7 Temmuz 2013 Pazar

Ne Kadar İntizardayız?




Kaybettiğimiz İmam hakkında; Ne kadar intizardayız?
Bağışlayan ve mihriban olan Allah’ın adıyla...
 
Asırlardır İmam-ı Zaman hakkında bir çok rivayet ve hadisler anlatılmakta ve aktarılmaktadır. Onun bir Cuma günü zuhur edeceği, dünyayı adalet ile dolduracağı ve kirli, kötü olan her ne varsa âlemden silineceği buyurulmaktadır. Bunlar bir çoğumuzun bildiği ve haberdar olduğu şeylerdir. Bu sebepten dolayı, Yusuf’u Fâtıma hakkında farklı bir bakış açısı ile bir kaç şey söylemek istiyorum...

 
Zehra-i Mehdi’nin zuhurunun yakın olduğu söylenmektedir. O bahsedilen gün ne zaman gerçekleşecektir? Hiç düşündük mü İmam Mehdi neden gelmiyor? Hangi nedenlerden dolayı gelişi ertelenmektedir?

Hz. Yusuf’un kıssasına baktığımızda görüyoruz ki, Yakup, Yusuf’un ardından yıllarca gözyaşı döküp ona seslendi. Yakup bir peygamber... Yusuf bir peygamber... Yakup bilmiyor muydu Yusuf’un nerde olduğunu? İyi olup olmadığından habersiz miydi? Hayır, o Yusuf’un nerde ve nasıl olduğunu biliyordu. Bunları bilmesine ve bir peygamber olmasına rağmen Yusuf’un ardından ağlıyor ve onu göreceği günün özlemi ile yaşıyordu. Oysa bizler Yusuf’u Fâtıma’nın nerde olduğunu, iyi olup olmadığını bilmiyoruz. Günde kaç kez Sevgiliyi yad edip, onun için gözyaşı döküyoruz? Kurân bize Hz. Yusuf’un kıssası ile ögretiyor ki, bizim görevelerimizin biri de Zehra-i Mehdiye ağlamaktır.

Eğer sorsalar ki İmam Hüseyin mi daha garip ve terkedilmiştir yoksa İmam-ı Zaman mı? Ben derim ki İmam-ı Zaman daha garip ve terkedilmiştir. Bu söylediğimde haklıyım, argümanlarıma kulak verin.

İlk olarak şunu demek isterim: Şehitlerin efendisi İmam Hüseyin (a.s) mazlum bir şekilde şehit edildi. Ama hiç böyle düşündük mü, İmam Hüseyinin Hz. Abbas gibi Alemdar’ı vardı. İmam Hüseyin (a.s)’ın yolunda gözünü kırpmadan canını verecek Ali Ekber’i vardı. Peki Yusuf’u Zehra’nın Abbasları, Ali Ekberleri nerede? İmam-ı Zaman’ın güvenebileceği, yanında olabilecek kişiler mevcut mudur acaba? İmam Mehdi bize güvenebilir mi acaba? İmam Mehdi’nin Abbas’ı olabilecek birisi var mıdır gerçekten? Eğer yoksa, bu onun ne kadar yalnız ve mazlum olduğunu göstermiyor mu?

İkinci olarak ise şunu demek istiyorum: Peygamber efendimizin hicreti ile İmam Mehdinin doğumuna arasında 255 yıl var. Hz. Mehdi’nin İmamet makamına gelişini de sayarsak arada 260 yıl bulunmaktadır. Peygamber’in vefatı ve on iki masumun şehit edilişi bu 260 yıl içerisinde gerçekleşmiştir. Oysa bizim kaybettiğimiz İmamımız 1170 kusur yıldır yalnız ve gaybette yaşıyor.

Ey Allah dostları, şimdi soruyorum sizlere kim daha mazlumdur, İmam Hüseyin mi yoksa İmam Mehdi mi? Şuan’dan itibaren biraz düşünmeye başlayalım ve kendimizi sorguluyalım... Hangi zamanlarda İmam-ı Zaman’ı düşünüp onu yad ediyoruz? Ey beklenen Sevgili nerdesin? Ne hâldesin?  Bizden razı mısın? Yoksa kalbin bizlerden yana kırgın mı?

Birgün, bir âlim İmam-ı Zaman’ı Cemkeran’da görür. İmam’ı gören şahıs şöyle anlatmaktadır; “Mehdi-e Fatıma’nın gözleri küçülmüş ve gözlerinin altı simsiyah olmuş, çukurdaydı. Sordum, ey Mevlam nasıl ve neden bu hâle geldin? İmam dedi ki, Şialarımın günahları beni yakıyor (bana eziyet veriyor), onların elinden bu hâle geldim.”

Bizler İmam-ı Zaman’a inandığımızı söylüyor ve Yebnel Hasan diye sesleniyoruz. O zaman neden günah işliyoruz? Neden gözlerimizde ki yaşları günahlarımızla kuruttuk? Neden midelerimizi haramlarla doldurduk? Neden günahlarımızla Sevgili’nin gönlünü incitiyoruz? Yusuf’u Fatıma’nın kalbi bizim yüzümüzden dolayı kırık, Yahudilerden, Hıristiyanlardan dolayı değil! Onlar İmam-ı Zaman ile birlikte değiller, onunla bir ilgileri yok.

İmam-ı Zaman buyuruyor ki; “Eğer benim adımı çağırırsan, desen ki Yebnel Hasan, ama günahların bulunmakta. Ben gece gündüz oturur ağlarım günahı olan o şahıs için. Ve derim ey Rabbim bağışla onu, benim hatrım için, Hüseyin’e gözyaşı dökenlerin, Hüseyin için siyahlar giynenlerin hatrı için,  yaralı anneme gözyaşı dökenlerin hatrı için bağışla onu Rabbim...”

İmam Mehdi bizim için ağlıyor, biz neden onun için ağlamıyalım?

Bir derdimiz, sıkıntımız olduğunda adaklar adıyoruz. Falan işim düzelsin bir kurban keseceğim veya Camiiye bir miktar yardımda bulunacağım diye. Peki İmam-ı Zaman gelsin diye hiç adaklar adadık mı veya adıyor muyuz?
 
Bir çoğumuza ve çocuklarımıza sorulsa bütün sanatçıların, oyuncuların isimlerini ezbere biliyoruz. Salı günü şu kanalda falan dizi, çarsamba günü falan dizi var... Hepsini biliyoruz. Peki çocuklarımıza sorduğumuzda İmam-ı  Zamanın adı nedir, ne zaman gelecek veya neden gelmiyor biliyorlar mı?

Bir dizi izlediğimizde bir sonra ki bölümü izleyemediğimiz vakit, on kişiye sorarız ne oldu geçen bölümde ben izleyemedim diye. Ama Cuma günü gelip geçtiğinde hiç diyor muyuz acaba İmam-ı Zamandan bir haber yok, nasıldır, neden gelmedi? Bir diziye verdiğimiz değeri İmam-ı Zaman’a veriyor muyuz?

Rivayet var namazda veya gün içerisinde  Allahumme kulliyi okumanın 90 sevabı, fazileti var.[1]
 
Bunlardan biri şudur; elini kaldırdığın ve Duâ-ı Ferec’i yani Allahumme kulliyi okumaya başladığın anda, Yusuf’u Fâtıma her nerde olursa olsun oda ellerini duâya kaldırır ve şöyle der;  “Ey yüce Rabbim, benim hatrım için onun hacetini ver ona. Rabbim görüyor musun o beni yad etti, ben de onu yad ediyorum. Rabbim benim ferecim için duâ eden bu kişi bu günü güzel ve günahsız geçirsin.”

Sabah uyandığımızda, evden dışarı çıktığımızda, üniversiteye giderken Alluhumme kulliyi okuyalım... Çünkü İmam Mehdiye gerçekten inananlar evin kapısından çıkarken şöyle derler; “Ey Mevlam bugün beni izle, sen biliyorsun bugün sokaklarda ne gibi hadiseler gösterebilir, Ey Mevlam sen biliyorsun üniversitelerde nelerin olduğunu. Ey Mevlam sen biliyorsun bu zamanda İmanı korumanın ne kadar zor olduğunu. Ey Mevlam günah işlemek istemiyorum, bana yardım et...” Eğer bizler kendimizi İmam-ı Zaman’a bırakırsak, ona teslim edersek, o vakit İmam-ı Zaman bizim elimizden tutar, bize yardım eder...

Her Cuma Al-i Yâsin Ziyaretini okumaya çalışalım. Kalbimizde ki kirleri temizleyerek onunla irtibata geçmeye çalışalım. Gönül evmizi temiz tutalım ve içine herşeyi doldurmayalım. Çünkü o masum hazret ancak temiz yerlere teşrif getirir. İmam-ı Zaman ile irtibatin tek yolu ancak ve ancak gönül ilişkisidir. Özelikle gençler, gözümüzü koruyalım ki, Allah’ın yeryüzünde ki nurunu görebilelim...

Ayetullah Behçet hazretleri bizim günah ve tavırlarımızı İmam-ı Zaman’ın korku nedeni olarak nitelendirip şöyle buyurdular;  İmam Mehdi’nin ziyaretinde şöyle geçiyor: Selâm olsun sana ey tertemiz olduğu hâlde korkan kimse. Bilindiği gibi hain insanın korkması gerekir, günahsız, pak ve arınmış birinin değil. Ama o Hazret pak ve tertemiz olduğu hâlde kendisini göstermeye korkuyor. Demek ki bizim günahlarımız ve yaptığımız amellerden dolayı, bin yılın üzerinde çöllerde derbeder, yalnızlık ve korku içindedir. Yine şöyle buyurdular; biz Müslümanlar Peygamberin ve Onbir İmamın hayatının döneminde sınavdan geçmişizdir. Bu sonuncusuda görünür olsaydı, kuşkusuz onu da kurban etmeye giderdik! İmamların döneminde Ümeyye oğulları, Abbas oğullarına eğlim gösteren kimseler deli miydi yoksa? Onlar dünya ve din olmak üzere iki yoldan, dünyayı ve ahirete zıt olan yolu seçiyorlardı. Hâlâ onların konumları bize sunulmamış, sınavdan geçmemişizdir.

Daha ne zamana kadar İmam-ı Zaman’ı yalnız bırakacağız Aşura günü zamanının İmamını yalnız bırakanlar gibi...

Her sabah namazından sonra İmam-ı Zaman ile bir tür ahitleşme olan Ahd duâsını okumayı ihmal etmiyelim...[2] Ve her Cuma evlerimizi temizleyelim, en güzel yemekleri Mehdi-e Fatıma için hazırlayıp, çocuklarımıza bayramlıklar giyindirelim...

HER CUMA OLDUĞU GİBİ BU CUMA DA ÇAĞIRDIK. FARZEDELİM, BİR CUMA ÇIKIP GELDİ TANIYOR MUYUZ?[3]
Meşedi


 
1 Ağa Toolehi’nin Mo’ood Nameh, Mehdeviyetin elifbası kitabında imam Mehdi hakkında herşey mevcuttur.
[2] Alıntı
[3] Alıntı

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder