Radyo, televizyon ve
sinema bir çok faydaları olan buluşlardır. İnsanlar bu araçlardan yararlanarak
düşünce ufkunu genişletebilir, dini ve ahlaki yönden kendilerini yetiştirebilir,
çeşitli kültür ve bilim dalları hususunda birikim elde edebilir, siyasi ve
sosyal düşünce seviyelerini yükseltebilirler.
Evet,
insanlar bu gibi toplumsal iletişim araçlarından yüzlerce fayda elde edebilir.
Yararlanabilecekleri kadar bu araçlardan suistifade de edebilirler. Eğer bu
araçlar liyakatsiz kimselerin eline düşer ve yanlış yolda kullanılırsa sağlık,
kültür, dini, ahlaki, ekonomik, siyasi açılardan top-luma yüzlerce zarar
verilebilir. Radyo ve televizyon genelleşmiş, bütün evlere girmiş ve halkın
çoğu bunları bir eğlence aracı saymakta ve dinleyip, seyretmeye ilgi
duymaktadır. Özellikle çocuklar ve yeni yetişen gençler bunlara aşırı ilgi
duyarlar. Uzmanların da doğruladığı gibi İranlı çocuklar Amerika, Fransa,
İngiltere ve Japonya gibi ilerlemiş ülkelerin çocuklarından daha çok televizyon
programlarını izlemeye ilgi gösteriyorlar. İran'da televizyon programlarının
izleyicilerinin %40'ını çocuklar, %30'unu da yeni yetişen gençler oluşturuyor.
Çocukluk ve
gençlik çağı eğitimin en hassas çağıdır. Radyo ve televizyon programları, ister
iyi ister kötü olsun, şüphesiz onların hassas ruhunda çok büyük izler
bırakacaktır. Bu programları tesirsiz ve yüzeysel zannedemeyiz. Yine çocuklara
istedikleri programdan istifade etme serbestliği veremeyiz. Çünkü bazı
programlar çocuklar için zararlıdır.
Keşke
radyo-televizyon programı hazırlayanlar ve müdürler ne kadar hassas bir makamda
bulunduklarını ve omuzlarına ne kadar büyük bir sorumluluk aldıklarını
bilselerdi. Toplum fertlerinin, özellikle çocuklar ve gençlerin eğitim ve
öğretiminin önemli bir kısmını üstlenmiş olanlar onlardır. Anne ve babalar bu
konuda ilgisiz kalıp çocuklara her programdan yararlanma iznini veremezler.
Radyo-televizyon
programlarından biri de öldürme ve cinayet, hırsızlık ve adam kaçırma, kavga ve
heyecanlı yarışmalar, insanları dövme ve işkence etme, aldatma gibi heyecan ve
sertlik içeren filim ve öykülerin yayınıdır. Çocuklar bu tür filim ve öykülere
tutkun olup, çok zevk alırlar. Halbuki bu tür filimler bir kaç yönden çocuklara
zararlıdır:
Birincisi:
Onların hassas ve latif ruhlarını şiddetle tahrik eder. Bu tür film ve
öykülerin etkisiyle çocukta içsel vahşilik ve ıstırap durumu ortaya çıkabilir.
Korku ve fobiye müptelâ olabilir. Geceleri korkulu rüyalar görüp bağırmasına
sebep olabilir. Baş ağrısı ve baş dönmesine tutulabilir. Hatta heyecanlı
filmleri seyretme sırasında şiddetli rahatsızlıktan dolayı bayılabilir veya
kalp krizi geçirebilir.
İkincisi: Bu
tür filimler, ahlaki açıdan zararlı olup çocukların tertemiz yapısını bozarak
kötü işlere sürükleyebilir. Çocukların, bu tür filmlerin kahramanlarının
etkisinde kalarak onları taklit edip cinayet ve hırsızlık yapmaları da
mümkündür.
Üçüncüsü:
Çocuklar bu tür filmleri izleyerek hırsızlık, cinayet ve insanları aldatma,
kanundan kaçma yollarını öğrenerek daha sonra uygulayabilirler.
Aşağıdaki
hususlara dikkat ediniz:
Unesko
bildirgesi, İspanya'da 1944-1953 yılları arasındaki çocuklara ait davaların
neticesi, suçlu erkek çocukların %37'sinin zararlı filmlerin etkisinde
kaldığını gösteriyor. Amerika'da yapılan kapsamlı araştırmalarla sinemanın
suçlu erkek çocuklarda %10 ve suçlu kız çocuklarda %25 etki bıraktığı müşahede
edilmiştir. Bu istatistikler gerçekten korkutucudur.
Bleumer
Vuhorz'un görüşünce yasalara aykırı hareket edenlerin %49'u sinema filmlerini
izleme sonucu üzerinde silah taşımaya karşı özel bir ilgi duyuyorlar,
soygunculuk sebeplerinin %25'ini, kanundan kaçma ve polisi yanıltma
sebeplerinin %21'ini bu filmlerden öğreniyorlar. Araştır-malarla müşahede
edildiği üzere kadınların % 25'i uygunsuz filmleri seyrederek kötü yollara
düşmüşler ve geri kalanın % 54'ü de ahlaksız yıldızları taklit ederek eğlence
merkezleri ve pavyonlara sürüklenmişlerdir.
Los Engelas
üniversitesi öğretim üyelerinden Profesör Waksmen şöyle diyor: Şüphesiz
televizyon ekranlarından çıkan elektromanyetik dalgaların insan organizması
üzerinde dikkate değer tesirleri vardır. Televizyon, radyo veya diğer birçok
elektrikli ev aletleri yoluyla gönderilen bu dalgalar kısa dalgalardır. İlk
etkileri, baş ağrısı, baş dönmesi olarak ortaya çıkar ve fikri kapasiteyi
düşürür, kan basıncını değiştirir, heyecanların ve alyuvarların tahrip edici
derecede yükselmesine sebep olur. Bundan da öte, bu dalgalar sinir sistemi
üzerinde çok kötü etki bırakır ve çeşitli hastalıklara sebep olurlar.
Doktor Aleks
Carl bu konuda şöyle diyor: "Radyo, televizyon ve uygun olmayan sporlar
çocuklarınızın ruhunu mahvediyor."
18 yaşında
bir kolej öğrencisi cinayet işleme fikrini televizyon programlarından
öğrendiğini açıklamıştır. Ünlü sinema oyuncusu Walter Kanato'nun çocuğunu
öldürme tehdidiyle 150 bin dolar haraç almaya kalkışmakla suçlanırken suçunu
mahkemede itiraf etmiştir. Bu öğrenci haraç almayla ilgili bir film izleme
sonucu ölümle tehdit edip haraç almayı kafaya koyduğunu söylüyor... Polis, yeni
yetişen gençlerin televizyondan etkilenerek suç işlemesinin bir çok örneğiyle
karşılaştığını ileri sürmektedir.
"Meşhed
şehrinde on yaşında erkek bir çocuk karate filmi izleme sonucunda sekiz
yaşındaki arkadaşını bir tekme darbesiyle öldürdü."
Eğitim ve
öğretim bakanı şöyle diyor: "Televizyon kötü bir eğitici olduğu zaman, en
iyi öğretmen bile bir şey yapamaz.
Roniy Zamura
isimli Küba asıllı 15 yaşındaki bir erkek çocuk 83 yaşında bir yaşlı kadını
öldürme suçundan müebbet hapse mahkum olup, Florida zindanlarından birinde
bulunmakta. Anne ve babası üç önemli Amerikan televizyon kanalından,
programlarının çocuklarına adam öl-dürmeyi öğretmesi isnadıyla 25 milyon dolar
tazminat istemişler. Geçen Eylül'de yapılan Roni'nin muhakemesi gösteriyor ki
bakıcısının, çocukluk döneminde kendisini susturmak için televizyon ekranının
karşısına oturtmasından itibaren televizyona aşırı ilgi duymuş ve günde 8 saat
televizyon seyrediyormuş. Soygunculuk ve 83 yaşındaki komşusunu öldürme
suçundan mahkum olan bu gencin ilgi duyduğu televizyon programı
"Kucak" adlı polisiye dizi filmiymiş. Bu film Roni'nin cinayet
işlemesinden önceki gece yaşlı bir kadının soyulma macerasını göstermiş.
İttilaat
gazetesi: "Rızaiye'nin 15 yaşındaki güzel kızı Feriba bir televizyon
filminin heyecanlı bir sahnesini seyrederken yere düşüp öldü. Filmde bir
kızılderilinin bir beyazın kafa derisini yüzmek istediğini görünce, çığlık
atarak yere yığıldı. Doktorlar ölüm sebebini beyin damarının ani patlaması
olarak teşhis etmişler."
Ruh ve sinir
hastalıkları uzmanı doktor Celal Berimani şöyle diyor: Korkulu, sertlik ve
heyecan dolu filmleri izlemek çocukların ruhiyesinde istenmeyen etkiler
bırakır. Bir çocuğun kovboy filmi izledikten sonra filmin kahramanını taklit
ederek erkek veya kız kardeşini öldürdüğünü gördüm. Diğer bir taraftan böyle
filmler izlemek çocukların gelecekteki şahsiyetinde kötü etkiler bırakır ve bu
korkulu filmleri izlemek, büyüdüklerinde onların gizli bir korkuya sahip
olmalarına sebep olur. Bu türden filmleri seyretmek geleceğin kadın ve erkeğini
mütecaviz ve öfkeli yapar. Bu haletler fırsat bulup kendisini gösterebileceği
ve facia yaratacağı güne kadar insanların ruhunda kalır.
Psikolog
Doktor Şükrüllah Tarikati diyor ki: "İstenmeyen filmleri izlemenin
çocukların geleceğindeki etkisi inkar edilemeyecek kadar fazladır. Bu filmler
buluğ çağından sonraki yıllarda, diğer ortamlar ve sebeplerle bir araya gelirse
çocukların ruhiyesinde tehlikeli ruhi bozuklukların ortaya çıkmasına yardımcı
olur ve istenmeyen etkiler bırakır. Bu yüzden anne ve babalara, hiçbir şartta
çocuklarına kötü ve büyüklere has filmleri, özellikle gece saat 10'dan sonra
seyrettirmemelerini çok ciddi olarak tavsiye ediyorum."
Ebeveynin,
çocukların bu tür filmleri izlemek istemelerine karşı direnmeleri, bir anne ve
babanın çocuklarına gösterebileceği en büyük sevgidir.
Suç uzmanı ve
Tahran üniversitesi öğretim üyelerinden Doktor Rıza Mazluman şöyle diyor:
"Televizyon ve sinema filmlerinden bir çoğu tehlikeli ve toplumumuz için
zararlıdır. Şimdi bu filmlerin tehlike yaratan etkileri, 11 yaşındaki bir kız
çocuğunun kalbini durdurup, canını alacak dereceye varmış durumdadır.
Hiç
çekinmeden söylüyorum ki, şüphesiz asrımızın cinayet ve kötülüklerinin bir çoğu
dünyanın dört bir yanında yayınlanan bu kötü filmlerden
kaynaklanmaktadır."
Newyork
hastanesi hekimi Doktor Arnold Ferimani, elektronik aletler ve deneyleri
yardımıyla ruhi ve fikri yorgunlukların ve sinirsel baş ağrılarının önemli
sebeplerinden birinin radyo müziklerini dinlemek olduğunu ispatlamıştır.
Times dergisi
Kasım 1964, 6. sayısında şöyle yazıyor: "Hava kuvvetlerine bağlı iki üstte
bulunan çocuk hastalıkları uzmanları, o bölgedeki subayların 3 ile 12 yaşları
arasındaki çocuklarının devamlı olarak baş ağrısı, uykusuzluk, mide bozukluğu,
bulantı ve kusmadan ıstırap çektiklerinin farkına varmışlar. Yapılan
araştırmalara rağmen çocukların bu hastalık ve rahatsızlığına bir sebep
bulamamışlar. Çok yönlü araştırmalardan sonra nihayet bu çocukların tamamının
uzun süre televizyon seyretme alışkanlığına sahip olduklarını ve her gün 3 ila
6 saat televizyon programlarını izleyerek kendilerini meşgul ettiklerini
anlamışlar. Bunun tedavisini, çocuklara televizyon programlarını izlemeyi
yasaklamada bulmuşlar. Bu yasaklamaları etkili olmuş ve baş ağrısı, mide
bulantısı ve kusma gibi bütün hastalık belirtileri de geçmiş.
Öyleyse,
çocuklarını seven anne ve babalar çocuklarını tamamen kontrol edip, ruhi ve
ahlaki hiç bir zarar ve ziyanı olmadığından emin oldukları programlar dışında
onların radyo ve televizyon programlarıyla
meşgul olmalarına izin vermemelidirler
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder