduğunu ikrar etmektedir, mümin O,nun münezzeh oluşunu zikrettikçe yücelik ve izzet makamına ulaşır, dolayısıyla yapılan bu amel müminin ne kadar yüce ve izzet sahib bir varlık olmaya eriştiğinin göstergesidir.
Bu nedenledir ki  Allah her şartta müminledir, kıyama duruşunda, rükuda, secdede bedenin yedi azasının yere kapanışında ve başını göğe kaldırışında, tıpkı bir apartmanın, yüksek bir dağın üzerine çıkarcasına gerçek manada Allah'ın yüce ( kibriya) makamı müminde tecelli eder, ve o yüceliği müşahede etme şerefine ulaşır, Allah'ın kibriya makamının karşısında tekbir getirmekle gerçekleri bulur, bunu anlamadan namaz kılan  bir çok müslüman malesef gafletten kurtulamamıştır. Hz. Resulüllah (s.a.a) her anlamda gafletten arınmış  yüce bir  şahsiyettir. Ona iman getiren her müslüman kendisinin ağır bir sorumluluk altında olduğunu bilmelidir.
İnsanın en güzel durumu ibadet halinde ki münacaat durumudur, namaz, münacat ve dua'nın tecelligahıdır.
Bir hadis-i şerif de şöyle buyurmaktadır; Allah'a münacat ve dua eden bir mümin, münacat ve dua'nın lezzet ve önemini kavrayıp anlayabilseydi, namazın bitmesini asla istemezdi, insanın çok samimi bir dostuyla muhabbet ettiğinde muhabbetin bitmesini istemediği gibi, yani çok sevdiği bir dostuyla lezzet alarak yaptığı tatlı  muhabbetin bitmesini istemeyip ve herhangi bir yorgunlukda hissetmemesi gibi, ibadetin tadını gerçek manada anlayıp hisseden insanda yaptığı ibadetin bitmesini asla istemez.
Vesselamun Aleykum Varehmetullah-i vabere katuh-u
Ellahumme accil-liveliyyikel Fereceh-u
Tevekkül EROL 
28,09,2015





Hiç yorum yok:

Yorum Gönder