Kaybettiğimiz İmam hakkında; Ne kadar intizardayız?
Bağışlayan ve mihriban olan Allah’ın adıyla...
Asırlardır
İmam-ı Zaman hakkında bir çok rivayet ve hadisler anlatılmakta ve
aktarılmaktadır. Onun bir Cuma günü zuhur edeceği, dünyayı adalet ile dolduracağı
ve kirli, kötü olan her ne varsa âlemden silineceği buyurulmaktadır. Bunlar bir
çoğumuzun bildiği ve haberdar olduğu şeylerdir. Bu sebepten dolayı, Yusuf’u
Fâtıma hakkında farklı bir bakış açısı ile bir kaç şey söylemek istiyorum...
Zehra-i
Mehdi’nin zuhurunun yakın olduğu söylenmektedir. O bahsedilen gün ne zaman
gerçekleşecektir? Hiç düşündük mü İmam Mehdi neden gelmiyor? Hangi nedenlerden
dolayı gelişi ertelenmektedir?
Hz.
Yusuf’un kıssasına baktığımızda görüyoruz ki, Yakup, Yusuf’un ardından yıllarca
gözyaşı döküp ona seslendi. Yakup bir peygamber... Yusuf bir peygamber... Yakup
bilmiyor muydu Yusuf’un nerde olduğunu? İyi olup olmadığından habersiz miydi? Hayır,
o Yusuf’un nerde ve nasıl olduğunu biliyordu. Bunları bilmesine ve bir
peygamber olmasına rağmen Yusuf’un ardından ağlıyor ve onu göreceği günün
özlemi ile yaşıyordu. Oysa bizler Yusuf’u Fâtıma’nın nerde olduğunu, iyi olup
olmadığını bilmiyoruz. Günde kaç kez Sevgiliyi yad edip, onun için gözyaşı
döküyoruz? Kurân bize Hz. Yusuf’un kıssası ile ögretiyor ki, bizim
görevelerimizin biri de Zehra-i Mehdiye ağlamaktır.
Eğer
sorsalar ki İmam Hüseyin mi daha garip ve terkedilmiştir yoksa İmam-ı Zaman mı?
Ben derim ki İmam-ı Zaman daha garip ve terkedilmiştir. Bu söylediğimde haklıyım,
argümanlarıma kulak verin.
İlk
olarak şunu demek isterim: Şehitlerin efendisi İmam Hüseyin (a.s) mazlum bir
şekilde şehit edildi. Ama hiç böyle düşündük mü, İmam Hüseyinin Hz. Abbas gibi
Alemdar’ı vardı. İmam Hüseyin (a.s)’ın yolunda gözünü kırpmadan canını verecek
Ali Ekber’i vardı. Peki Yusuf’u Zehra’nın Abbasları, Ali Ekberleri nerede?
İmam-ı Zaman’ın güvenebileceği, yanında olabilecek kişiler mevcut mudur acaba?
İmam Mehdi bize güvenebilir mi acaba? İmam Mehdi’nin Abbas’ı olabilecek birisi
var mıdır gerçekten? Eğer yoksa, bu onun ne kadar yalnız ve mazlum olduğunu
göstermiyor mu?
İkinci
olarak ise şunu demek istiyorum: Peygamber efendimizin hicreti ile İmam
Mehdinin doğumuna arasında 255 yıl var. Hz. Mehdi’nin İmamet makamına gelişini
de sayarsak arada 260 yıl bulunmaktadır. Peygamber’in vefatı ve on iki masumun
şehit edilişi bu 260 yıl içerisinde gerçekleşmiştir. Oysa bizim kaybettiğimiz İmamımız
1170 kusur yıldır yalnız ve gaybette yaşıyor.
Ey
Allah dostları, şimdi soruyorum sizlere kim daha mazlumdur, İmam Hüseyin mi
yoksa İmam Mehdi mi? Şuan’dan itibaren biraz düşünmeye başlayalım ve kendimizi
sorguluyalım... Hangi zamanlarda İmam-ı Zaman’ı düşünüp onu yad ediyoruz? Ey
beklenen Sevgili nerdesin? Ne hâldesin?
Bizden razı mısın? Yoksa kalbin bizlerden yana kırgın mı?
Birgün,
bir âlim İmam-ı Zaman’ı Cemkeran’da görür. İmam’ı gören şahıs şöyle
anlatmaktadır; “Mehdi-e Fatıma’nın gözleri küçülmüş ve gözlerinin altı
simsiyah olmuş, çukurdaydı. Sordum, ey Mevlam nasıl ve neden bu hâle geldin?
İmam dedi ki, Şialarımın günahları beni yakıyor (bana eziyet veriyor), onların
elinden bu hâle geldim.”
Bizler
İmam-ı Zaman’a inandığımızı söylüyor ve Yebnel Hasan diye sesleniyoruz. O zaman
neden günah işliyoruz? Neden gözlerimizde ki yaşları günahlarımızla kuruttuk?
Neden midelerimizi haramlarla doldurduk? Neden günahlarımızla Sevgili’nin
gönlünü incitiyoruz? Yusuf’u Fatıma’nın kalbi bizim yüzümüzden dolayı kırık,
Yahudilerden, Hıristiyanlardan dolayı değil! Onlar İmam-ı Zaman ile birlikte
değiller, onunla bir ilgileri yok.
İmam-ı
Zaman buyuruyor ki; “Eğer benim adımı çağırırsan, desen ki Yebnel Hasan, ama
günahların bulunmakta. Ben gece gündüz oturur ağlarım günahı olan o şahıs için.
Ve derim ey Rabbim bağışla onu, benim hatrım için, Hüseyin’e gözyaşı
dökenlerin, Hüseyin için siyahlar giynenlerin hatrı için, yaralı anneme gözyaşı dökenlerin hatrı için bağışla
onu Rabbim...”
İmam
Mehdi bizim için ağlıyor, biz neden onun için ağlamıyalım?
Bir derdimiz, sıkıntımız olduğunda adaklar adıyoruz. Falan işim düzelsin bir kurban keseceğim veya Camiiye bir miktar yardımda bulunacağım diye. Peki İmam-ı Zaman gelsin diye hiç adaklar adadık mı veya adıyor muyuz?
Bir çoğumuza ve
çocuklarımıza sorulsa bütün sanatçıların, oyuncuların isimlerini ezbere
biliyoruz. Salı günü şu kanalda falan dizi, çarsamba günü falan dizi var... Hepsini
biliyoruz. Peki çocuklarımıza sorduğumuzda İmam-ı Zamanın adı nedir, ne zaman gelecek veya
neden gelmiyor biliyorlar mı?
Bir dizi izlediğimizde
bir sonra ki bölümü izleyemediğimiz vakit, on kişiye sorarız ne oldu geçen
bölümde ben izleyemedim diye. Ama Cuma günü gelip geçtiğinde hiç diyor muyuz
acaba İmam-ı Zamandan bir haber yok, nasıldır, neden gelmedi? Bir diziye
verdiğimiz değeri İmam-ı Zaman’a veriyor muyuz?
Rivayet var namazda veya
gün içerisinde Allahumme kulliyi okumanın
90 sevabı, fazileti var.[1]
Bunlardan biri şudur;
elini kaldırdığın ve Duâ-ı Ferec’i yani Allahumme kulliyi okumaya başladığın
anda, Yusuf’u Fâtıma her nerde olursa olsun oda ellerini duâya kaldırır ve
şöyle der; “Ey yüce Rabbim, benim
hatrım için onun hacetini ver ona. Rabbim görüyor musun o beni yad etti, ben de
onu yad ediyorum. Rabbim benim ferecim için duâ eden bu kişi bu günü güzel ve
günahsız geçirsin.”
Sabah uyandığımızda,
evden dışarı çıktığımızda, üniversiteye giderken Alluhumme kulliyi okuyalım... Çünkü
İmam Mehdiye gerçekten inananlar evin kapısından çıkarken şöyle derler; “Ey
Mevlam bugün beni izle, sen biliyorsun bugün sokaklarda ne gibi hadiseler
gösterebilir, Ey Mevlam sen biliyorsun üniversitelerde nelerin olduğunu. Ey
Mevlam sen biliyorsun bu zamanda İmanı korumanın ne kadar zor olduğunu. Ey
Mevlam günah işlemek istemiyorum, bana yardım et...” Eğer bizler kendimizi
İmam-ı Zaman’a bırakırsak, ona teslim edersek, o vakit İmam-ı Zaman bizim
elimizden tutar, bize yardım eder...
Her Cuma Al-i Yâsin
Ziyaretini okumaya çalışalım. Kalbimizde ki kirleri temizleyerek onunla
irtibata geçmeye çalışalım. Gönül evmizi temiz tutalım ve içine herşeyi
doldurmayalım. Çünkü o masum hazret ancak temiz yerlere teşrif getirir. İmam-ı
Zaman ile irtibatin tek yolu ancak ve ancak gönül ilişkisidir. Özelikle
gençler, gözümüzü koruyalım ki, Allah’ın yeryüzünde ki nurunu görebilelim...
Ayetullah Behçet
hazretleri bizim günah ve tavırlarımızı İmam-ı Zaman’ın korku nedeni olarak
nitelendirip şöyle buyurdular; İmam
Mehdi’nin ziyaretinde şöyle geçiyor: Selâm olsun sana ey tertemiz olduğu hâlde
korkan kimse. Bilindiği gibi hain insanın korkması gerekir, günahsız, pak ve
arınmış birinin değil. Ama o Hazret pak ve tertemiz olduğu hâlde kendisini
göstermeye korkuyor. Demek ki bizim günahlarımız ve yaptığımız amellerden
dolayı, bin yılın üzerinde çöllerde derbeder, yalnızlık ve korku içindedir.
Yine şöyle buyurdular; biz Müslümanlar Peygamberin ve Onbir İmamın hayatının
döneminde sınavdan geçmişizdir. Bu sonuncusuda görünür olsaydı, kuşkusuz onu da
kurban etmeye giderdik! İmamların döneminde Ümeyye oğulları, Abbas oğullarına
eğlim gösteren kimseler deli miydi yoksa? Onlar dünya ve din olmak üzere iki
yoldan, dünyayı ve ahirete zıt olan yolu seçiyorlardı. Hâlâ onların konumları
bize sunulmamış, sınavdan geçmemişizdir.
Daha ne zamana kadar
İmam-ı Zaman’ı yalnız bırakacağız Aşura günü zamanının İmamını yalnız
bırakanlar gibi...
Her sabah namazından
sonra İmam-ı Zaman ile bir tür ahitleşme olan Ahd duâsını okumayı ihmal
etmiyelim...[2] Ve her Cuma evlerimizi temizleyelim, en güzel
yemekleri Mehdi-e Fatıma için hazırlayıp, çocuklarımıza bayramlıklar
giyindirelim...
HER CUMA OLDUĞU GİBİ BU
CUMA DA ÇAĞIRDIK. FARZEDELİM, BİR CUMA ÇIKIP GELDİ TANIYOR MUYUZ?[3]
Meşedi
1 Ağa Toolehi’nin
Mo’ood Nameh, Mehdeviyetin elifbası kitabında imam Mehdi hakkında herşey
mevcuttur.
[2] Alıntı
[3] Alıntı
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder